Doç. Şükrü Aslan tarafından yürütülen ‘Türkiye’nin Etnik Coğrafyası’ başlıklı çalışma, 1927-1965 arasında yapılan nüfus sayımlarından yola çıkarak ‘tek dil’in nasıl hakim kılındığını çarpıcı verilerle ortaya koyuyor.
UYGAR GÜLTEKİN
uygargultekin@agos.com.tr
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, “Türkiye’nin Etnik Coğrafyası” başlıklı bir araştırma hazırladı. Sosyoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Şükrü Aslan tarafından yürütülen çalışma, 1927 - 1965 yılları arasında yapılan nüfus sayımlarında yer alan “anadili” ve “din” sorusunun cevapları üzerinden bir harita ortaya çıkardı. Ortaya çıkan harita, Türkiye’nin nasıl giderek ‘tek dil’e büründüğünü gözler önüne seriyor.
2005’den bu yana Türkiye’nin etnik meseleleri üzerine çalışmalar yapan Doç. Şükrü Aslan, son 4 yıldır üniversitede ‘Nüfus ve Etnisite Sosyolojisi’ dersini veriyor. Bu proje de bütün bu çalışmaların devamı niteliğinde. Bu çalışmayla da anadili üzerinden Türkiye’nin etnik çeşitliliğini ortaya koymaya çalışıyor. Nüfus sayımlarında sorulan ‘Anadiliniz nedir?’ sorusuna verilen yanıtlarla gerçekçi bir sonuca ulaşmanın mümkün olmadığını belirten Aslan, yine de dilsel çeşitliliği göstermesi açısından bir fikir verdiğini, bu verilerin akademik olarak tartışılabilmesi için de gerekli olduğunu söylüyor. 1965’ten sonraki durumu tespit etmek için de çalışmalara devam ediliyor.
Fişlemelerden farklı
Aslan’ın ulaştığı veriler, herkese açık olan Türkiye İstatistik Kurumu’nun verileri. İl il ayrıntılı olarak veriler üzerinde çalışılmış ve bunlar haritalar üzerinde gösterilmiş. Hangi ilde hangi dilin konuşulduğu ve nasıl bir değişim yaşandığı, bu haritalar sayesinde görünürleşiyor.
Aslan’a göre, ortaya çıkan tablo Türkiye’nin siyasi projeleri ve hedefleriyle ilişkisini de ortaya koyuyor: “Biz dillerin zaman içinde nasıl azaldığını gösterdik. Bunun ulus devlet olmak, tek dil yaratmak, tek dile dahil etmek, farklılıkları zaman içinde asimile ederek yok etmek projesinin neticesi olduğunu ortaya koyduk. Ve bunun, aslında Türkiye’nin pek hayrına bir şey olmadığını da söyledik.”
Ellerindeki verilerin, devletin tuttuğu fişlemelerden çok farklı olduğunu belirterek çalışmanın önemine dikkat çekiyor: “Devlet muhtemelen sormadan, sizi bir yere kaydediyor. Bu maalesef Osmanlı’dan bu yana gelen bir gelenek. Bizim verilerimiz çok önemli, çünkü dilsel çeşitliliği gösteriyor. 1930-40’larda yaklaşık 20’ye yakın anadili var. Şimdi ‘Anadiliniz nedir?’ diye sorulsa, ortaya çıkan cevaplar ne olurdu acaba? Bugünü geçmişle mukayese edebilsek, tartışabilsek keşke. Eskiden uluslar vardı, şimdi kültürler var; eskiden A ulusu, B ulusu, kahraman uluslar, yüce uluslar vardı; ama şimdi o ulus devri, modernleşme süreciyle birlikte 20. yüzyılın bir vakası olarak ömrünü doldurdu. Şimdi kültürler var. Kültürleri tarif ederken dil önemli bir değişken. Bu çalışma, bu açıdan da çok önemli. Şimdi bu kültürlere ve dillere ilişkin veriler ortaya koymak sadece bizim ülkemizin değil, bütün dünyanın zenginliğini tanımak ve anlamak açısından önemli aslında. Bir bütün olarak küresel çapta bu tür çalışmalar yapılabilirse, 20. yüzyılın dünyada kültürler üzerinde yarattığı tahribat da daha iyi anlaşılabilir.”
TBMM arşivi
Çalışmalarının Kültür Bakanlığı veya başka bir bakanlıkla ilgisi olmadığını söyleyen Aslan, “Keşke hükümet veya bakanlıklar, etnik meseleler üzerine kapsamlı araştırmalar yapılmasını istese. ‘Biz size destek oluruz, arşivlerimizi açarız’ dese. Bundan büyük sevinç duyardım. Böyle bir destek, Türkiye’nin geçmişiyle yüzleşmesi açısından bir adım attığı anlamına gelirdi. Türkiye, böyle gelişmelere hâlâ uzak. Biz devletin arşivlerine ulaşamıyoruz. TBMM’de Dersim arşivleri var ve ben Dersim üzerine çalışmalar yapıyorum, ama defalarca gitmeme rağmen o arşivlere ulaşamadım.
‘Müslümanları da hedefliyor’
Şükrü Aslan, Türkiye’de bütün anadili grupları için uygulanan politikaların sadece gayrimüslimler için değil, Müslüman olanlar için de geçerli olduğuna dikkat çekiyor: “Gayrimüslimlerin anadillerinin illere göre dağılımına bakınca, büyükşehirlerde daha fazla olduğu görülüyor. Belirgin bir nüfus var ama hızla azaldığını gözlemliyoruz. Bütün dilleri yok etmeye yönelik bir politika var. Herkesi tek dile, Türkçeye katmak isteyen bu politika, sadece gayrimüslimleri değil, Müslümanları da hedefliyor.”