Evrim Kaya, 1915 Ermeni Soykırımı’nı konu eden ve en çok akılda kalan beş filmi derledi.
EVRİM KAYA
evrimrkaya@gmail.com
Gazetelere yansıyan haberlere göre Fatih Akın’ın kişisel nedenlerle Cannes ana yarışmasından çekip Venedik’e gönderdiği son filmi The Cut (Kesik), Ermeni Soykırımı’nı anlatan bir film. Akın, filmin senaryosunu Martin Scorsese’nin ‘Arka Sokaklar’ ve ‘Kızgın Boğa’ gibi efsanevi filmlerinin senaryosuna imza atan, İran doğumlu Ermeni yazar Mardik Martin’le birlikte yazmış. ‘Kesik’, 19 milyon avroluk bütçesiyle, konuyu ele alan filmler arasında en iddialı olanlardan biri olarak şimdiden öne çıkıyor. Genç yaşta dünyanın her yerinden geniş bir hayran kitlesini oluşturmayı başaran Türk yönetmenin, başrolünü Fransız sinemasının yükselen yıldızı Tahar Rahim’e verdiği filmini merakla beklerken, 99. yılında Ermeni soykırımını konu edinen beş önemli filme bakalım.
1. ‘Ravished Armenia’ (‘Irzına geçilmiş Ermenistan’)
Çemişkezekli Ermeni yazar Arşaluys Mardiganian’ın 1918’de kaleme aldığı aynı adlı romandan 1919 yılında uyarlanan film, yazarın 14 yaşında tanık olduğu 1915’i kendi ailesinin gözünden anlatıyor. ‘Auction of Souls’ (‘Ruhlar Müzayedesi’) adıyla da anılan filmin 20 dakikalık bir kısmı, 2009 yılında Armenian Genocide Resource Center of Northern California tarafından restore edilmiş. İlk gösterimi Londra’da yapılan ve 1920’de Royal Albert Hall’da üç hafta gösterimde kalan filmin restore edilen hali internetten izlenebiliyor:
2. ‘America, America’
Soykırım öncesi katliamları anlatan en önemli eserlerden olma özelliğini taşıyan, Elia Kazan’ın amcasının hayat hikâyesinden esinlenerek yazdığı kendi kitabından 1963 yılında uyarladığı film, 1896’da Taşnak örgütünün yaptığı Osmanlı Bankası baskınının ardından Ermenileri hedef alan şiddet olayları ile başlıyor. Filmin başkahramanı Rum Stavros ile Ermeni dostu Vartan’ın dostluğunu ve yaşanan korkunç katliamı anlatan girişten sonra, Stavros’un Anadolu’dan İstanbul’a, oradan Amerika’ya uzanan macerasını üç saatlik epik bir filmle izleyen Kazan, okuduğu monologla hafızalara kazınmıştı: “Benim adım Elia Kazan. Kan bağıyla Yunan, doğuştan Türk ve amcam bir yolculuğa çıktığı için Amerikalıyım.”
3. ‘Mayrig’ (Anne)
Tekirdağ doğumlu Fransalı yönetmen Henri Verneuil, gerçek adıyla Ashod Malakian’ın 1991 yılında çektiği yarı otobiyografik film, soykırımın ardından Fransa’ya sığınan bir Ermeni ailenin küçük oğlu Azad’ın gözünden bu yeni memlekete alışma sürecin zorluklarını ve göçmenlerin kapanmayan yaralarını anlatıyordu. En akılda kalan sahnelerden biri, okula başlayan küçük Azad Zakarian’ın adındaki z harfleri yüzünden alay konusu olduğu sahnedir. Yetişkin Azad’ın dış sesi, dalga geçilen o ismin dünyanın en güzel ismi olduğunu, çünkü özgürlük demek olduğunu söyler. Başrollerdeki Claudia Cardinale ve Ömer Şerif’in yanı sıra küçük oyuncu Cédrik Doucet de övgüyü hak ediyorlar.
4. ‘Ararat’
Prömiyerini Cannes’da ana yarışmada yapan ‘Ararat’, soykırım konusunu ele alan en ünlü film olmaya devam ediyor. Kanadalı yönetmen Atom Egoyan’ın sevdiği konulardan olan gerçekliğin temsili sorunu etrafında dönen ‘Ararat’, Ermeni Soykırımı’nı anlatan bir filmden çok, ‘Ermeni Soykırımı’nı anlatmaya çalışan bir film hikâyesini anlatan’ bir filmdi. Charles Aznavour, Christopher Plummer ve yönetmenin eşi Arsinée Khanjian’ın başrollerinde yer aldıkları ‘Ararat’, Van doğumlu Ermeni ressam Arshile Gorky’nin yeni kuşaklar tarafından tanınmasını sağlamıştı. Film, hem olumlu hem olumsuz eleştiriler aldı. Bugünden bakınca pek çok insan tarafından kimi kusurları nedeniyle kaçırılmış bir fırsat olarak hatırlanıyor.
5. ‘La Masseria delle Allodole’ (‘Tarla kuşu çiftliği’)
İtalyalı Ermeni yazar Antonia Arslan’ın aynı adlı çok satan romanından uyarlanan film varlıklı bir Ermeni ailesi olan Avakianlar’ın hikayesini anlatıyor. Soykırımın gerçekleşeceğine inanmadıklarından hazırlıksız yakalanan ailede bütün erkekler öldürülürken, kadınlar ve kız çocuğu gibi giyinmiş bir oğlan Suriye Çölü’ne doğru yola çıkıyorlar. Ailenin güzel kızı Nunik’i Paz Vega canlandırırken, Alman sinemasının ünlü yıldızı Moritz Bleibtreu da ona âşık olup ölümden kurtarmaya çalışan Türk subayı rolündeydi. İtalyan sinemasının usta isimleri Taviani kardeşlerin filmografisinin zayıf halkalarından olan film prömiyerini 2007 Berlin Film Festivali’nde yaptı. Akıllarda filmden daha çok başarılı müzikleri kaldı.