Besteci olarak hiç olmadığım kadar özgürüm

İstanbul Caz Festivali kapsamında 9 Temmuz akşamı İKSV Salon’da sahne alacak olan caz gitaristi ve besteci Timuçin Şahin, tınısal arayışların ve mikrotonal seslerin dengesindeki eser ve doğaçlamaları ile modern cazın yalnız Türkiye’de değil, Avrupa ve Amerika’da da dikkat çeken isimlerinden. Kariyerine New York’ta devam eden müzisyenle Yaprak Melike Uyar Agos için söyleşti.

YAPRAK MELİKE UYAR
yaprakmelikeuyar@gmail.com

  • Caz Festivali kapsamında Timuçin Şahin Quartet Feat Escreet, Rainey, Brewer olarak sahne alacaksınız. Bu dörtlü nasıl oluştu? Bu konserde nasıl bir repertuar seslendireceksiniz?

Geçtiğimiz yıl içinde yaklaşımlarını değerli bulduğum piyanistlerle yeni eserlerimi çeşitli konserlerde seslendirdik. Cory Smythe, Kris Davis ve John Escreet gibi piyanistlerle yakaladığımız sinerji ve müzikal anlayış beni bir sonraki albüm projemde enstrümantasyon seçimimde piyanoyu gerekli kıldı. Bu konserde piyanoda Escreet olacak. Davulda Tom Rainey gerçekten türünün tek örneği. Dinamik aralığı çok geniş, müziği ileri itebilen, benim son dönemde hemen hemen her projemde yer almasından tarifsiz mutluluk duyduğum bir müzisyen. Matt Brewer ile yıllar öncesinde Greg Osby'nin grubunda çalmıştık. Sekiz sene sonra tekrar birlikte çalmaya başladık, kontrbasta çok önemli bir isim. Repertuar benim son üç sene içinde yazdıklarımdan oluşuyor. Yüzü daha çok çağdaş müziğe dönük olan, solist-eşlikçi gibi bir ayrımların ya da varsayılan alt ve üst yapı gibi geleneklerin baskın gelmediği bir anlayışa sahip bir sound olacak.

  • Son albümünüz ‘Inherence’ Türkiye'de Kalan Müzik’ten yayınlandı. Bu albümden bahsedebilir misiniz?

 ‘Inherence’ 2012 Nisan ayında kaydedildi. 2013'te Türkiye dışında tüm dünyada yayınlandı ve Kalan Müzik Ocak 2014'te Türkiye’ye getirdi albümü. Repertuarın karakteri benim müziğimin yeni bir evresini tanımlayıcı nitelikte. Bazi eserler (‘Inherence’, ‘My left foot’, ‘At Toms’, ‘Delayed’)  ritmik duyarlılığı öne çıkarıp, 'chorus' felsefesi ve kolektif doğaçlamayı merkezi  anlayış olarak benimserken, armonik ve melodik olarak benim yıllardır filtremden geçirip oluşturduğum kişisel nosyonları örnekliyorlar. ‘Bakumbaga’, ‘Tikiti’ gibi eserlerde ise, birbirinden bağımsız yazılı ve doğaçlama kısımların ve “divided-ensemble” felsefesinin ses paletinde eş zamanlı hayat bulduğu, form ve müzikal morfolojinin alışılagelmiş şekilde hareket etmediği bir anlayış söz konusu. Bu eserlerdeki kompozisyonel retoriği daha önce “caz” kategorisinde insanlara ulaşacak bir mecrada ilk defa kullanıyorum. Ayriyeten, bu tür bir repertuarın icrası, hem modern caz ve doğaçlama müzik, hem de çağdaş klasik müziği solumuş olmayı, iki habitatın dinamiklerine vakıf olmayı gerektiriyor. Ralph Alessi, John O'Gallagher, Christopher Tordini ve Tyshawn Sorey bana bu lüksü sağladı.

  • Kalan müziğin Türkiye müzik kültürüne katkısı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Ben Kalan'ın  katkılarını çok değerli buluyorum. Arşiv serileri, taş plakları temizleyerek tekrar hayata döndürdükleri kayıtlar Türkiye’de yapılmış/yapılan müziğin tarihsel algısını gün yüzüne çıkaran farklı bir paradigma oluşturdu. Yakın tarihimize kadar müzik dinleyicisinin pek de farkında olmadığı, çeşitli kültürlerin bu müzikler üzerindeki etkisi, katkıları ve geleneklerin oluşup evrilmesindeki rollerinin tanınmasını sağladı. Bunun dışında Kalan tek odaklı ve yüzünü sadece folklora dönmüş bir anlayışı temsil etmiyor. Yaratıcı ve yeni müziklere de açık olmaları benim için çok değerli.

  • Uzun yıllar bestecilik üzerine eğitim aldınız ve halen New York Üniversitesi’nde (NYU) bestecilik doktoranız devam ediyor. Kariyerinizin akademik kısmı nasıl gidiyor?

 2003' te Amsterdam Konservatuarı bestecilik bölümünden mezun olduktan sonra, yedi sene yoğun bir turne trafiği yaşadım. Tekrar akademiye dönmek benim için zor bir karardı. Fakat doktoranın bana sunduğu araştırma ve çalışma konforunun yanı sıra, yeni baba olmam ve oğlumun yanında olmam için New York'ta daha yerleşik bulunmayı istedim. Eskisi kadar yoğun turne programım yok, fakat halimden çok memnunum. Doktoramı kariyerimin ilerlediği ve şekillendiği bir döneminde  yaptığım için mutluyum.  Belki bu yüzden bağlayıcılığı ya da sorumluluklarını bir yük olarak görmüyorum. Oldukça özgür bir eğitim habitatındaki tez çalışmalarım, yazdığım müzik için de yeni bir kritik yaklaşım sağlıyor. 

  • Müziğinizde Hint Karnatik müziğinden, elektro-akustik müziğe birçok çeşitli etki duymak mümkün. Türk müziğinin sizin müzik dağarcığınızda nasıl bir yeri var?

Sanırım ‘Inherence’'in yansıttığı, kafamda kendi müziğimin kurgusu ve insanlara sunumu ile ilgili kaygıların evrildiği bir dönemin içindeyim. Alışılagelmiş tabirle klasik müzik, oda müziği, orkestra müziği ya da yeni müzik şeklinde tanımlanan çalışmalarımı o müziğin dinleyicileri, caz çalışmalarımı da caz geleneği içinde yaşayanlar için yapardım. Bu iki kulvar müzikal olarak birbirine olarak geçse de, bu tür ayrımının hangi müziğin kime ulaşmasıyla ilgili bir filtreye girmesine engel olamazdım. Bu kaygılar kafamda ortadan kalkınca, gerek kim için nerede çaldığım, gerekse nasıl bir ortam için yazdığım öncelik sıralarını yitirdi. Sanırım besteci olarak kendimi hiçbir zaman hissetmediğim kadar özgür hissettiğim bir dönemdeyim. O yüzden beni etkileyen tüm müzik felsefelerinin gölgeleri ara sıra etrafımda dolansa da, son iki sene içinde yazdıklarımda daha çok kendi filtremden geçirerek oluşturduğum bir bestecilik dili söz konusu. Türk müziğinin gölgesi de performansta bazen spontane şekilde kendini gösterse de, kurgulamada başvurduğum bir kaynak değil.

  • Aynı zamanda eğitimci kimliğiniz var. Müzisyenliğinizi nasıl besliyor?

İki kimliğin birbirinden ayırmamaya çalışıyorum. Aynı aktivitenin farklı yüzleri. Hatta öğrenci olmayı da bu zincire ekleyebiliriz. Eğitimcinin öğrenci kalabilmesi bir elzem.

  • Gelecekteki projelerden bahsedebilir miyiz?

Sonbaharda Tom Rainey, Christopher Tordini, Cory Symmthe ve Loren Stillman ile yeni bir beşli kaydı gündemde. Hemen sonrasında Türkiye’yi dâhil etmeyi umduğumuz bir Avrupa turnesi var. Onun dışında orkestra için yazdığım 'Nothing bad can happen' serilerinin kayıtlarını yapacağız bu sene sonuna doğru.

Kategoriler

Kültür Sanat Müzik