Ekmel Bey’le uzun bir gün

Ekmeleddin İhsanoğlu'na, Yozgatlı babasını, dedesi Hacı Aziz Efendi’yi, 1915’i, Ermenistan sınırını sordum. Dedesinin konağındaki Ermenileri anlattı. Ermenileri kullanan emperyal güçlerden bahsetti. Sonuçta “Tarihi tarihçilere bırakalım” dedi.

Fotoğraf: FURKAN TEMİR

EVRİM KAYA
evrimkaya@agos.com.tr

Salı gününü cumhurbaşkanlığı yarışı adaylarından Ekmeleddin İhsanoğlu’yla geçirdik. Eskişehir’de başlayan program Osmanlı’nın kurulduğu topraklara, Söğüt ve Bilecik’e uzandı; ben de Ekmeleddin Bey’in arkasında bir koltuğa oturup seçim otobüsünün uğradığı her durağa onunla gittim, o inince indim, genelde onunla binmeyi de başardım. Ancak ziyaret ettiğimiz Kırım Tatarları Derneği’nde yenen birtakım hamur işlerinden sonra izdihamda sıkışınca, çaresiz gözlerle otobüsün kapısının kapanmasını izledim. Ekmeleddin Bey’e eşlik eden MHP Eskişehir Milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısı Ruhsar Demirel’e otobüsün kapısını açtırması için el salladım, bunu bir sevgi gösterisi sanan Ruhsar Hanım bana el sallayarak cevap verdi. Neyse ki basın danışmanları durumu fark edip ekibi bir sonraki durak olan Ali İsmail Korkmaz Parkı’nda yakalamam için MHP teşkilatından bir araca binmemi sağladılar.

‘Bizi de yaz’

Biraz gezdiğimiz yörelerin havasından, suyundan olacak, “Ekmeleddin Bey’le bir gün” biraz “MHP teşkilatlarıyla bir gün” demekti. Geziye Yılmaz Büyük-erşen’in yanı sıra Meral Akşener de eşlik ediyordu. Pek çok durakta MHP’lilerle tanıştım. Öğle yemeği resepsiyonundan sonra otel lobisinde bekler, telefonumu şarj etmeye çalışırken takım elbiseleri ve üç hilalli rozetleriyle yanıma oturan ve çektikleri ‘selfie’lere beni de dahil etmek isteyen MHP Eskişehir teşkilatından ve Ülkü Ocakları’ndan beş bey, biraz geriden takip etseler de Agos gazetesini biliyordu. Bir tanesi “Hrant Dink benim hemşehrim olur” dedi. Bir diğeri, gazetemizin yazarları olmadığına ikna edemediğim ‘Hayko Abi’ye ve Etyen Mahçupyan’a selamlarını gönderdi. İletmiş olalım. Hrant Dink’in hemşehrisi olan diğerlerine “Bizim oraların yarısı Ermeni”ymiş diye anlattı. O Ermeniler’e ne olduğunu ben sormadım, o da söylemedi. Beni de hemşehrileri ilan edip, “Agos’a bizi de yaz”, “Ülkücü hareket engellenemez diye yaz” dediler. Gördüğünüz gibi sözüme sadığım. Ve elbette zaten malumunuzdur, çeşit çeşit ülkücü var.

Ekmeleddin Bey’in ekibi de çeşit çeşit insandan oluşuyor. Anne tarafı Ermeni olan genç bir fotoğrafçıyla Kieslowski sinemasını, bir tür danışmanlık yapan Bilkentli bir akademisyenle Habermas felsefesini tartıştık. Bütün bu insanları bir araya getiren şey Recep Tayyip Erdoğan karşıtı bir ruh hali. Aralarında “Ekmel Hoca olmasa Demirtaş’a oy verirdim” diyenler var; zaten Ekmel Hoca’nın kendisi de öyle demiş. Basın danışmanı Mete Belovacıklı tüm çabalarına rağmen Ekmeleddin Bey’le yalnız kalmamızı bir türlü sağlayamayınca röportaj da Bilecik’ten İstanbul’a yaptığımız helikopter yolculuğuna kaldı. Ekipten kimin koltuğunu bana verdiler öğrenemedim.

Bir akademisyen olduğunu gezi boyunca üslubundan, nezaketinden hep hissettiğim ve hocam diye hitap etmemi sevgiyle karşılayan Ekmeleddin İhsanoğlu, Ermenilerin köklü yayıncılık geleneğinden açtı sözü helikopterde. Ermenice konuşup konuşmadığımı sordu, öğrenmeye çalıştığımı söyleyince “İhmal etmeyin” dedi.

Arabuluculuk teklifi

Ona, Yozgatlı babasını, dedesi Hacı Aziz Efendi’yi, 1915’i, Ermenistan sınırını sordum. Dedesinin konağındaki Ermenileri anlattı. Ermenileri kullanan emperyal güçlerden bahsetti. Sonuçta “Tarihi tarihçilere bırakalım” dedi. Bilim tarihçisi İhsanoğlu da bir tür tarihçi elbette, ancak, belki kampanya süreci etkisiyle, sorularımı bir akademisyenden çok, teşkilatını iyi tanıyan bir siyasetçinin dikkatiyle yanıtladı. Ermenistan-Azerbaycan arasında arabuluculuk yapması teklifime de pek yanaşmadı.


‘Ermenilerle Türkler arasında bir tek din farkı var’

  • Memleketiniz Yozgat, 1915’ten önce Ermeni nüfusun yoğun olduğu bir yerdi. Sizinle 1915’i konuşmak isterim. 

Dedem Hacı Aziz’in çok büyük bir konağı varmış. Orada çalışan Ermeniler de varmış. Bizim ailemiz hiçbir zaman Ermenilerle Türkler arasında fark görmedi. Bir tek din farkı var, ki o da herkesin vicdan hürriyetidir. Anadolu herkesi birleştirmiştir. Kürtlerle de öyle. Her şey müşterektir. Bir tek dil vardır ayrı olan. Anadolu bizi eriten potadır. Onun için bu hadiseler, maalesef tarihimizin kötü hatıralarıdır.

  • Peki kırılma nerede oldu?

Emperyal güçlerin Osmanlı Devleti’ndeki dini cemaatleri kendi emperyal hedeflerine vasıta yapmak istemeleriyle oldu. Ortodoksların hamileri şunlardır, Sırpların hamileri bunlardır diye...

  • Dediğiniz gibi olduğunu varsayalım. Osmanlı Devleti’nin kendi vatandaşı olan Ermenileri topyekûn imhaya  kalkışmasını haklı gösterir mi bu?

Hayır. Ama bakınız, bir anlık bir hadiseyi alamazsınız. Tarihi böyle inceleyemezsiniz. Tarih bir süreçtir, bütün safahatını ele alacaksınız. Orada küçük kırılmalar nerede oldu; büyük kırılmalar nerede oldu, onlara bakmak lazım.

  • Siz Ermeni meselesinin çözümü için nasıl bir yöntem öneriyorsunuz?

Sizin deyiminizle ‘mesele’, bundan bir süre önce Fransız bilim adamlarının dile getirdiği yöntemle, 'tarihi, tarihçilere bırakarak' çözülür.

  • Peki Başbakan’ın taziye açıklamasını nasıl buldunuz? 2015’te sizce ne yapmalı Türkiye devleti?

Birincisi, taziye lafla olmaz içinizde hissetmeniz ve sonra da gereğini yapmanız gerekir. İkincisi, 2015 bir büyük tartışmanın sonu olmalıdır.

  • Ermenistan sınırının açılması gerektiğini düşünüyor musunuz? Ermenistan-Azerbaycan arasında, Müslüman ülkeler arasında yaptığınız gibi bir arabuluculuk rolünüz olabilir mi?

Mümkün ama iki ülke arasında arabulucu olabilmek için önce o ülkelerin anlaşmaya meyilli olması gerekir. Komşu ülkelerin sınırlarının kapalı olması doğal bir durum değildir. Ancak Dağlık Karabağ sorunu ve bir milyonu aşkın Azeri kaçkın ortada dururken, Türkiye-Ermenistan sınırının açılmasını tartışmak sadece konuyu geçiştirmek olur.

  • Billboard’larda ‘Türk Milletinin Gururu’ sloganıyla görüyoruz sizi. Kimdir Türk milleti?

Türkiye Cumhuriyeti devletine vatandaşlık bağıyla bağlı olan insanlardır.

Erdoğan’a Tuğrul Türkeş’le yanıt

  • Merhum Alparslan Türkeş'le çalıştınız. Muhsin Yazıcıoğlu'nu saygıyla anıyorsunuz. Türk milliyetçisi akımları yakından tanıyorsunuz. Geçen hafta Fatih Akın röportajından ötürü milliyetçi bir grup tarafından tehdit edildik. Korkmalı mıyız?

Ben kariyerim boyunca Türk siyasi yaşamına yön vermiş birçok liderle çalıştım. Bunlardan biri de rahmetli Türkeş'tir. Ancak bu durum bana o siyasi şahsiyetlerin mensubu bulunduğu siyasi partilere ilişkin açıklama yapma hakkı vermez. Ayrıca unutulmasın ki, ben bir siyasi partinin üyesi ya da adayı değilim. O siyasi partilerin çizgileri ve ideolojileri kendilerini bağlar. Yalnız bu çerçevede MHP Genel Başkan Yardımcısı sayın Tuğrul Türkeş'in, Cumhurbaşkanı adayı sayın Erdoğan’ın 'Hakkımda çok çirkin şeyler söylediler; afedersiniz Ermeni’ymişim falan' şeklindeki değerlendirmesine verdiği yanıtı hatırlatmak isterim. Sayın Türkeş şunu söyledi,  “Ermeni olmak bir suç, bir kusur, çirkinlik, ayıp veya günah değildir. Ait olduğumuz etnik ve kültürel gruplar, yüce Rabbimizin takdirinin bir neticesidir ve bunların hâşâ ayıplanması veya küçümsenmesi günahların en büyüğüdür. Kaldı ki bu sözler yasalarımıza göre de nefret suçu kapsamındadır.” 

Son olarak, sadece Agos değil, tüm kişilerin ve kurumların kendilerini güvende hissedeceği bir ülke yaratmak tek hedefimiz olmalıdır.

Kategoriler

Güncel Türkiye Gündem