Kıbrıs müzakerelerinde hava güneşli

Kıbrıs’ta, geçen hafta Türk ve Rum taraflarının kabul ettiği ‘Ortak Açıklama’ zemininde çözüm görüşmeleri başladı. Kalıcı çözüm umudunun en çok hissedildiği noktadayız belki de, fakat Kıbrıs’ın paylaşılması sorunlu olan enerji kaynaklarının problem yaratabileceği de konuşuluyor. Kıbrıs Üniversitesi’nden Prof. Niyazi Kızılyürek, çözüm umudunu değerlendirirken, enerji analisti Karen Ayat, enerji meselesine açıklık getirdi.

NİYAZİ KIZILYÜREK

Kıbrıs müzakerelerininbaşlaması kolay olmadı. Taraflar epeydir müzakerelere zemin oluşturacak ortak bir metin etrafında manevra yapıyor, adeta kelimelerlekavga ediyorlardı. Sonunda ABD’nin aktif şekilde devreye girmesiyle, ortaya iki tarafın da kabul ettiği, daha doğrusu kabul etmek zorunda kaldığı bir ‘Ortak Açıklama’ çıktı.

BM Güvenlik Konseyi’nin kararları çerçevesinde, Kıbrıs’ta federal bir devletin kurulmasını öngören Ortak Açıklama, bugüne kadar iki taraf arasında sağlanmış en detaylı mutabakat. Mevcut statünün “kabul edilmez” olduğunu teslim eden liderler, çözümün tek egemenlik, tek vatandaşlık ve tek uluslararası kişiliği olan federal bir devlete dayanacağını teyit ettiler. Ayrıca, varılacak anlaşmanın liderler tarafından kabul edilmesinden sonra, iki toplumun onayı için eşzamanlı olarak referanduma sunulması da kabul edildi.

Yeni müzakere sürecinin kolay olmayacağı konusunda herkes hemfikir olmakla beraber, 1968 yılından beri devam eden Kıbrıs müzakerelerininbu sefer olumlu sonuç vermesinin mümkün olduğuna inananların sayısı az değil. Doğalgaz, bölgesel gelişmeler, Kıbrıs Rum toplumunun yaşadığı ekonomik kriz, ABD’nin Türkiye-İsrail-Kıbrıs üçgeninde işbirliğine verdiği önem vs. çözüm umutlarını artırıyor.Her ne kadar Kıbrıs Rum toplumunda, “yarım olsun benim olsun” anlayışıyla Kıbrıs Cumhuriyeti devletini tek başına yönetmek isteyen‘Ret Cephesi’ daha şimdiden çözümsüzlük çarklarını döndürmeye başlamışsa da, Kıbrıs Rum toplumu, 2004’te Annan Planına “hayır” diyen toplum değil.

Derin bir ekonomik kriz yaşayan ve önemli ölçüde özgüven kaybına uğrayan Kıbrıslı Rumlar arasında, çözümü can simidi olarak görenlerin sayısı hergün biraz daha artıyor. Ayrıca, ilk defa toplam seçmenlerin %70’ini temsil eden AKEL ve DİSİ, Ortak Açıklama ve çözüm konusunda ortak ve kararlı bir tutum içindeler. 2004 yılında Baf Metropoliti iken Annan Planı’na karşı çıkan günümüzün Başepiskoposu II. Hrisostomos da, şu ana kadar olumsuz bir açıklama yapmadı. Zira geçtiğimiz aylarda doğalgazın Türkiye’ye satılmasına karşı olmadığınıaçıklayarak herkesi şaşırtmıştı. Kıbrıs Cumhuriyeti lideri NikosAnastasiadis ise federal bir devlet kurulmasını tek gerçekçi seçenek olarak görüyor.  

Kıbrıs Türk tarafı adına görüşmeleri sürdüren Derviş Eroğlu, Kıbrıs Türk toplumunun çözüm beklentisini veTürkiye’nin enerji çıkarlarını gözeterek (Türkiye’yi Kıbrıs sorunu konusunda doğalgaz yataklarının harekete geçirdiği sır değil),esnek bir tavır takınmaya çalışıyor. Esnek tavırçözüm için gerekli olduğu kadar,çözümsüzlük halinde sorumluluğun Türk tarafının omuzlarına yıkılmaması için de önemlidir. Ayrıca, “B Planı” (örneğin “temelli ve meşru ayrılma”) gündeme getirilecekse, bu ancak Türk tarafının olumlu, Rum tarafının da olumsuz bir tavır takınmasıyla söz konusu olabilir.

Bu faktörleri gözetmek durumunda olan Ankara,geçtiğimiz günlerde bir hamle yaparak, Derviş Eroğlu’nun atadığı müzakereci Osman Ertuğ’un yerine, yeri geldiğinde esnek davranmayı bilen Kudret Özersay’ın müzakereci olarak atanmasını sağladı. Ayrıca, şunu da belirtmek gerekiyor ki, içinden geçtiğimiz müzakere sürecinde liderlerin atadığı müzakereciler Atina, Ankara ve diğer ilgili başkentlerle doğrudan temas kurabilecekler.Önümüzdeki günlerde Kudret Özersay’ın Atina’ya, Andreas Movromatis’in de Ankara’ya uçması bekleniyor.Özellikle Kıbrıs Rum müzakerecinin Ankara’da yapacağı temaslara büyük önem atfediliyor.

Yeni müzakere süreci uluslararası topluluğun büyük desteği ile başladı.ABD, AB, İngiltere ve Rusya’dan yapılan destek açıklamaları bunu gösteriyor. AB giderek yoğunlaşan bir ilgi ile etkili olmayı deneyecek. Kuşkusuz, en önemlisi, ABD’nin uzun bir aradan sonra ilk defa Kıbrıs sorununda son derece aktif bir rol oynamaya başlamasıdır. Belli ki, ABD Doğu Akdeniz’e dönük politikasının bir gereği olarak Kıbrıs sorununun çözülmesini ve Türkiye-İsrail-Kıbrıs işbirliğinin önünün açılmasını istiyor.

Bu saydıklarımız, müzakerelerin olumlu sonuçlanmasını garanti etmez elbette.Taraflar, federal devlet konusunda soyut anlamda mutabık olsalar da, devletin yapısı ve işleyişi konusunda farklı düşünceleresahipler. Bu konudaki görüş ayrılığını aşmak zor olmasa da, toprak ve mülkiyet gibi konularda çetin pazarlıkların yapılması bekleniyor. Güvenlik ve garantiler konusu ise hepsinden zor…

Yine de yeni müzakere sürecinin iç ve dış koşulların olumlu olduğu bir ortamda başladığını belirtelim. Fakat kalıcı ve kesin sonuç almak için tarafların müzakere masasında esneklik ve yaratıcılık göstermeleri gerekiyor.Başarılı müzakere demek, girdiğiniz gibi çıkmadığınız ya da farklı girip, farklı çıktığınız müzakere demektir.Belli bir metne sadık kalmak ve bunda ısrar etmek müzakere değil, slogan haykırmak olur. Taraflar, başlangıçtaki taleplerini iki taraf lehine değiştirebilme becerisini göstermelidirler.Bunu yapmak bugüne kadar mümkün olmadı. Bundan sonra mümkün olup olmayacağını göreceğiz…


‘Enerji zenginliği, Kıbrıs için birleştirici güç olacak’

Karen Ayat (Enerji analisti)

Kıbrıs’ın yeni keşfedilen hidrokarbon zenginlikleri, paraya muhtaç olan ada için çok şey demek. Doğalgazın, uluslararası piyasalara ulaştırmak için Vasiliko sahiline LNG santrali yapmak adına önemli yatırım adımları atıldı. Fakat Afrodit sahasındaki mevcut küçülme, projeyi geciktirebilecek veya diğer ihracat yollarına kapı aralayacak engeller oluşturuyor. Yine de Güney Kıbrıs hükümeti, santrali yapmakta ısrarcı ve Total, ENI-Kogas ve EEZ’nin birlikte yürüttüğü keşif çalışmalarının sonuçlarını bekleme kararı aldı. Olası enerji yolları, en sonunda bulunacak olan gazın miktarı, gelişim hızı ve diğer Doğu Akdeniz ülkeleriyle işbirliği imkânları tarafından kararlaştırılacak. Türkiye üzerinden bir enerji yolu, şu anda İsrail tarafından Leviathan sahasında yapılacak gaz üretimi için düşünülüyor, fakat hiçbir şey net değil. 

Bu bilgiler ışığında, doğalgazın bölgenin diplomatik ilişkileri açısından etkileyici kilit bir role sahip olduğunu düşünüyorum. Şüpheci yaklaşan yorumcular, hidrokarbon kaynaklarının başka bir çatışma ve gerginlik sebebi olacağını düşünürken; adayı son ziyaretimde, Kıbrıslı yetkililer, doğalgazın, adada işbirliği ve refah sağlamak için yeni bir araç olacağına ve yarattığı zenginlikten tüm adanın yararlanılmasına izin verildiği noktada Kıbrıs sorunu çözeceğine inanıyorlar. 

Kategoriler

Güncel Dünya

Etiketler

BM analist