Türkiye İnsan Hakları Vakfı, Ezidilerin IŞİD işgalinden kaçarak geldiği Türkiye sınırındaki kamplarda incelemelerde bulundu. Hazırlanan raporda, Ezidiler arasında korku ve kaygının oldukça yaygın olduğu belirtilip, şiddetin barbarca yönlerinin travmatik yıkımı daha da derinleştireceği uyarısında bulunuluyor.
IŞİD’in Irak’a girmesinin ardından Ezidiler, tarihinin en büyük trajedilerinden biriyle karşı karşıya kaldı. Binlerce Ezidi, yıllardır yaşadığı Şengal’de ağır katliamlara maruz kalıyor. Saldırılardan kaçan Ezidiler, göç yollarına düştü. Bir kısmı Federal Kürdistan Yönetimi’nin kontrolü altında olan güvenli bölgelere göç ederken, pek çoğu Türkiye’nin yolunu tutmuş durumda. Pasaportu olanlar sınır kapılarını kullanıyorlar; pasaportlarını alamadan kaçmak zorunda kalanlarsa, dağ yollarından Türkiye’ye giriş yapıyorlar. Silopi, Midyat, Viranşehir gibi yerlere dağılan Ezidilerin akıbeti ise, henüz belli değil. Yerel yönetimler ve sivil toplum örgütlerinin çabaları yetersiz. Şu ana kadar Türkiye’ye gelen Ezidilerin sayısı 20 bini geçmiş durumda. Halen 60 bine yakın Ezidi’nin, Türkiye’ye ulaşmak için yürüyerek Irak’tan kaçmaya çalıştığı söyleniyor. Öte yandan, Federal Kürdistan Yönetimi’ne ait kamplardaki koşulların kötü olmasının, Türkiye’ye gelen Ezidi sayısının artmasına neden olacağı tahmin ediliyor.
Türkiye İnsan Hakları Vakfı, Ezidilerin geldiği bölgelerde incelemelerde bulundu. Psikiyatri uzmanları Murat Yalçın, Muharrem Aydın, Şiyar Güldiken, Sema Yücedağ, Bijer Doğan, Ömer Yavuz Yetiş, Ömer Akba, Mahmut Pakdemir, psikiyatri asistanı Naci Olam ve sosyal hizmet uzmanı Ümit Çetiner, bu ziyaretin ardından bir rapor yazdı.
Hazırlanan raporda, Ezidiler arasında korku ve kaygının oldukça yaygın olduğu dile getiriliyor. Ayrıca, Ezidi halkının maruz kaldığı savaş vahşetinin yaygınlığı, uygulanan şiddetin barbarca yönlerinin travmatik yıkımı daha da derinleştireceği uyarısında da bulunuluyor. Rapor, ruhsal olarak durumun normalleşmesi için hayatın normal rutinine dönmesi gerektiğini, ancak bunun yakın zamanda gerçekleşmesinin mümkün olmadığına da işaret ediyor.
Raporda kamp koşullarının oldukça kötü olduğuna dikkat çekilerek şu bulgulara yer verildi;
* Çamaşırhanelerde çamaşır makinelerinin, hatta elde çamaşır yıkamak için gerekli olan leğen gibi araçların dahi bulunmadığı, bu nedenle çamaşırlarını yıkamakta zorluk çektiklerini,
* Ailelerin kalabalık olması nedeniyle çadırların metre kare olarak yetersiz kaldığı,
* Marketlerde gıda ihtiyaçları dışında, diğer temel ihtiyaçlara dair ürünlerin (bebek maması, bebek bezi, kıyafet vb.) yetersiz olduğu,
* İhtiyaçları karşılamak için verilen kart limitinin yetersiz kaldığı,
* Ezidilerin genellikle kalabalık ailelere sahip olmalarından dolayı, çadırların küçük kaldığı; çadırların birbirine yakın mesafede olmaları nedeniyle aile mahremiyetinin korunamadığı; çocuklar için oyun ve eğitim alanlarının henüz oluşturulmadığı,
* Kullanılan sularda klorlama gibi tedbirler alınmış olmasına rağmen, AFAD evlerinin önünden geçen kanalizasyon suyunun aşırı sıcaklar sebebiyle bulaşıcı hastalık riski oluşturduğu,
* Soğutucu ihtiyacının karşılanmaması nedeniyle, günlük yaşamın özellikle bebekler ve yaşlılar açısından zorlaştığı; ancak yemek ve içme suyu ihtiyaçlarının yeterli düzeyde karşılandığı tespit edilmiştir.
Raporda Ezidilerin ruhsal durumlarına dönük bulgulara da yer verildi
* Bireylerin tümünün travmaya doğrudan ya da tanıklık yoluyla maruz kaldığı,
* Ruhsal açıdan travmatize edici etkenlerin devam ettiği (IŞİD’in eylemlerine devam ediyor oluşu; Kuzey Irak’ta ve Şengal’e yakın bölgelerde akrabaları ve yakınlarının bulunması; esir alınan kadınların durumu),
* Neredeyse her aileden veya aile yakınlarından birilerinin kaybedilmiş veya öldürülmüş olması,
* Dehşet ve korku yayan, vahşi yöntemler uygulanmış olması (baş kesme, diri diri gömme, ölülerin sokaklarda hayvanlar tarafından parçalanmaya terk edilmesi),
* Ölülerinin vücut bütünlüğünün bozulmuş ve defnedilememiş olması,
* Açlık ve susuzluktan ölme, zorlu ve korkulu yolculuk sırasında yaşamını sürdürebilmek için defnetme zamanı bulamama, ölülerini bırakmak zorunda kalma...
* Yaşadıkları toprakları terk etmek, göçmen durumuna düşmek, sosyo-ekonomik kayıplar yaşanması,
* Çocuk yaştaki kızların ve kadınların kaçırılması, satılması, tecavüze uğraması...
Şok evresindeler
Raporda, “Görüşülen ailelerde yoğun kaygı gözlendiği ve şok evresinde oldukları, birçoğunda akut stres belirtileri görüldüğü” ifade edildi.
* “Ayrıca kaygı ve güvensizlik, çaresizlik, değersiz hissetme, nefret ve öfke, suçluluk duygusu ve utanç da bulgular arasında.”
* “Yaşanan travmatik olayla baş etme yöntemleri olarak sergiledikleri duygu ve davranışlar arasında bir arada kalma isteği, kalanlardan bilgi alma çabası, yakınlarının ölmüş olma ihtimalini yok sayma ve ağıt yakma gibi tepkiler var.”
* “Gece uyumakta zorluk çekiyorlar, sık sık ağlıyorlar.”
* “Bazıları durumunu şöyle anlattı: ‘Seslerden, gürültüden irkiliyoruz... Motosiklet sesi duyunca korkuya kapılıyoruz. Burada da korkuyoruz, her an saldırı olacakmış gibi hissediyoruz.’”