Kahrolsun mutluluk diktatörlüğü

S. S. Van Dine’in’ Kış Cinayeti’ kitabındaki polis dedektifi karakteri Philo Vance, adli bir meseleyle ilgili konuşurken, çok veciz bir söz söyler: “Dış görünüşün aldatıcılığı. Modern çağın laneti bu.” Bu cümle beni uzun süre etkilemişti. Bütün bir felsefe-edebiyat-siyaset-politika, yani insanlık tarihi bu sorunla bir şekilde ilgilendi.

ONUR KOÇYİĞİT

S. S. Van Dine’in’ Kış Cinayeti’ kitabındaki polis dedektifi karakteri Philo Vance, adli bir meseleyle ilgili konuşurken, çok veciz bir söz söyler: “Dış görünüşün aldatıcılığı. Modern çağın laneti bu.” Bu cümle beni uzun süre etkilemişti. Bütün bir felsefe-edebiyat-siyaset-politika, yani insanlık tarihi bu sorunla bir şekilde ilgilendi. Dış görünüş, kavram itibariyle biraz “dışarlıklı” bir duygu aracı olsa da söz konusu duygu “mutluluk” olduğunda, sıkça kullanılan bir imge oldu.

John Locke da 1690’da yazdığı ‘İnsan Zihni Üzerine Bir Deneme’de, böyle bir imge üzerine kurar mutluluğu ve bu duyguyu “mümkün olan en büyük zevk” diye tanımlar. Bu öyle bir zevktir ki, modern çağın kimse üzerinden aşamayacağı, dış görünüşle ilişkilendiremeyeceği bir algılama yöntemine ihtiyaç duyar. Mutluluk, bir bakıma, modern çağın gerektirdiği bir duygu olmaya doğru kararlı adımlarla uzun yürüyüşler yapmaktadır.

Bir düşman siperine saldırır gibi…

Uzun bir giriş yazısı oldu, farkındayım ancak Wilhelm Schmid’in Mutsuz Olmak kitabından bahsetmek için bunları anlatmanın ve söylemenin gerekli olduğunu düşündüm. Schmid ile paylaştığımız bir görüş var; modernite, bireye ve onun tahakkümü altında olan bütün ilişkilere baştan aşağı bir baskıcı rejim politikası uyguluyor. Bütün bir medya-toplum, sanki bir düşman siperine saldırır gibi ‘mutsuzluğun’ üzerine atlıyor. Mutluluk, mutsuzluğun karşıtı olarak dayatılmaya, yok etmeye ve kendi sistem araçları aracılığıyla da var olmaya çalışıyor. Schmid bunu ‘mutluluk diktatörlüğü’ olarak nitelendiriyor ve şöyle diyor:

“Mutluluk diktatörlüğü tehdidi, mutsuz olmaya pek alan bırakmıyor. Mutluluğun insan hayatı üzerindeki mutlak egemenlğinden şüphe duyan herkes suratına sert bir rüzgâr yiyor. […] Mutsuzlar öylesine sindirilirler ki, durumları hakkında konuşmaya hatta düşünmeye bile cesaret edemez olurlar. […]”

Kişisel gelişim yazarı değil

Wilhelm Schmid, ilginç bir düşünür ve yazar. Kitapları onlarca dile çevrilmiş ve kendisini “mutluluk araştırmacısı” olarak tanıtıyor. Bu tanım sizi yanıltmasın; Schmid, ucuz bir kişisel gelişim yazarı ya da ‘havalimanı kitaplığının değişmez yazarı’ değil. Başta Alman üniversiteleri olmak üzere birçok Avrupa kentinin üniversitelerinde öğretim görevlisi olarak çalışmış, makaleleri dahi büyük bir ilgiyle karşılanan birisi. Akranlarının -modernler, postmodernler vd.- aksine teorik soru(n)ların içine, bir teorisi olmadan gömülmek yerine, gündelik ve basit sorularla başlatıyor tartışmaları. Bütün bir metin boyunca bu basit ama hedefe yönelik sorular birbiri ardına sıralanıyor zaten.

Wilhelm Schmid, kısaca özetlersem, mutlu olmak isteyenlere karşı mutsuz da olunabileceğini söyleyenlerin tarafında. Kitabın alt başlığı ‘Bir Yüreklendirme’ de bu tarafı neden seçtiğini belli ediyor – olunması istenene karşı olmak istenen. Peki bu bir ütopya mı ya da literatürü biraz geniş bir entelektüelin zırvaları mı? Hiç değil. Wilhelm Schmid’e geveze diyebiliriz belki ama yazdıklarına zırva demek en hafif tabiriyle ahmaklık olur.

Kitabın önemli bir bölümü, depresyon/depresif hal arasındaki farka ayrılmış. Depresif insanların bir melankoliden mustarip olduğunu ve bunun ‘patolojik’ bir durum/vakâ olmadığını; oysa depresyonun bir hastalık olarak görülmesi gerektiğini altını çizerek anlatıyor Schmid. Bu durumu da şöyle örneklendiriyor:

“Depresyon teşhisinin melankoliyle ilgili olarak da enflasyonist biçimde kullanılması, hasta sayısını saçma derecede artırmaktadır. Bu durum hastalığını kamusal tanınırlığı bakımından yararlıdır fakat melankoliye kapıldıysa ilaçtan ziyade sohbet edecek arkadaşa, depresyondaysa sohbet partneri olarak bir hekime ve tedaviye ihtiyaç duyan insanlara durumlarına uygun muamelenin yapılması yararlı değildir.”

Modern vebaya yakalanma hali

Bu paragraftaki birçok sözcük, benim burada yazmam gereken şeyleri özetliyor – depresyon teşhisi, enflasyonist, hastalığın kamusal tanınırlığı, hekim, ilaç, arkadaş. Yaşadığımız çağda mutluluğun karşısına konan kavramlar ya da mutsuzluğu anlatmaya çalışan kavramlar burada net bir özet gibi duruyor. Yazının başında Philo Vance’tan yaptığım alıntıyı Schmid de metniyle kurduğu bağda yanıtlıyor; mutsuz kişi modern vebaya yakalanmıştır diyor. Yazıyı da yazarımızın giriş bölümünde okura yazdığı atıfla bitireyim:

“Mutsuz olmakla baş etmek, onu sindirmek ve ona dayanmak çok daha zordur; kahramanca olan, böyle bir hayattır. Yaşama sanatının öteki ve belki de daha büyük kısmını, bu meydana getirir; çünkü herhangi bir anda mutsuzlar her toplumun küçük bir azınlığından daha fazlasını oluştururlar. Bu kitap işte onların varlığını tanımaya, onların onurunu kurtarmaya ve onları yüreklendirmeye adanmıştır.”

Mutsuz Olmak
Bir Yüreklendirme
Wilhelm Schmid
Çeviri: Tanıl Bora
İletişim Yayınları
92 sayfa.

 

 

Kategoriler

Kitap ԳԻՐՔ