2013 Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanan Kanadalı yazar Alice Munro’yu, bir diğer Kanadalı yazar Margaret Atwood anlattı, Sevag Beşiktaşlıyan çevirdi.
MARGARET ATWOOD
Alice Munro, Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanarak, bu ödülü alan 13. kadın yazar oldu. Bu, büyük bir yazar için heyecan verici bir onur. Munro, uzun zamandır Kuzey Amerika ve Birleşik Krallık’ta tanınıyordu, fakat Nobel beynelmilel ilgi çekmesini sağlayacak. Sadece kadın edebiyatı veya Kanada edebiyatına değil, Munro’nun seçilen ve çoğunlukla görmezden gelinen mesleği, kısa öyküye dikkat çekecek.
Kendisine Nobel bahşedildiği anda Harikalar Diyarı’ndaki Alice’in üstüne çağlayan kağıt desteleri gibi bir medya seli, sadece aydınlığa yakalanan bir hırsız gibi uluslararası bilinirliğin ani ışıltısıyla aydınlanan ödül sahibinin değil, onu tanıyan herkesin üzerine çullandı. Bir alıntı, bir anı, bir değerlendirme! “Nedenini açıkla! Neden o?” diye yaygara kopardılar.
Munro’nun kendisi, bu satırlar boyunca söylenenden fazlasını söylemek istemeyecektir. Kanadalılar övünmekten kaçınırlar – bkz. Munro’nunWho Do YouThinkYouAre?öyküsü- bu yüzden, vaktinin çoğunu temsili bir alet edevat dolabında saklanarak geçirmiş olabilir.
Biz yazarlar, özellikle Kanadalı yazarlar ve hatta özellikle yaşlıca bir kuşaktan olan biz Kanadalı kadın yazarlar, biraz gizliyizdir. “Sanat, kaçırabildiklerindir” der Kanadalı Marshall McLuhan. Ben de okuyucuyu Munro’nun öykülerinde kaç tane katilin yakalandığını saymaya davet ediyorum. (Cevap: Hiçbiri). Munro, gizli kapaklı bir soygun olan kurgusal edebiyatı, onun zevkini ve korkusunu anlıyor: nasıl leziz kılınabilir, fakat ne yapılırsa yakalanılır?
1950’lere ve 60’lara dönelim, Munro yazmaya başlamış. Sadece kadın yazarlar değil, Kanadalılar da izinsiz girdiğini ve sınırları ihlal ettiğini düşünüyordu.
Munro kendini “bazı kadınlar”ı anlatırken buldu ve ona, konusunun çok “evcil”, sıkıcı olduğu söylendi. Bir erkek yazar, onun iyi hikâyeler yazdığını, fakat onunla uyumak istemediğini belirtti. Munro hoşnutsuz bir şekilde “onukimse çağırmadı” cevabını verdi. Yazarlar, Munro’nun öykülerinde yer aldığında, kasıntı veya insanları kullanan veya akrabaları tarafından neden ünlü olmadığı, hatta daha da kötüsü kadınsa, neden daha iyi görünmediği sorulan tiplerdir.
Nobel’e giden yol, Munro için kolay değildi. Onun zamanından ve mekânından doğacak bir edebiyat yıldızı için şans bir zamanlar sıfırdı. 1931’de doğdu ve çocukluğu Büyük Bunalım’da, gençliği ise İkinci Dünya Savaşı’nda geçti.
Güneybatı Ontario’daydı. Burası, çoğu kez öykülerinde yer alan o küçük kasaba kurgusuydu –başkalarının işine burnunu sokanlar, züppeler, eksantrik tipler, kendini beğenmişlere haddini bildirenler ve ihtirasla taşak geçenler, özellikle artistik olanlar.
Sıkışık koşulların baskısı, serbest bırakılmış ve bazı ustalıklar kazanmış bir azim yaratabiliyor, fakat eğer bunu denerseniz, iyi yapmanız daha iyi olur. Aksi halde, size gülenler, daha yüksek sesle gülerler. Çünkü üçlü axeli deneyen ve kıçının üstüne oturan bir buz dansçısı komiktir.
Utanç ve sıkıntı, Munro’nun karakterlerinin itici güçleriydi, aynı edebiyatta mükemmeliyetçiliğin onun itici gücü olması gibi: Yazmak, tam istenilen şekilde yazmak, fakat bir yanda bunun imkânsızlığı. Munro, başarısızlığı başarıdan çok daha fazla kaydetmiştir, çünkü başarısızlık yazarın görevine yerleşiktir. Bunda romantiktir: öngörülü bir ışığı vardır, fakat o kavranamaz ve eğer bunu bakkaldaki insanlara açıkça ileri sürerseniz, onlar sizin akıl hastası olduğunuzu düşünürler.
Daha başka türlü de olduğu gibi, Munro bu yüzden mükemmelen Kanadalıdır. Nobel’le karşılaştığında da mütevazı olacaktır ve kendini bir şey sanmayacaktır. Geriye kalan bizler, bu muhteşem olay vesilesiyle, bunu sadece onun için yapmalıyız.
* İngilizceden çeviren Sevag Beşiktaşlıyan. Yazının orijinali için
http://www.theguardian.com/books/2013/oct/10/alice-munro-nobel-literature-prize-margaret-atwood
** Margaret Atwood, ünlü Kanadalı yazar. Türkçeye çevrilen kitaplarından bazıları, Antilop ve Flurya, Halka Oyunu, Penelopia, Kör Suikastçi, Nam-ı Diğer Grace, Ademden Önceki Yaşam, Kedi Gözü’dür.