Esra Gedik, birilerinin hayatında bir şeyler değiştirebilme ilhamı veren bir yerli, bir yabancı ve bir uzaylı üç hocadan bahsediyor.
ESRA GEDİK
Ömrümün son 10 yılını üniversitede hoca olmaya adamış bir insan olarak, ekrandaki hocalara değinmezsem hem kendime hem de bana yol göstermiş bu ölümsüz karakterlere haksızlık etmiş olurum sanırım. Bir kitap okudum hayatım değişti denir ya; benim için bu hep, ‘bir film izledim hayatım değişti’ olmuştur. Ancak her izlediği filmde hayatını tekrar tekrar değiştiren biri olarak büyüyünce ne olacağıma karar vermek pek de kolay olmadı.
Bir kadın için en iyi meslek öğretmenliktir inancıyla başlamadım akademik kariyere. Es
John Keating: Sözcükler ve düşünceler dünyayı değiştirebilir
Gerçek hayatta edebiyat öğretmenleri ile aram hiç iyi olmamıştır (öğretmenleri diyorum zira babam asker olduğu için birden fazla farklı okulda bulundum). Edebiyat öğretmeni denilince aklıma, “akşam olsa da yatsak” diyerek sınıfa giren lisedeki öğretmenim aklıma gelir. Ancak sinemada John Keating, Türkiye şartlarında (YÖK, torpil vs.) 10 yıldır bıkmadan akademik kariyer yapmaya çalışmamın naif ama güçlü umudunu veren insan olmuştur.
John Keating, disiplinli bir erkek okulu olan Welton Academy'de (takma adı Hell-ton) edebiyat öğretmenidir. Robin Williams’ın şahane oyunculuğu ile John Keating bazen bir kelimenin, bazen bir düşüncenin dünyayı değiştirebileceğinin göstergesi olmuştur. Doktora tezi yazdığım şu zamanlarda, günlerim hem masa başında, dört duvar arasında geçerken, kulaklarımda John Keating’in sözleri çınlıyor: “Yaşadığınız günü olağanüstü kılın çocuklar!”
John Keating hayatta sevdiğimiz şeyleri yapmanın insanı nasıl değiştireceğini ama bunun bir mücadele işi olduğunu anlattığı için de önemli bir karakterdir. Bu nedenle John Keating gibi bir öğretmenden, öğretmen olma yolunda edindiğim şey: Sevdiğin işi yapmak istiyorsan mücadele şart!
Mahmut Hoca: Okul her yerdir!
Her ne kadar edebiyat öğretmenleri ile anlaşamasam da “inek” bir öğrenci olarak müdürlerle hep anlaşmışımdır. Yanlış anlaşılmasın, ispiyoncu olduğum için değil, çok çalıştığım, bir asker kızı olduğum için disiplin hayatımın bir parçası olduğu için. Ancak hiçbir zaman Mahmut Hoca gibi bir müdürüm olmadı.
Münir Özkul’un samimi duruşu ile hayat verdiği Mahmut Hoca, yıllar sonra ODTÜ’de yüksek lisansa başladığımda herkesin birbirine “hocam” demesinin de nedeni olan şeyi hatırlatır bize: okul her yerdir. Her insandan bir şey öğrenebilirsin ve her insan bir konuda senin hocan olabilir.
Öğretmen ve öğrenci arasında bir hiyerarşi olmaması gerektiğini Mahmut Hoca’dan öğrendim ben. Hata yapmanın bir lüks değil, bir öğrenme şekli olabileceğini de.
Yoda Usta: Korku, karanlık tarafa giden yoldur
Star Wars filmleri hayranı olarak Yoda’dan bahsetmesem olmazdı. Yoda eski bir Jedi üstadıdır. Yoda sadece bir eğitmen değil, aynı zamanda bir yoldaştır. Eğitimini tamamlamaya çalışan Luke Skywalker’a bilge sözleri ile rehberlik etmiştir.
Yoda bize sabır ve doğru zamanı beklemenin önemini gösteren bir figür olmuştur. Geleceğin karanlık olduğu günlerde, korkuya kapılmak yerine bir seçim yapıp, seçimimiz konusunda ısrarcı olmamızı tembihler.
Yoda’dan öğrendiğim, kaybetme korkusunun insanı ilerletmeyen bir duygu olduğudur. Çünkü sahip olduğumuz kaybetme korkusu, değişimi engelleyen bir duygudur. Değişim olmadan da öğrencilerinizin hayatına etki etmek zorlaşır. Her zorlukta başka bir yöntem denemeyi de bize Yoda öğretmiştir. ‘Güç seninle olsun!’ sözleri hep aklımızdadır.
Sonuç olarak, bu üç kiş hayali karakterler de olsalar bazen hayatımızdaki gerçek insanlardan daha çok etkileri olan karakterlerdir. Her biri akademik insan olma çabamdan sıkıldığım vakitlerde, olaya biraz da hayal gücü ekleyip beni “Yoda olsa şimdi ne yapardı? Mahmut Hoca olsa kulağımı çekerdi.” şeklinde düşünmeye sevk eder, yola başka türlü, başka heyecanla devam etmemi sağlarlar. Yoksa hayat çok tatsız olurdu. İyi yazılmış bir senaryonun, kendi hayat senaryomuza nasıl etki edeceğini, nasıl şekillendireceğini bilemeyiz, değil mi?