Sayat Nova’dan Unutulmaz Bir Yıldönümü

Sertan Şentürk, ‘bir korodan daha fazlası’ olan Sayat Nova’nın 42. yılı şerefine verdiği unutulmaz konseri yazdı.

SERTAN ŞENTÜRK
sertansenturk@gmail.com

İnsanın sadece yaşaması fevkalade zordur. Onu mutlu edecek birileri veya bir şeylerle ilgilenmemesi için benliğinin üzerinde bir çaba harcaması gerekir. Öte yandan sevdiği şeye yoğunlaşması, sevgisine çaba harcaması da insana aynı oranda imkânsız gözükür. Minimum emekle maksimum mutluluk ister insan beyni; özellikle de zoraki, gündelik koşturmalarından “bitap” düşen şehirli beyinler.

Sayat Nova Korosu, bu kısır döngüye inat edercesine, geçen hafta cuma günü kuruluşlarının 42. yılı şerefine tematik bir konser verdi (bu sayıyı hayat, evren ve her şeyden ötürü seçtiklerini tahmin ediyorum). ‘Yaş 42’ isimli, konuk şefler ve Ermenistan’dan müzisyenler ile taçlandırılan bu konser yalnızca bir parçalar silsilesi değildi. Konsere özel hazırlanan belgeselden bazı bölümler de parça aralarını süsledi. Bu haliyle konser Ermeni müzisyen ve bestekârlar ile halk türkülerine yapılan bir saygı duruşu, eski koristlere bir selam, ama her şeyden önce fedakarlıklarla bezendiği belli dopdolu bir müzik şöleni oldu.

Öncelikle koronun performansı bu fedakârlıkların en belirgin göstergesi idi. Eserlerin düzenlemeleri ve icraları (özellikle ikinci yarıda) fevkalade kuvvetliydi. Sahnedeki insanların heyecanından, gönüllülük esasına dayanan her amatör-profesyonel oluşumda olduğu gibi, bu derece üst düzeyde bir performansın başlıca sebebinin koro üyelerinin yaptıkları işten aldıkları tatmin duygusu olduğu aşikâr. Bu heyecan ve özverinin somutlaşmasında ise ilk başta koro şefi Melikcan Zaman’ın emeğini es geçmemek gerekiyor. Şefin başarısı sadece bir konseri yönetmekle kısıtlı değil. Aynı zamanda seslendirilecek parçaların gidişatına yol vermek, bunları asıl meslekleri müzisyenlik olmayan bir gruba (hem de kendi çocukluğunu bilen insanların da olduğu bir samimiyetteki bir cemaatin içinden) gösterebilmek gibi herkesin kolaylıkla altından kalkamayacağı işlerin üstesinden geliyor. Koronun en rahat onun yönettiği parçaları seslendirmesi de bunun bir belirtisi idi.

Konserin tepe noktası muhtemelen Şuşan Kalataş’ın solosu ile bezenen Oror’du. Sarkis Erkol ve Aren Selvioğlu’nun solo söylediği Mayr Araksi Aperov de aynı ölçüde göz doldurdu. Konuk sanatçı kanuni Garine Hovhannesyan orkestranın dinamosuydu. Klarnette Rupen Melkisetoğlu da oldukça iyi bir performans sergiledi. Öte yandan klasik Batı müziğinin eşit tampere aralıklarında icra yapan bir koro ile geleneksel icrasının içerisine ara sesler, komalar ve nağmeler katan bir orkestranın belirli bir uyum yakalayabilmesi oldukça zordur. Sayat Nova Korosu’nun konser sırasında olabildiğince az sesini dağıtarak bu uyumu koruyabilmesi gerçekten takdire şayandı.

Belgesele dönecek olursak: Seyirciyi konserin özel olmasını sağlayan en önemli ayrıntılardan birisi belgeselden gösterilen parçalardı. Koronun tarihine dair anılar, eski konserlerden anekdotlar ve dünün çocuklarının anlatıları koronun dile getirdiği müziklere bir nevi eşlik tuttular. Yalnız videoların gösterimi sırasında oldukça amatörce aksaklıklar yaşandı. Bu sorunlar konserin sonuna kadar da süregeldi, zannımca programın tek göze batan aksaklığı da buydu.

Sayat Nova’yı yalnızca bir koro ya da özenli bir proje olarak tanımlamak haksızlık olur. Sayat Nova Korosu, 42. Yıl konserinin de dillendirdiği gibi, birçokları için hayalleri gerçekleştirmek adına başlamış bir macera, yeri geldiğinde mangal yapmak ve eğlenmek için bir bahane, minik Narodların Sasunların büyüdüğü bir çatı; birlikte mutlu olmak için verilmiş bir emek. Kısacası Sayat Nova idealleriyle, gerçekliğiyle ve doğallığıyla hayatın ta kendisi. Bu haliyle müziğin belki de alabileceği en somut şekil. Geçtiğimiz cuma izleyici gibi basit bir rolle bile bu şeklin yüzeyine dokunabilmek ve şarkıların melodilerine ortak olabilmek ise paha biçilemez bir an oldu. 

 

Kategoriler

Şapgir