YETVART DANZİKYAN

Yetvart Danzikyan

KARDEŞÇESİNE

Patrik Kaymakamı Karekin Bekçiyan, gündemdeki gelişmeleri değerlendirmek üzere Kumkapı’daki Patrikhane binasında bir basın toplantısı düzenledi. Toplantıda seçim sürecine dair dilekçeye devletten gelecek yanıt için iki ay daha beklenmesi görüşü ağırlık kazandı. Bekçiyan, kendisi hakkında “devlet açısından kabul edilebilir bir isim değil” şeklinde basına demeç veren Amerika Doğu Bölgesi Ruhani Önderi Başepiskopos Khajag Barsamyan’a da tepki gösterdi.

Herhalde Ayşe Çelik diyelim sosyal medyada “Oraları dümdüz edelim” dese soruşturmaya filan uğramayacak, hayatına devam edecekti. Hatta belki takdir görecekti. Sonuç olarak “Çocuklar ölmesin” diyen bir insanı hapse atmayı da becermiş bir ülke olacağız artık. Az utanç değil.

Öncelikle şu soruyu sormak gerek. Kuzey Irak’ta yaşayan Kürtler, hele ki son 60-70 yılda sık sık Bağdat rejiminin katliamlarına maruz kaldıkları düşünüldüğünde, neden kendi kaderleri hakkında bir oylama yapamasınlar? Buna bu sertlikte karşı çıkmanın somut gerekçesi ne olabilir?

Demirtaş’ın güçlü bir mizah duygusu taşıdığını, bahsettiği konuların ağırlığına halel getirmeden, egemenleri, iktidarı, mizahın diliyle epey yıprattığını biliyoruz. Demirtaş bu özelliğini, tüm hikâyelerde değil ama ‘yakışacağını’ düşündüğü bir-iki hikâyede ortaya koymuş.

Tekil gibi görünen ama topladığımızda hayli tatsız bir manzara. Bu manzarayı doğuranın OHAL rejiminin de eşlik ettiği mevcut Türkçü-İslamcı koalisyon olduğunu söylemeye gerek yok.

AKP son 12 yılda başlattığı toplumu biçimlendirme planının sekteye uğradığını görmüş ve seçimleri –bir tür- geçersiz kılarak yeniden iktidarı kazanma yoluna gitmişti. Bunu bir baskı rejimi olmadan yapamazdı.

Danıştay Başkanı eleştirilere yanıt verir, kabul etmez vs bunları anlarım fakat bunun da ötesine geçip ana muhalefet partisinin siyasi durumuna ilişkin, iktidar medyasını aratmayacak analizlere girişmesine ne demeli? Bunları da mı artık normal karşılamak gerekecek?

Fotoğraflardan gördüğüm kadarıyla bir pankartta “Nuriye ve Semih” hemen altındaki pankartta da “Yaşasın” yazıyordu. Özetle Nuriye ve Semih yaşasın, demişler. Böylesi bir talep nasıl oluyor da suç oluyor, bunu anlamaya çalışıyoruz günlerdir.

Beşiktaş-Konya maçında olanlara “Toplumsal kutuplaşma”nın sonucu olarak bakmak elbette mümkündür. Ancak meseleye sadece bu açıdan baktığımızda bir yere varamayız. Öncelikle şu soruya yanıt bulmalıyız: “Toplumsal kutuplaşma”yı yaratan kimdir?