Tüm vakıfların oybirliğiyle patriklik seçimi yapılması gerektiği yönünde irade ortaya koyması ve talebi Patrikhane’ye iletmek üzere bir heyetin görevlendirilmesinin üzerinden bir ay geçmesine rağmen seçimin yapılacağına ilişkin halen bir işaret yok. VADİPO'in son toplantısında belirsiz durumu eleştiren Ortaköy Vakfı Başkanı İskender Şahingöz'le konuştuk.
Fotoğraf: Mihran Manukyan
Ermeni toplumunun gündemini son dönemde meşgul eden patriklik seçimi konusundaki belirsizlikler devam ediyor. Vakıflar Arası Dayanışma ve İletişim Platformu’nun (VADİP) 22 Ekim’deki toplantısında, tüm vakıfların oybirliğiyle patriklik seçimi yapılması gerektiği yönünde irade ortaya koyması ve bu talebi Patrikhane’ye iletmek üzere bir heyetin görevlendirilmesinin üzerinden bir ay geçti. Konuyla ilgili olarak Patrikhane’de yapılan görüşmenin ayrıntıları kamuoyuna aktarılmazken, seçimin yapılacağına dair herhangi bir işaret de henüz yok.
VADİP’in, 24 Kasım Pazartesi günü yapılan, Ermeni toplumunun Azınlık Temsilcisi adayının belirlendiği son toplantısında, Ortaköy Vakfı Başkanı İskender Şahingöz’ün yaptığı konuşma, bu belirsiz durumu tekrar gündeme taşıdı. Şahingöz, VADİP’e yönelik yapıcı eleştirilerin de yer aldığı konuşmasının ardından, Agos’un, toplumun gündemine ilişkin konulardaki sorularını yanıtladı.
VADİP’in son toplantısında yaptığınız konuşmada önemli eleştirileriniz oldu. VADİP’te bugüne dek gözlemlediğiniz en önemli sorun nedir?
Orada, Vakıflar Meclisi’ndeki Azınlık Temsilciliği seçiminde adaylıktan çekilme kararı verdikten sonra, o konuşmayı yapmak istedim. Bana göre esas sorun, ortada bir tüzel kişilik olmaması nedeniyle sadece vakıf temsilcilerinin iyi niyetine dayanan bir düzenin söz konusu olması. Tartışılan bir konu etrafında, önce evet dediğimiz şeye, sonrasında hayır deme hakkımız var, çünkü bir yaptırım yok. Örneğin Seçim Yönetmeliği konusunda da böyle oldu. Toplantıda 35 vakıf olumlu yönde oy kullanırken, “Yönetim kurullarınızda karar alıp gelin” dendiğinde bu sayı çok düştü. Ben her şeyin açıkyüreklilikle, o ortamda konuşulması gerektiğine inanıyorum. Aksi takdirde, toplantı bittikten sonra kapı arkalarında konuşmalar yapmak, bizim konumumuzdaki insanlara yakışmıyor. Her ne kadar bu durumu eleştirsek de, bir kesim aynı şekilde devam etmekten yana görünüyor.
Son günlerde VADİP toplantılarında olumlu gelişmeler de yaşanıyor. Sizce bu kurulun daha işler bir yapıya kavuşması için ne gibi değişiklikler yapılması gerekiyor?
Mevcut düzen içinde VADİP’in bir statüye kavuşabileceğine ya da dernekleşebileceğine inanmıyorum. Zaten dernekleşme tüzel kişiliğin sadece bir kısmını sağlar. Yapılması gereken, insanların ne beklediklerinin dile getirilmesi ve bu isteklerin takipçisi olunmasıdır. Maalesef, toplum olarak, sıkıntılı durumlarda topu taca atmasını çok iyi biliyoruz. Burada bir diğer önemli nokta da, toplantılara katılmayan vakıfların sayısının fazlalığı. Bazı yanlışlar devam ederse, bu sayı daha da artacak. Sonuçta vakıf temsilcileri oraya, bazı sorunlara çözüm bulabilme beklentisiyle geliyorlar. VADİP altı yıldır, toplasan altı tane konuya çözüm getirememiştir. Ayrıca VADİP’te seçim yapılmaması önemli bir sorun. Koordinasyon Kurulu’nda değişime gidilmesi gerekiyor. Bu kuruldaki bazı isimlerin yıprandığını gözlemliyorum. VADİP’in tarihinde ilk kez patriklik seçimi konusunda tüm vakıfların oybirliği içinde el kaldırdıklarını gördüm. Bu çok hoşuma gitti. Bu durum, cemaat olarak birbirimize kenetlendiğimizde bütün sorunlarımıza çözüm bulabileceğimizi işaret ediyor.
Sizce patriklik seçimi yapılması için ortaya konan iradenin takibi yapılabilecek mi?
Bu daha iyi organize olmamızı gerektiren bir irade. Bu talep için Patrikhane’ye gidecek heyet belirlenmeden önce toplantıdan ayrılmıştım. Orada olsaydım, heyette mutlaka bir hukukçunun bulunması gerektiğini belirtirdim. Bu sayede, Patrikhane yetkililerinin seçim yapılamayacağını belirtmesi durumunda, konunun hukuksal boyutu ifade edilebilirdi. Cemaat içinde büyük çoğunluğun bu seçimin yapılmasını talep ettiği belirtiliyor, fakat hiçbir vakıf başkanının, görüşmenin sonucunda ne olduğunu dair bilgisi yok. Bu talebin muhatapları ne cevap verdi, bilemiyoruz. Bu çok ciddi bir sorun. Aradan bir aydan fazla süre geçti; ortada somut hiçbir şey yok, sadece soyut söylemler var.
Bir mali komisyon kurulması da uzun süredir VADİP’in gündeminde. Son zamanlarda bu konuda önemli gelişmeler olduğu söyleniyor. Sizin bu konudaki yaklaşımınız nedir?
Temennim, bunun başarılması. Uzun zamandır, vakıf olarak, cemaat okullarının bir araya gelip bütçelerini ve gerçek bilançolarını ibra etmeleri çağrısında bulunuyoruz. Ortaköy, beş yıldır, cemaat kurumlarına önemli katkı sağlıyor. Hangi kurumun bilançosu neydi, ne kadar açığı vardı ve kuruma ne kadar yardım yapıldı, bunu arşivlemeye çalışıyoruz. Beş yıldır ilk kez bu yıl, yavaş yavaş bu uygulamaya işlerlik kazandırmayı başarabildik. O yüzden, mali komisyon kurulması yönündeki çabaları değerli buluyor ve destekliyoruz. Kurumlar net ve samimi olmadığı sürece, değil ortak havuz, merkez bankası bile kursanız faydalı olmayacaktır.
Her vesileyle dile getirilen bir başka nokta daha var; “Cemaat olarak varlıklarımız tüm kurumlarımızı ayakta tutmaya yeter” deniyor. Bunu söylerken, en az sekiz vakfımızın mal varlıkları olduğunun, fakat bunları değerlendirmek için hiçbir çaba sarf etmediklerinin de altını çizmek gerekiyor. Biz yönetim olarak göreve başladığımız günden itibaren, bugün geldiğimiz noktaya ulaşana kadar çok büyük bir hukuki mücadele verdik. Biz de o vakıflar gibi, uğraşmayabilirdik. Bazen madağlarda “Sonuçta vakfın parasını veriyorlar” deniyor; doğru, bu yardımları kendi cebimizden dağıtmıyoruz, fakat hiç kimse, o imkânlara kavuşulana kadar hangi aşamalardan geçildiğini hesaba katmıyor.
Surp Pırgiç Hastanesi Vakfı Başkanı Bedros Şirinoğlu ile Patrik Genel Vekili Başepiskopos Ateşyan arasındaki gerilim sonlanmış gibi görünüyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Cemaatin çatısı olan Patrikhane ve onun altında yapılanan vakıfların, küskünlük, kızgınlık veya dışlama gibi lükslere sahip olmadığını düşünüyorum. Özellikle de, dinî bir kurum olan Patrikhane’nin, insanlara dört elle sarılması lazım. Sevecen, kucaklayıcı ve affedici olması lazım. Ortada böyle bir gerginlik varmış gibi görünmesi tabii ki hoş değil. Bu, en büyük sorunumuz olan diyalog eksikliğinden kaynaklanıyor. Burada iki tarafın erdem göstererek bir araya gelmesi, toplumumuz için sevindirici bir gelişmedir.
‘Arkasına sığınılacak bahane yok’
“Altı senedir, Ermeni Patrikliği’nin genel vekillik müessesesiyle yönetilmesinin oluşturduğu sıkıntıları gördük. Böyle bir makam bu kadar uzun süre vekâleten işgal edilemez. Bir patriğin seçilip asasını eline alması ve cemaatine kucaklayıcı, toparlayıcı ve sevecen, yeni bir tavırla yaklaşması, toplumumuza ivme kazandıracaktır. Nizamnameden bahsediliyor; nizamnamede ‘iş göremez’ duruma gelinmesi hakkında bir madde var. Bu, arkasına sığınılacak bir durum değil; ayrıca, yeni patriği seçip, eskisini bir kenara atmak anlamına gelmiyor. Biz cemaat olarak patriğimizi ölene kadar sırtımızda taşımakla mükellefiz.
Bu sorunla ilk olarak karşı karşıya kaldığımız dönemde, kimse incitilmeden, ortak bir yol üretilebilirdi. Maalesef bu tercih edilmedi ve şimdi bu noktadayız. Seçim neden yapılmadı, niçin yapılamaz, hiçbiri belli değil. Seçimin ne zaman yapılacağı da meçhul. ‘Devlet böyle istedi’ diye bir şeyden bahsediliyor. Cemaat olarak bir çözüm üretip talebimizi ilettiğimizde, devletin patriklik seçimimize bire bir müdahil olacağını düşünmüyorum.”
‘Aynı gemideyiz’
“Burada kimseye önyargıyla yaklaşmıyoruz. Aram Sırpazan da adaylığını koyabilir. Demokratik bir seçim yapıldıktan sonra, o tahta kim oturursa otursun, cemaatin tüm üyeleri ona gereken saygıyı gösterecektir. Hepimiz aynı gemideyiz. Gemi su almaya başladığında hepimiz batarız. Vakıflarımızın sorunları, okullarımızın idamesindeki zorluklar ve Patrikhane’nin kendi bünyesindeki sorunları çözmek için bu kadar önemli sorumluluklarımız varken, bu kadar birbirimizden kopuk olmamız, bizleri açmazlara sürükler. Buna izin vermemeliyiz. Tüm kurumlarımıza çağrım, her konuda şeffaf olmaları. Sorunlarımızın çözümü ancak böyle mümkün.”