Göç İzleme Derneği’nin hazırladığı ‘Sokağa Çıkma Yasakları ve Zorunlu Göç Sürecinde Kadınların Yaşadıkları Hak İhlalleri ve Deneyimleri Raporu’ yayınlandı. Çalışma, 2015-2016 yılları arasında ilan edilen sokağa çıkma yasakları ve zorunlu göç döneminde kadınların yaşamış olduğu temel hak ihlallerini ortaya çıkarıyor. Bir yıl süren hazırlık çalışması sonunda geçen Ağustos’ta Diyarbakır, Mardin, Hakkari ve Şırnak il ve ilçlelerinin yanı sıra göçten etkilenen İstanbul, Mersin ve Van’da yapılan saha çalışmasında 18 kişilik bir ekip, 480 kadınla görüşmeler yaptı.
‘Zorunlu göç’ün kadın mağdurları konuşuyor
Araştırmaya katılan 480 kadının yüzde 98’i anadilinin Kürtçe olduğunu belirtirken, yüzde 28’i Türkçe bilmediğini ifade etti. Katılımcıların yüzde 37’si, 2015 öncesinde de göç yaşamak zorunda kaldıklarını belirtirken, bunların yüzde 84’ü, 1990’larda yaşanan köy yakma/boşaltma ve koruculuk dayatması sonucunda zorla göç yaşamış.
Katılımcılar abluka sürecinde en temel insan hakları alanının tamamında yüzde 50’nin üzerinde bir oranda ihlal yaşadıklarını ifade ediyorlar. En fazla ihlal edilen haklara bakıldığında; yaşam hakkı ; barınma hakkı; eğitim ve sağlık hizmetlerine erişim haklarının sıklıkla yaşandığı belirtiliyor.
Katılımcıların yüzde 63’ü, abluka sürecinde yaşadıkları ya da tanık oldukları şiddet türleri arasından en fazla kolluk kuvvetlerinin fiziki ve sözlü şiddetini; yüzde 31’i ise aile içi şiddetti vurguluyor. Çalışmanın yapıldığı tüm kentlerde katılımcılar, korucuların fiziki şiddeti ve yağmalama girişimlerinden söz ediyorlar.
Katılımcıların yüzde 51’i abluka sürecinde tacize maruz kaldığını ya da tanık olduğunu belirtiyor. Yüzde 14’ü ise taciz ile ilgili soruyu suskunlukla karşılıyor.
Yaşadıkları yerleri terk etmek zorunda bırakılan görüşmecilerin yüzde 31’i göç etme nedenini, yaşadıkları mahallenin boşaltılmasıyla birlikte ortaya çıkan can güvenliğinin tehdidi; yüzde 29’u sokağa çıkma yasakları; yüzde 19’u ise güvenlik güçlerinin baskısı olarak ifade ediyor.
Göç sürecinde katılımcıların yüzde 52’sine herhangi bir yardım yapılmadığı; yüzde 48’ine ise yardım yapıldığı görülüyor. Katılımcıların yüzde 37’si yaşadıkları zorlu süreçlerde ilk olarak aile büyüklerinden; yüzde 14’ü komşularından ve belediyeden; yüzde 5’i devlet kurumlarından yardım istediğini belirtiyor. Yüzde 11’i ise hiç kimseden yardım almadığını ifade ediyor.
Katılımcıların yüzde 71’i göç öncesi ve şu anki ekonomik durumları arasındaki değişimin geçmişle kıyaslandığında daha kötü veya çok daha kötü olduğunu; yüzde 17’si daha iyi veya çok daha iyi olduğunu; yüzde 13’ü ise bir değişimin olmadığını belirtiyor.
Katılımcıların yüzde 75’i abluka süreci ve sonrasında psikolojik rahatsızlıklar yaşadığını belirtiyor. Abluka süreci ve sonrasında katılımcıların yüzde 70’i uykuya dalmada güçlük yaşadığını; yüzde 66’sı uykuyu sürdürmekte güçlük çektiğini; yüzde 58’i uykudan sıçrayarak uyandığını ve aynı anı tekrar tekrar yaşama hissine kapıldığını ve yüzde 52’si ise gelecek ile ilgili umutsuz olduğunu belirtiyor.
Katılımcıların yüzde 55’i sokağa çıkma yasakları sürecinde yaşanan zararların tanzimi için başvuru yaptığını; yüzde 41’i ise yasal başvuru yapmadığını belirtiyor. Başvuru yapan katılımcıların yüzde 42’sinin başvurusu olumsuz sonuçlanmış; yüzde 30’u henüz sonuçlanmamış; yüzde 20’si ise olumlu sonuçlanmış.
Tanıklıklar
“Günlerce, haftalarca evde bodrumda kapalı kalmıştık. Dışarıda sürekli bomba silah sesleri geliyordu. Hepimiz deliye dönmüştük. Öfkemizi nereye boşaltacağımızı bilemiyorduk. Amcam üst kattan aşağı koşup kadınları dövüyordu, kadınlar da çocukları dövüyordu, çocuklar ise oyuncaklarını kırıyordu. Duvarları yumrukluyordu.” Cizre.
“Panzer geldi, oğlum yapmayın, bak benim kızım özürlü bu tür kalabalıklar ona iyi gelmiyor, yapmayın dedim. Teyze anlamıyorum dedi. Sonra kepçedeki çocuğu çağırdım o söyledi ona. Çocuğu dövdüler, kızımı dövme dedim. ‘Ben de özürlüyüm benim de raporum var’ dedi. Özürlü kızımı dövdüler, ayağını kırdılar gözlerini morarttılar caddenin üstünde polis yaptı. Kızım dört kere bayıldı orda. Evi yıktılar, kızım anne anne diye ağlıyordu, gözleri görmüyordu artık, kan dolmuştu. Amcamın oğlu var, şehit olan onun evine gittim onlarla polise gittik. Polis, ‘o döven bizden değildi, polis kıyafeti giymiş birisiydi’ dedi. Ört pas etmeye çalışıyordu.” Silopi.
“Duvarımıza, yatak yorganlarımıza yazı yazmışlardı. Vallahi nasıl söylesem, vallahi söylemek istemiyorum. Kadınların namusundan söz etmişlerdi, erkeklere laf atmışlardı. Mesela erkekler hakkında, hangi evde, kimin kaldığını, kimin evi olduğunu biliyorlardı. Sizin evinize böyle yaptık, karılarınıza şöyle yaptık, çocuklarınıza şöyle yaptık, yatağınızda uyuduk, şöyle yaptık. Söylenemeyecek şeyler valla söylemek istemiyorum.” Yüksekova.
“Eve gittiklerinde hiçbir şey yerinde değildi. Abimin kızının oyuncakları vardı, onlarla oynuyordu. Büyük bir oyuncak ayısı vardı, benim boyumu bile geçiyordu. Ayı, yani orasından yırtmışlardı, insan anlıyordu ki tecavüz etmişler. Şu an bile gözümün önüne geldiği zaman ne yapacağımı bilemiyorum. O ayıya tecavüz etmişlerdi. Abimin odasında, yatak odasında prezervatif vardı… Amcamın eşinin iç çamaşırlarını gidip odadan çıkarmışlardı, benim iç çamaşırlarımı, kız kardeşiminkini hepsini oralara atıp sergilemişlerdi. Bu ahlaksızlıktır. Ahlaki değil, sen neden gidip benim özelime ait olanı, özel olarak gördüğümü o şekilde deşifre ediyorsun.” Yüksekova.
2015-16’da ne oldu?
Türkiye’de 2015-2016 yılları arasında ilan edilen sokağa çıkma yasakları sürecinde yaklaşık 500 bin insan yerinden edildi, 1 milyon 809 bin kişi ise bu süreçten dolaylı olarak etkilendi. 16 Ağustos 2015’te Muş’un Varto ilçesinde ilan edilen sokağa çıkma yasağından başlayarak 1 Mart 2018 tarihine kadar geçen süre içerisinde toplam 11 il ve en az 49 ilçede resmi olarak tespit edilebilen en az 299 sokağa çıkma yasağı ilanı yapıldı. Bu süreçte tahmini rakamlara göre en az 3 bin 638 kişi yaşanan çatışmalar nedeniyle yaşamını yitirdi.
Sokağa çıkma yasakları ve abluka süreçlerini yaşayan ve göç etmek zorunda bırakılan nüfusun büyük bir bölümü 1980’lerin ikinci yarısından itibaren gerçekleşen köy boşaltma/yakma olaylarından kaynaklı yerinden edilen ve kentlere göç etmek zorunda bırakılanlardan oluşuyor.
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) verilerine göre, sokağa çıkma yasaklarının ilan edildiği ilçelerde, 2014 nüfus sayımı verilerine göre, en az 1 milyon 809 bin kişi bu yasaklardan etkilendi; özgürlük ve güvenlik hakkı; özel ve aile hayatına saygı hakkı; toplanma özgürlüğü; örgütlenme özgürlüğü; din özgürlüğü; bilgi alma ve verme özgürlüğü, mülkiyetin korunması hakkı, eğitim hakkı, işkence ve insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele yasağı, yaşam hakkı ve vücut bütünlüğü hakkı olmak üzere en temel hakları ihlal edilerek bu haklarından mahrum bırakıldı.