Der Giragos, yani peder Giragos Tokatlıyan, bir kuşak Diyarbakırlı’nın ve çevresindeki illerden Ermenilerin, kiliseyle ve kendi kültürleriyle kurdukları en önemli bağdı. Kentteki Ermenilerin sayısının günden güne azaldığı bir zamanda, onların hayata tutunması, çocuklarının eğitim görmesi ve asırlarca süren bir zincirin bozulmaması için çaba göstermişti.
SARKİS SEROPYAN
Papaz takdis edilmesinden bugüne 50 yılı aşkın bir zaman geçti ama o hâlâ hatırlanıyor. Yıl 1961, Başepiskopos Şınorhk Kalustyan Türkiye Ermenileri Patrikliği görevine yeni seçilmişti. Çiçeği burnunda Patrik Şınorhk bu idealist din adamının İstanbul'da aşınmasını istemiyordu. Kolay bir görev de değildi ondan isteyeceği. Sonuçta Harput’tan tutun da Muş, Sasun ve de Ermeni yaşayan tüm doğu illerine yetişmesi gerekecekti papazın. Gerçi o zamana kadar Der Şavarş (Balımyan) gibi papazlar ziyaretçi olarak görevlendirilmiş. Der Varak (Beyleryan) ve Der Toros (Çalgıcıyan) gibi ruhaniler bir müddet kalmış, en önemlisi Der Arsen gibi efsane olmuş bir papaz önemli izler bırakmıştı Diyarbakır’da ve Surp Giragos adını taşıyan kilisesinde. Tam da bu nedenle eliyle kutsadığı papaza Der Giragos adını vermişti Patrik Şınorhk.
Giragos Kahana Tokatlıyan'ın, yöredeki lakabı ile “Keşe”nin, vaftiz, cenaze, düğün törenlerinin yanı sıra kilisede ayin tertipleyip Hıristiyanları bir araya getirmek gibi görevleri de vardı. Uzunca bir süre büyük kilise kapalı kaldığından ayinler şapel de denilen küçük kilisede icra ediliyordu, ama onun göreve gelmesiyle artık büyük kilise de açılmıştı ayinlere.
Ailecek taşınmakla kalmamıştı Der Giragos Diyarbekir'e, yumuşak, insancıl tabiatı ile sevgisini ve saygısını da kazanmıştı yöre insanlarının. Din hizmetlerinin yanı sıra çocuklu ailelerin gençlerinin eğitimine de hız veriyor, gerektiğinde bu çocukları gruplar halinde İstanbul'da yatılı okullarda okumaları için götürmeye tereddüt etmiyordu. O yıllarda Varto depremi adıyla bilinen ve Doğu’yu oldukça sert sarsan büyük deprem gerçekleşmiş, İstanbul ve diğer Batı illerinden depremzedelere yardım kampanyaları başlamıştı. Bu vesileyle doğudan, başlangıçta İstanbul'da akrabası veya tanışı olanlar, ardında giderek kimsesi olmayanlar göç etmeye başladılar büyük şehre.
Tam da bu dönemde, Der Giragos'un Diyarbekir Ermenileri’nin ruhani çobanlığını deruhte ettiği yıllarda, Varto depreminin de tetiklemesiyle başladı son toplu “Ermeni” göçlerinden biri, diğer bir deyişle Anadolu'yu Ermenisizleştirme planının son safhalarından biri. Ve öyle ya da böyle, Patrik Şınorhk Kalustyan'ın önce manevi sonra da maddi desteği, Papaz Giragos Tokatlıyan'ın 15 yıllık istemli çalışması, patrik tarafından görevlendirilmiş, 15-20 kişiden oluşan bir heyetin de çabaları ile merkez üssü Diyarbekir olan, başta günümüz Batman ili sınırları içinde kalan Sasun olmak üzere Mardin dahil civar kırsal bölgelerden, kimliklerinde Ermeni ve Hristiyan kaydı olan 8000'i aşkın insan İstanbul'a göç etti.
Tarih zoraki Ermeni göçlerinden bolca söz eder. Toplu ve zoraki göçler 20’ci yüzyılda da görülür. Resmi söylem tarafından Ermeni Tehciri adı uygun görülen 1915 dışında 1938 “Dersim İsyanı”nda Aleviler sürülürken Ermeniler, üstelik de Dersim'le ilgisi ilişkisi olmayan Bitlis, Sasun gibi bölgelerden Anadolu'ya, ekicinin avucundaki buğday taneleri gibi dağıtıldıar.
1965-1980 arasında gerçekleşen ve zoraki olmayan son göçün başmimarı Patrik Şınorhk Kalustyan olsa da, baş yardımcısı kuşkusuz 15 sene Diyarbakır'da papazlık yapan Der Giragos Tokatlıyan'dır. Anadolu Ermenileri ve o iki ismi hiç unutmayacaklar sanırım.
Der Giragos Tokatlıyan, Diyarbekir’de görevini sürdürdüğü 15 yıl zarfında dini vecibeler dışında; İstanbul’a göç etmek isteyen Ermenileri ya da ulaşımı zor coğrafyalarda yokluk ve zorluk içinde yaşamını sürdürmeye çabalayan kalabalık aileleri arayıp bularak onlara en azından çocuklarının eğitimini sağlayabilmek için İstanbul’a gitme zamanının geldiğini telkin etmiş, razı olanları da listeleyip Kumkapı’ya göndermiştir. Bu ailelerin okuma çağında ortalama 6-7 çocuğu olduğunu düşündüğümüzde, papaz efendinin cemiyete yararlı insan yetiştirme çabasını takdir etmemek elde değil.
Diyarbekir’deki hizmetinin ardından bir o kadar da İstanbul’da papazlık görevini sürdüren Der Giragos’un İstanbul’a getirdiği insanların gönüllerinde yaşadığına inanıyor, hatırasını saygı ve sevgi ile anıyorum.