Bolulu Ermeniler için felaketin tarihi 13 Ağustos 1920

Takvor Hopyan’ın ‘Milleti Sadıka’dan 1915 Ermeni Tehcirine: Pederimin Anıları’ adlı kitabı Puslu Yayınları’ndan çıktı. Halen Kanada’da yaşayan Hopyan, 1934’te İstanbul’da doğdu. İTÜ Mimarlık Fakültesi’ni bitiren Hopyan, 1969’da ailesiyle birlikte Kanada’ya yerleşti. Takvor Hopyan’ın babası Gığmes Hopyan ise Bolu’da 1887’de doğdu. 1915 Ermeni Soykırımı’na Ankara’nın Nallıhan ilçesinde yakalanan Gığmes Hopyan hayatta kalmayı başardıktan sonra tüm yaşadıklarını yazmaya başladı. 1985’te Kanada’da vefat ettiğinde Gığmes Hopyan oğlu Takvor’a anılarını derleyip yayınlamasını vasiyet etti. Bu kitapla Takvor Hopyan babasının vasiyetini yerine getirmiş oluyor. Bolulu Ermeniler hakkında önemli tarihsel veriler ve ipuçları da içeren kitap hakkında Takvor Hopyan, sorularımızı yanıtladı.

Öncelikle Bolulu Ermenilerden başlayalım. Türkçe kaynaklarda Bolu’da Ermeni varlığı hakkında maalesef yeterli bilgi bulunmuyor. Kitabınızdan öğrendiğimiz kadarıyla Bolu’da Ermeni varlığı 13. yüzyıla kadar uzanıyor. Bolulu Ermenilerin Karabağ’dan Bolu civarına geldiğinin kanıtı olarak el yazması bir İncil’i gösteriyorsunuz. Kitapta bu İncil’in 1920’den sonra Ermenistan’a gönderildiğini belirtiyorsunuz. Bu el yazması İncil nüshası şu anda nerede bulunuyor? Tarihçiler tarafından inceleniyor mu?

Bu Karabağ mevzuunda şu gerçeği hemen ifade etmek isterim. Babam, bu Karabağ kökeni ile çok gurur duyan bir Bolulu idi. Kırmızı mürekkeple ve el  yazısı ile parşömen üzerine yazılan İncil’i kendisinden defalarca işitmiştim. Bu incil’in en son sayfasında Bolulu Ermenilerin 13. yüzyılda Karabağ’dan göç ettikleri bilgisi el yazısıyla yazıyormuş. Bilhassa küçük yaşından itibaren  evlerinin yanıbaşında bulunan kilisede ( Bolu’daki iki kiliseden biri) senelerce devamlı olarak güzel sesiyle kilise ayinlerini okuması babama bu İncil’i de defalarca görme fırsatını vermiş. Ben Kanada’dan Ermenistan’a üç kere ziyaret amacıyla gittim. Yerevan’da  o zamana kadar tanışmadığım İki amcam ve bir halamın yanı sıra onların çocuklarıyla da görüşebildim. Bu arada bu çok işittiğim İncil’i de Matenadaran’da bir akrabamla birlikte araştırdım. Matenadaran’ın müdürü birçok el yazması İncil’in Yerevan’da bulunduğunu,  bunların yakın zamanda bilgisayar vasıtası ile  tasnif edileceğini, ancak bu çalışma sonunda bu İncil’i bulabileceğimizi bize söyledi. Bu görüşme 1996’da oldu. Yakında Yerevan’a tekrar gidip, konuyu yeniden araştırmak istiyorum. Umarım, babamın ve amcamın ellerinin dokunduğu bu İncil’in sayfalarına ben de dokunabilirim. 

Bolulu Ermenilerin ‘Karabağ Ermenicesi’ konuştuğunu belirtiyorsunuz. Lehçe farkından başka Bolulu Ermenileri Anadolu’daki farklı bölgelerde yaşayan Ermenilerden farklı kılan kültürel özellikler var mı? Hayat tarzı, yemek alışkanlıkları gibi konularda Bolulu Ermenileri farklı kılan ne gibi özellikler var?

Karabağ kökenli Ermenilerin Anadolu’da yaşayan Ermenilerle kültürel farkları hakkında fazla bir şey söyleyemeyeceğim. Bu bir uzmanlık konusu. Mutfak konusunda belki sadece Bolu’nun tarhana çorbasını anabilirim. Babam, amcamla birlikte Ankara Nallıhan’da yakalandıkları tehcirden kaçarak Bolu’ya döndükleri ilk gece, annelerinden bu tarhana çorbasını istemişler. Bolu’dan çok iyi aşçıların yetiştiği biliniyor. Bu tarhana çorbası, Bolu’nun Türk  veya Ermeni cemaatinin çorbası mıdır, doğrusunu bilemem. Sadece çok lezzetli bir çorba olduğunu gayet iyi bilirim. Annem de sanıyorum ya babamdan ya da İstanbul’da yaşayan halamdan öğrenmiş olmalıydı; çok güzel yapardı bu çorbayı.

Benim Anadolu Ermenileri hakkındaki kişisel bilgi ve tecrübem Diyarbakır’a aittir. Orada geçirdiğim bir yıllık yedek subaylık sürecinden çok güzel hatıralarım var. Fakat Bolulu ve Diyarbakırlı Ermeniler arasında kültür ve dil açısından fazla bir yakınlık göremedim. En çok dikkatimi çeken yakınlık, Bolulu Ermenilerin de Diyarbakırlı Ermenilerin de Kiliseye bağlılıkları ve konukseverlikleridir, diyebilirim. Bunlar da sanıyorum tüm Anadolu Ermenileri için geçerlidir. 

Kitap, babanız Gığmes Hopyan’ın anılarını içerdiği kadar, büyükbabanız Nişan Hopyan’ın anılarını da kısmen içeriyor. Böylece Bolulu Ermenilerin 1850’lerden günümüze uzanan tarihi konusunda önemli bilgilere ulaşıyoruz. 1969’a kadar yaşadığınız İstanbul’da ve daha sonra yaşadığınız Kanada’da Bolulu Ermenilerle karşılaştınız mı? Eğer karşılaştıysanız onlardan Bolu’daki Ermeni tarihi ve kültürüne dair kitapta yer veremediğiniz bilgiler edindiniz mi?

Evet, İstanbul’da babamın akrabalarının haricinde Bolulu hemşerilerimiz de vardı. Bunlar hatırladığım kadarıyla iki aileydi. Toronto’da ise sadece bir Bolulu aileyle tanıştık. Bolu’da zaten 250 haneden oluşan küçük bir Ermeni topluluğu varmış. Herkes herkesi tanıyormuş. Özellikle her aileye takılmış olan lakaplarıyla tanınırlamış. Bolulu Ermeniler neşeli ve şakacı bir toplulukmuş. Birbirlerine lakaplar takıp o lakaplarla birbirlerini anarlarmış. Babamın anılarında, ev yapımı Bolu rakısıyla kurulan sofralarda şarkı söyleyerek geçen neşeli günlerden sıkça söz ediliyor. 

Bolu’daki Ermeni mahallesinde erkekler ve kızlar için birer Ermeni ilkokulu olduğunu belirtiyorsunuz. Bolu Ermeni mahallesinde konuşulan Ermenice lehçeyle ilkokulda verilen eğitimin lehçesi arasında farklılıklar söz konusu muydu? Bu konuda bilginiz var mı?

Bildiğim kadarıyla evlerde konuşulan Ermeniceyle bu okullardaki eğitim dili arasında fark yokmuş. Kız ilkokulu 1908’de II. Meşrutiyet’in ilanından sonra açılmış. Bu tarihten evvel sadece erkek çocuklara mahsus bir ilkokul vardı. Babam İstanbul’a yerleşinceye kadar Bolu Ermenicesi ile konuşmuştu . İstanbul’da halamlarla biraraya geldiğimizde Bolu’da konuştukları şekilde konuşurlardı. Ben de Ermenistan’a ve Karabağ’a gittiğimde oralarda konuşulan dili anlamakta hiç zorluk çekmedim çünkü kulaklarım o dile çok aşinâydı. Şaşırtıcı olan, 600 yıl boyunca Bolu’daki 250 hanelik Ermeni topluluğunun dilini koruyabilmesidir. Bunun bilimsel olarak araştırılması gerekiyor.

Bolulu Ermeniler gibi, Zonguldak, Çaycuma, Düzce gibi yerlerde de ‘Karabağ Ermenicesi’
konuşulduğunu belirtiyorsunuz. Kanada, ABD ve Avrupa gibi ülkelerde yaşayan Diaspora Ermenileri arasında ya da Ermenistan’da, bu bölgede yaşayan Ermenilerin dernekleri var mı? Batı Karadeniz bölgesinin Ermeni kültür mirası hakkında yapılan akademik çalışmalar var mı?

Batı Karadeniz bölgesindeki Ermeni toplulukların bir dernek oluşturduklarından haberdar değilim. Batı Karadeniz Ermenileri hakkında akademik çalışmalar yapıldığından da haberim yok.

13 Ağustos 1920 Bolulu Ermenilerin tarihi açısından bir kırılma anı olmuş. Topal Osman ve çetesinin Ermeni mahallesini yakması ve katliam yapmasının ardından, Bolu’da yaşamaya devam eden Ermeniler olmuş mu? Anadolu’daki başka bölgelerden biliyoruz ki Müslümanlaşarak ya da kimliğini gizleyerek doğup büyüdükleri yerlerde yaşamayı tercih eden Ermeniler olmuş. Bolu’da da bu tür örnekler var mı?

13 Ağustos 1920 Topal Osman’ın gerçekleştirdiği yangın ve katliamdan sonra Bolu’da hiçbir Ermeninin, Müslümanlaşarak veya değil, yaşadığını kesinlikle sanmıyorum. Böyle olsaydı babam bilirdi, bize de aktarırdı. Bolu’da Ermeni mahallesi, Bolu şehir merkezinden yeşil bir alan ile tamamen ayrılmış, izole edilmiş bir yermiş. Babamın anlattığına göre zaten bu kadar izole olduğu için de mahalleyi yakmak Topal Osman için çok kolay olmuştu.Ermeni mahallesinde bir tek Türk yaşamıyordu. Ancak şunu da ekleyeyim: Topal Osman’ın Bolu’ya geleceği, Bolu Ermenileri tarafından önceden haber alınmış. Bu nedenle mahallede yaşayan pek çok Ermeni, Topal Osman Bolu’ya gelmeden önce göç etmeye başlamışlardı. Topal Osman, Bolu’ya geldiğinde ne kadar Ermeni kaldığı bilinmiyor. Babamın ailesinden iki kız kardeşi ile erkek kardeşi Takvor’un aileleri mahalledelermiş. Babamın bir kız kardeşi kaçmayı başarmış. Diğerleri ise bu yangın ve katliamda ölmüşler.

1969’da ailecek Kanada’ya göç etme nedeniniz olarak kız kardeşinizin evlenip Kanada’ya yerleşmesini gösteriyorsunuz. Türkiye’de o dönemde yaşanan gelişmeler, İstanbul’da Ermenilerin içinde bulunduğu durum, göç kararınızda etkili oldu mu?

Evet. Kanada’ya göç etmemizdeki asıl neden kız kardeşimin İstanbul doğumlu bir Ermeni ile evlenip Kanada’ya yerleşmesiydi. Biz de ailemizi birleştirmek için Kanada’ya yerleştik. Fakat İstanbul Teknik Üniversitesi üçüncü sınıf öğrencisi olarak 1955’te 6-7 Eylül Olayları’na şahit olmam da bu kararda etkili oldu. Bu vesileyle kitapta dikkat çektiğim bir hususu tekrar etmek isterim: İstanbul’da yaşadığım 34 yıllık süreçte, kişisel olarak çok sevdiğim ve saygı duyduğum Türkler tanıdım. Mimarlık hayatımda da askerliğim sürecinde de ayrımcılığa uğradığımı hatırlamıyorum. Keşke 6-7 Eylül’ü de hiç yaşamasaydık.




Yazar Hakkında

1967 İstanbul doğumlu. Agos yazı işleri müdürü ve kitap eki Kirk'in editörü; güncel politika, dini akımlar, tarihle ilgili güncel tartışmalar ve yeni çıkan kitaplar hakkında haberler yapıyor.