Türkiye’de çok sayıda siyasi cinayet işlenmiştir, bunların bazılarında ya da büyük bölümünde devletin içindeki unsurların rolü de vardır, ancak devletin bu kadar, bu çapta içinde olduğu başka bir cinayet, herhalde yoktur.
Hrant Dink Cinayeti davasında yine önemli duruşmalara tanık oluyoruz. Hatırlanacağı gibi kamu görevlilerinin yargılandığı dava, Trabzon ve İstanbul Jandarma istihbarat elemanlarının tutuklanması ve bu soruşturmanın davaya dönüşmesiyle genişlemişti. Daha sonra dönemin Trabzon Jandarma Alay Komutanı Ali Öz ve beraberindeki isimlerin yeniden yargılandığı dava da bu geniş dava ile birleşmişti. Böylece Ramazan Akyürek, Ali Fuat Yılmazer, Celalettin Cerrah, Reşat Altay, Ahmet İlhan Güler gibi isimlerin yargılandığı davaya, Ali Öz ve cinayet günü ve öncesinde Agos gazetesi ile Hrant Dink’in evi civarında keşif yaptıkları, cinayet günü tetikçi Ogün Samast’ı gözledikleri iddia edilen jandarma istihbarat görevlileri de katılmış oldu.
Şu ana kadar ifade veren jandarma istihbarat elemanları Bakırköy’dan sinyal veren HTS kayıtlarına rağmen Dink’in evi ve Beyaz Adam kitabevi civarında keşif yapmadıklarını öne sürdüler. Cinayet günü olay yerinde oldukları iddia edilen jandarma istihbarat elemanları ile ilgili kamera görüntüleri Adli Tıp’a gönderildi. Bir kişi için (Emre Cingöz) ‘benziyor’ dendi ancak Adli Tıp diğer kişiler için daha net görüntü ve fotoğraflara ihtiyaç duyuyor.
Bu haftaya gelirsek. Dönemin Trabzon Jandarma İstihbarat İstihbarat Müdür Metin Yıldız’ın ifadesi dikkatle dinlendi. Yıldız, aynı Trabzon Emniyeti istihbarat şubesi gibi kendilerinin de 2006’nın yaz aylarında Yasin Hayal’in Hrant Dink’i öldüreceği bilgisine ulaştıklarını, bunu da dönemin Trabzon Jandarma Alay Komutanı Ali Öz’e bildirdiklerini söyledi. Trabzon Jandarması bu bilgiyi Coşkun İğci’den almış. Yıldız’ın anlatımına göre Ali Öz bu istihbaratı öğrenmesine rağmen gerekli emirleri vermemiş, prosedürü başlatmamış. Cinayetten sonra ise bu istihbarata göre bir haber kayıt bildirim formu düzenlenmiş. Yani bir anlamda “Biz kayıt formu hazırlamıştık” demek istemişler belli ki. Tabii iş bununla da kalmıyor. Coşkun İğci “Cinayetten sonra ihbar konusunu anlatmamam için beni tehdit ettiler” demişti. Yıldız ise bunu “Pelitli’de ihbarcılara iyi gözle bakılmaz. Sağda solda bunu anlatmaması için uyardık” diye anlatıyor. Pelitli’de devletle çalışan ihbarcılara niye iyi gözle bakılmadığı gibi bir sorunun yanısıra, jandarmanın böylesi bir şefkatle davranıyor olması da ayrı bir, ne diyelim, soru.
İş bununla da bitmiyor. Cinayet sonrasında müfettişler geliyor. Metin Yıldız’ın ifadesine göre Ali Öz’ün talimatıyla müfettişlere de “Biz önceden bir şey bilmiyorduk” gibisinden yalan ifade veriliyor. Ancak Trabzon jandarma ekibi bu ifadesini daha sonra değiştiriyor ve bilinen “Biz Ali Öz’e durumu bildirmiştik” deniyor. Peki neden ilk başta böyle bir yola gidilmiş? Yıldız bunu kendi açısından “Ali Öz’e vefa borcum vardı” diye açıklıyor. Ancak Metin Yıldız daha sonra az önce de bahsettiğimiz gibi tutum değiştiriyor, diğer elemanlarla birlikte.
Ali Öz ise cinayet öncesine dair ihbarın kendisine ulaştırılıp ulaştırılmadığını hatırlamıyor. Öz böyle bir ihbar varsa da bunun rapor haline getirilmesi gerektiğini, dolayısıyla bu ihbarı rapor haline getirmeyenlerin kusurlu olduklarını savunuyor. Tekrar hatırlatmakta fayda var, Öz’ün söz konusu ihbarla ilgili herhangi bir emir vermediğini söyleyen birden fazla jandarma istihbara elemanı var.
Bunların bir kısmı daha önce de bilinen bulgular, ifadeler. Ancak mahkemede tekrar dinleyince Dink Cinayeti üzerine yeniden düşünmemek mümkün değil. Emniyeti ve jandarmasıyla Hrant Dink’in öldürüleceğini aylar önce bilen bir kent: Trabzon. Yine Dink’in öldürüleceğini aylar önce bilen bir Emniyet: İstanbul. Yine bu cinayeti aylar öncesinden bilen bir merkez: Ankara’daki İstihbarat Daire Başkanlığı. Cinayet sonrasında apar topar evrak yok etme ya da evrak oluşturma çabaları. Herkesin suçu birbirinin üstüne atmaya çalışması. Hafıza kayıpları, “Hatırlamıyorum”lar.
Her zaman söylüyoruz. Devletin bütün kanatlarıyla iştirak ettiği bir cinayet bu. Türkiye’de çok sayıda siyasi cinayet işlenmiştir, bunların bazılarında ya da büyük bölümünde devletin içindeki unsurların rolü de vardır, ancak devletin bu kadar, bu çapta içinde olduğu başka bir cinayet, herhalde yoktur. Öldürülen kişinin bir Ermeni aydını olması ve tüm hayatını diyalog için, bu meselenin çözülmesi için harcayan biri olması, tabloyu daha da önemli hale getiriyor. Lakaydiyet ile açıklanamayacak bir durum var ortada. Hrant Dink için boş yere “Ermeni Soykırımı’nın son kurbanı” denmiyor.
Her duruşma bunun bir kez daha yüzümüze vurulması manasına geliyor. Tam 11 yıldır.