Kenan Evren ve Şahinkaya’nın mahkemeye sunduğu savunmaları yeni bir tartışma da başlattı. 12 Eylül'ün mimarları Evren ve Şahinkaya'nın kendilerini 'İhtilal ahlaki bulunmayabilir ama yargılanamaz' diye savunmasını hukukçular değerlendirdi: 'Yaptıkları anayasa yürürlükte. Darbeden yargılanmaları zor. Zamanaşımı var. Ama insanlığa karşı suçun zamanaşımı yok.'
12 Eylül'ün mimarları Evren ve Şahinkaya'nın kendilerini 'İhtilal ahlaki bulunmayabilir ama yargılanamaz' diye savunmasını hukukçular değerlendirdi: 'Yaptıkları anayasa yürürlükte. Darbeden yargılanmaları zor. Zamanaşımı var. Ama insanlığa karşı suçun zamanaşımı yok.'
Radikal gazetesinde yer alan haber şöyle: 12 Eylül darbesinin baş mimarları Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’nın yargılanmasına kısa bir süre kaldı. Önceki gün Evren ve Şahinkaya’nın mahkemeye sunduğu savunmaları yeni bir tartışma da başlattı. Evren ve Şahinkaya Anayasa’nın 15. maddesini göstererek şu görüşü ileri sürdüler: “İhtilale veya darbeye teşebbüsü tamamlanmış suç gibi görerek, kanunun suç saymadığı bir fiilden faillerin cezalandırılmasının istenmesidir. Uygar ülkelerin ceza kanunlarında kurucu iktidar olmak fiilini cezalandıran bir hükme rastlanmış değildir. İhtilalleri ahlaki bulmamak başka şeydir, ihtilalleri yargılamaya kalkışmak başka şeydir. Bu, öğretide ihtilalcinin bir başka ihtilalci tarafından yargılanmasıdır.”
Savunmayı değerlendiren çoğu hukukçu darbecilerin işkence ve kötü muamelenin sorumluları olarak tıpkı tıpkı Şili diktatörü Pinochet gibi yargılanabileceklerini belirtiyor. Bunun gerekçesini de insanlığa karşı suçun zamanaşımı olmaması olarak gösteriyor. Hukukçuların değerlendirmeleri şöyle:
Prof. Dr. Erdoğan Teziç: Halk 1982’de değişik tutum aldı. Bir an evvel askeri yönetimde kurtulmak için oy verdi. Halkın oylaması ne anlama geliyordu? Bir yandan anayasayı benimsediğini, yeni bir hukuk düzeninin oluşmasını istediğini. Bunun yanı sıra darbeyi yapanları meşruiyet zeminine oturtuyordu. Şimdi geçmişe dönüp Evren’i yargılamak isterken tüm devlet aygıtında görev yapmış herkesi yargılamak zorundasınız.
Onun çıkardığı anayasanın kabulünden sonra tasarrufları yapan bütün kişileri de yargılayabilecek misiniz? Ben de isterim darbe yapanların yargılanmasını ama hukuken yargılamanın zeminin mevcut olmadığını söylüyorum. Fakat 12 Eylül döneminde işkence ve benzer suçlar için, yalnızca Evren değil, bunları kim yaptıysa hepsi sorumlu olur. Burada artık hiçbir hukuk düzenini kabul edemeyeceği bir vahşet vardır: insanlık suçu.
Eski İstanbul Barosu Başkanı Turgut Kazan: Geçici 15. madde bir cezasızlık ve sorumsuzluk kurulu ya da aftır. Onun kaldırılması ile bir yargılama yapılamaz. Evren’in ve 12 Eylül için ‘kurucu irade’ sayılması çok ağrıma gidiyor ama yüzde 92 oyla kabul edilen ve bugüne kadar halen yürürlüğünü koruyan bir anayasa var. Şayet 1983’de, seçimlerden sonra çıkacak sivil hükümet, 12 Eylül’ü yargılama iradesi gösterseydi belki bu olabilirdi. Evren’in avukatının, darbenin kendisinin suç olmayacağını savunması da deli saçmasıdır. Bir eylemin teşebbüsü suçsa kendisi de suçtur.
Avukat Ergin Cinmen: Kurucu iktidar, cumhuriyeti kuran iktidardır, başkaca kurucu iktidar yoktur. ‘Ben kurucu iktidarın, yaptım, oldu’ demek kabul edilebilir bir şey değildir. Teşebbüsü cezalandırılan eylemin kendisi fazlasıyla suçtur.
Prof. Dr. İzzet Özgenç: Benim şahsi görüşüm, Milli Güvenlik Konseyi üyeleri olarak yaptıkları görev bağlamında 15. madde hükmü karşısında sorumsuz addedilmektedirler. Bu da bu kişiler bakımında bir şahsi cezasızlık sebebi oluşturur. 15. maddesi yürürlükten kalkmış olsa bile, kişiler bu şahsi sorumsuzluk sebebinden yararlanırlar. Milli Güvenlik Konseyi üyeleri olmaları sıfatıyla bunlar bu dönemde bir takım kanuni düzenlemeler yaptılar. Bu düzenlemeler bugün yürürlükte. Eğer yaptıkları tasarrufları gayri meşru kabul edeceksek, bütün bu kanunların hepsini gayri meşru addetmek lazım.
GATA’ya yatacaklar
Evren ve Şahinkaya’nın sağlık nedeniyle 4 Nisan’da yapılacak ilk duruşmaya katılmama ihtimalleri belirdi. Evren, omurgasındaki rahatsızlık nedeniyle GATA’ya yatırılırken, Şahinkaya’nın da önümüzdeki günlerde ‘parkinson’ hastalığı nedeniyle aynı hastaneye yatırılacağı öğrenildi. Mahkeme uygun görürse iki sanığın ifadeleri ‘telekonferans’ aracılığıyla alınabilecek. Radikal’in sorularını yanıtlayan, Şahinkaya’nın eşi Sema Şahinkaya, eşinin sağlık problemleri nedeniyle nöroloji bölümüne yatacağını söyleyerek, “Tahsin Bey’in hastaneye ne zaman yatacağı henüz belli değil” dedi.
İhtilal olsa yargılama olmazdı
Darbeye ilk davayı açan eski Savcı Sacit Kayasu, Evren ve Şahinkaya’nın savunmasını şöyle değerlendirdi: “Adam öldürmeye teşebbüs suçtur, adam öldürmek suç değildir. Darbe suçunun işlendiği dönemdeki TCK’nın 147. maddesi çok açık. Orda doğrudan doğruya ‘Bakanlar kurulunu men edenler’ diyor, teşebbüs edenler demiyor. Bakanlar kurulunu vazife görmekten men edenler kimlerdir, darbecilerdir. Dolayısıyla bunun cezası ağır müebbettir. Darbeye teşebbüs suçunda ceza veriliyorsa, teşebbüs gerçekleştirilirse haydi haydi cezalandırılır. Ama bu darbe değil ihtilal olsaydı iş değişirdi. İhtilaller de sadece hükümet değil rejimde değişir. O zamanda zaten eski yöneticiler de yargılanır. Oysa burada bir ihtilal söz konusu değildir.
Pinochet’yi yargılatan avukat anlattı
Şili diktatörü Pinochet’nin yargılanması için İspanya’da ilk başvuruyu yaparak İngiltere’de gözaltına alınmasını sağlayan Avukat Dr. Juan Garces, darbecilerin yargılanmasının yolunun nasıl açıldığını sesonline.net adlı internet sitesine anlattı. 2010’da Bonn’daki bir toplantıda konuşan Garces, “İşkencenin sistematik olduğu kanıtlanabilirse yargılanabilirler. Türkiye de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne imza attı” dedi.
Davayı nasıl açtık?
Yasa değişikliği yolu açtı
1985’te İspanya’da çıkarılan bir yasa ile İspanyol vatandaşı olsun olmasın, bu suçlar İspanya’da işlensin işlenmesin, terörizm, işkence, soykırım gibi suçların kurbanlarının evrensel yargılama yetkisi ilkesi çerçevesinde İspanyol mahkemelerinde adalet aramalarına olanak sağladı. Ancak pratik olarak bu yasa temelinde ilk dava yaklaşık 10 yıl sonra Pinochet’ye karşı açılabildi.
İki ayrı başvuru yapıldı
1996’nın Haziran ayında İspanya Çağdaş Savcılar Birliği ile birlikte Pinochet ve diğer cunta yöneticileri hakkında insanlığa karşı işledikleri suçlardan dolayı dava açılması için İspanyol mahkemelerine başvurduk. Bu başvuruyla eş zamanlı olarak ikinci bir dava başvurusu da Pinochet rejimi kurbanlarının aileleri adına yapıldı.
Cesur bir savcı bulundu
2010 Hrant Dink Ödülü sahibi de olan İspanyol mahkemesi hakimi Baltasar Garzon yapılan başvuruları kabul edince Pinochet’in İngiltere’de gözaltına alınmasına giden süreç başladı. Yasa 1985’de çıkmasına rağmen, daha önce başvuruyu kabul edecek yargıç bulamadığımız için bu 1996 yılına kaldı.
Suç kanıtları toplandı
Başvuru ve davanın kabulünün ardından çetin bir sürecin başladı. Şili’deki askeri yönetim sırasında işlenen suçlarla ilgili kanıtların toplanması bu sürecin önemli bir bölümünü oluşturdu. Pinochet döneminde işlenen “insanlığa karşı suç” iddialarını kanıtlamak için, işkence, gözaltında kayıp gibi suçların ‘sistematik’ olarak işlendiğini ortaya koyacak deliller hızla toplandı.
Resmi belgeler arandı
Resmi belge bulabilmek için darbeye desteği bilinen ABD’nin kapısı çalındı. Üç ay sonra ABD Başkanı Clinton’un emriyle 1999’da 7 bin 500 kadar gizli belgenin gizlilik kararı kaldırıldı. Pinochet’nin insanlığa karşı suçlardan mahkum edilebilmesine yardım edecek çok sayıda resmi belge böylece elde edildi.
Evren İçin ne yapılabilir?
Kamuoyu desteği alınmalı
İnsanlığa karşı suçlarda mevcut yasal düzenleme tek başına yeterli değil. Kamuoyu çok önemlidir. Bununla bağlantılı olarak da medyanın tavrı önemlidir. Medyanın da böylesine yargılamalara taraf bir tutum takınması gerekir.
Zamanaşımını aşmak şart
Zamanaşımı meselesini açıklığa kavuşturmak açısından işlenen işkence, gözaltında kayıp ve benzeri suçların ‘sistematik olarak işlendiğinin’ kanıtlanması şart. Çünkü, bu suçların insanlığa karsı suçlar kapsamına girebilmesi için, sistematik olması lazım. Aksi halde, ‘adli suç’ kapsamında kalırlar.
İç hukuk yetmeyebilir
Suçların sistematikliği kanıtlandıktan sonra ülkedeki yasaların yargılamaya olanak verip vermediğine bakılır. Hukuki düzenleme eğer yetersizse, uluslararası hukuka başvurulabilir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi bu suçların yargılanmasına olanak sağlar.
Hükümetin tavrı önemli
Hükümetlerin tavrı önemlidir. Başvuruda bulunan kurbanlara yardım hukuki yardım edebilir. Veya savcıların görevini yapmalarını teşvik edebilir. Mesela; savcıların belgelere ulaşmalarını kolaylaştırabilirler.
Uzman hukukçular olmalı
Bu davalar hukuki uzmanlık ister. Örgütlü davranılmalıdır. Başvuranların yönelttikleri suçları delillendirmeleri ve bu delillerin sunulmasının büyük önemi vardır. Bunlar suçlamalarla ilgili varsa belgeler; kurbanların ifadeleri, görgü tanıklarının ifadeleri, güvenlik görevlilerinin ifadeleri gibi deliller olabilir.