Yedi aylık sakatlık arasından, bitti denilen kariyerinden, asla eskisi gibi olamaz yorumlarından, doping cezası iddialarından ve sayısız dedikodudan sonra o herkesi yendi, adım adım ilerledi ve sonunda zirveye kondu. Bawer Çakır, Rafael Nadal’ın mucizevi geri dönüşünü yazdı.
BAWER ÇAKIR
28 Haziran 2012... Londra... Wimbledon kortları...
Tenis sezonunun üçüncü, tarihin en prestijli turnuvası... O sırada dünya sıralamasının ikinci basamağında bulunan Rafael Nadal, Wimbledon 2. Turu’nda Çek Lukas Rosol karşısında... 198 dakika süren maç 6-7(9), 6-4, 6-4, 2-6, 6-4 bitti ve kazanan Rosol oldu.
Herkes şaşkınlık içindeydi. Turnuvanın en büyük sürprizi yaşanmıştı ve kortu ilk terk eden Nadal’dı. Flaşlar, Çek oyuncunun üzerindeydi. Herkes ayakta alkışlıyordu... Nadal sessizce kortu terk ederken, kimse sonrasında olacakları tahmin etmiyordu.
2011 yılında Djokovic’e karşı oynadığı altı büyük finali (Indian Wells, Miami, Madrid, Roma, Wimbledon ve ABD Açık) kaybeden, ardından 2012 sezonunun ilk Grand Slam turnuvası Avusralya Açık finalinde epik bir maç sonunda bir kez daha yenilen Nadal için işler bir süredir iyi gitmiyordu. O yılın toprak sezonunda dört kupa (Monte-Carlo, Roma, Barcelona ve RolandGarros) kazanmıştı, ancak toprak onun zeminiydi ve insanlar artık topraktan başka bir zeminde eskisi gibi başarılar kazanamayacağını homurdanmaya başlamışlardı.
Üstüne bir de Fransız basınının Nadal doping kullanıyor iddiaları eklenince, manzara pek de iç açıcı değildi doğrusu.
Wimbledon 2012’den erken elenen Nadal sakat olduğunu açıkladı. Yenilgisine kılıf uydurduğunu söyleyenler oldu. Yaz Olimpiyat Oyunları Londra’daydı ve tenis maçları yine Wimbledon kortlarında oynanacaktı. Nadal’ın İspanya’nın olimpiyat bayrağını taşıyacağı duyurulmuştu. Nadal sakatlığı nedeniyle Olimpiyat Oyunları’ndan çekildiğini açıkladı. Çok üzgündü. 2008’de teniste altın madalya kazanmıştı ve unvanını korumakiçin mücadele edemeyecekti. Wimbledon’daki mağlubiyeti üzerine tekrar rezil olmamak için katılmıyor diye yazanlara Nadal’ın doping cezası aldığını, bu skandalın tenise zarar vermemesi için halının altına süpürüldüğünü iddia edenler eklendi. İddiaya göre, tenisin en büyük isimlerinden biri olan Nadal’ın doping kullandığı açığa çıkarsa, bu tenise zarar verecekti ve kötü imaj kaybedilecek milyonlarca dolar demekti.
Nadal, teniste milli takımlar düzeyinde oynanan Davis Kupası’ndan da çekildi ve o sezonu kapattı. İyileşmeye çalışacak, sakat olan dizini eskisi gibi oynayacak düzeye getirmek için çabalayacaktı. Sadece diziyle değil, dedikodularla ve basının pençeleriyle de uğraşmak zorundaydı. Sağlam bir dizin yanı sıra sağlam bir sinir sistemi de gerekiyordu.
Nadal’sız yedi ay…
İspanyalı tenisçinin tedavisine dair söylentiler geliyordu gelmesine ama ne zaman döneceğine dair net bir bilgi birinci ağızdan açıklanmıyordu. Hayranları kadar onu sevmeyenler de bekliyordu Rafa’nın dönüşünü. Çünkü onun eskisi gibi olamayacağına o kadar emindiler ki, kortta rezil oluşunu çekirdekçitleyerek izlemek istiyorlardı.
Aylar sonra ilk kez antrenman için korta çıkan Rafa’nın görüntüleri basınla paylaşıldı. Bazı hayranlarının evinde adeta bayram havası yaratan görüntülerin ardından, Rafa’nın sezon başında Abu Dabi’deki özel bir turnuvayla geri döneceği duyuruldu. Bazılarımız halaya durdular…
“Toprağın Kralı” geri döndü!
Ancak kara haber tez duyuldu. Dizinin yeteri kadar iyileşmediğini ve kendisini iyi hissetmediğini söyleyen Nadal bu turnuvadan çekildi ve sezonun ilk Grand Slam’iyle kortlara döneceğini açıkladı. Dönemedi. Tıpkı Abu Dabi’de olduğu gibi benzer bir açıklama yapıp dönüşünü Güney Amerika toprak sezonuna erteledi... Şili Viña del Mar’da oynanacak olan düşük profilli toprak kort turnuvasıyla onu yeniden izleyecektik.
Herkesin son dakikada kötü birsürprizle karşılaşır mıyız diye gerim gerim gerildiği günlerin ardından Nadal, yedi ay sonra korta çıktı ve turnuvada finale kadar yükseldi. Çok ciddi rakipleri yoktu karşısında, ancak uzun bir aradan sonra yeniden bu seviyede tenis oynamaya başlamış biri için mantıklı bir hareketti. Zaten Nadal’ın sakatlık sonrasındaki şahlanışının önemli etkenlerinden biri dönüşünün çok iyi planlanmış olması oldu.
Fena bir görüntü çizmeyen Nadal’ın finaldeki rakibi Arjantinli Horacia Zeballos’du. İlk seti 7/6 Nadal aldığında, herkes için maç bitmişti. Ancak tarihin mental açıdan en sağlam oyuncularından biri olan Nadal, o finalde mental olarak hazır olmadığını gösterdi. İkinci seti aynı skorla kaybettikten sonra rakibi ona acımadı ve seti 6/4, maçı da 2-1 kazanarak şampiyon oldu. Anti-Nadal Cephesi’nde şampanyalar patlatılıyordu. Öyle ya en iyi oynadığı zeminde isimsiz bir rakibe yenilmişti. Çalsındı sazlar, oynasındı Lady Gaga...
Nadal, ara vermeden Brezilya Sao Paolo’ya gitti ve orada şampiyon oldu. Ardından Acapulco’da vatandaşı David Ferrer’i adeta sahadan sildi ve döndükten sonra oynadığı üç finalin ikisini kazanarak Kuzey Amerika’ya geçti.
Yedi ay tenis oynamadığı için bir önceki sezonda kazandığı puanlar silinen Nadal, dünya sıralamasında 5. basamağa kadar gerilemişti. Zor bir sezon vardı önünde ve kalan kısmında Novak Djokovic, Roger Federer ve Andy Murray gibi dişli rakiplerle oynayacaktı.
Indian Wells çeyrek finalinde ezeli rakibi Federer’i yendikten sonra, finalde Juan Martin Del Potro’yu mağlup ederek dönüşü sonrası ilk büyük kupasını kazandı. Maçın sonundaki sevinci görülmeye değerdi.
Sonraki hafta başlayacak olan Miami’den akıllı bir kararla çekildi ve başlayacak olan toprak kort sezonuna hazırlanmaya başladı. Herkes toprakta ne yapacağını merakla bekliyordu. Çünkü dünya 1 numarası Djokovic kariyerindeki tek eksik Grand Slam olan Roland Garros’u kazanmak için bilenmişti ve Nadal’ın ona engel olup olamayacağı merak konusuydu.
Kötü start, muhteşem finiş!
Toprak kort sezonu Monte-Carlo’da başladı. Nadal’ın sekiz kez şampiyon olduğu turnuva artık onun adıyla anılıyordu ama dokuzuncu kupayı almasını Djokovic engelledi. Sırp raket Nadal’ı kendi evinde adeta korttan süpürerek yenmişti ve Nadal ilk büyük maçını kaybettiği için Djokovic psikolojik savaşta bir adım öne geçmişti.
Ancak tahminler boşa çıktı ve 1 numara, Madrid ve Roma’da erken elendi. Nadal iki turnuvada da şampiyon oldu. Roma’da Federer’i yendi. Barselona’da da kupayı kazandı ve Paris’e, sekizinci Roland Garros şampiyonluğu için geldi. Kuralar çekildiğinde Nadal ana tabloda Djokovic’le aynı yarıya düştü, onları finalde izlemek isteyenlerin hayalleri de suya... Ve beklenen gün geldi. “Erken final”, 227 dakika sürdü. Nadal, maça iyi başladı ancak 4. setin kritik bir anında servisini kırdırdıktan sonra Djokovic seti 7/6 kazanarak final setine taşıdı maçı. Geri dönüşleriyle meşhur 1 numaranın hayaline kavuştuğunu, Nadal’ın o dakikadan sonra maçı çeviremeyeceğini, mental olarak böyle bir kudreti olmadığını düşünürken, Nadal o mucizeye imza atarak servis kırdırdığı sete önce dengeyi getirdi, ardından da Djokovic’in sinirlerini alt ederek final setini 9/7 kazandı. Herkes şaşkınlık içinde alkışlıyordu Nadal’ı. Nasıl yapmıştı, gitti denilen maçı nasıl çevirmişti... O maçın ardından artık net bir şekilde emindi: Nadal geri dönmüştü!
Yine Wimbledon yine şok!
Nadal bir yıl aradan sonra yeniden Wimbledon kortlarındaydı. İlk tur maçında Steve Darcis ile oynayacaktı. Oynadı. Rakibine üç sette yenildi. Ve anında homurtular duyulmaya başlandı: Nadal bundan böyle toprak dışında bir zeminde başarılı olamaz. Indian Wells sert kortta oynanıyordu ve Nadal bu yıl orada şampiyon olmuştu ama olsundu...
Toprak sezonunun ardından başlayan çim sezonu çok kısa (üç hafta) ve oyuncuların zemine alışmaları zor oluyor. Nadal da böyle açıklamıştı yenilgisini. Bu maça takılmanın alemi yoktu. Önündeki maçlara bakacaktı. Baktı da.
ABD Açık öncesi oynanan Cincinnati ve Montreal’de (yarı finalde Djokovci’i yenmeyi başardı) şampiyon oldu. ABD Açık başladığında adı artık favoriler arasındaydı tekrar ve finale kadar yükselmeyi başardı. Karşısında Djokovic vardı. Dört set ve 201 dakika süren maçı kazandığında Arthur Ashe stadyumunda herkes ayaktaydı. Nadal yere yığılmış ağlıyordu ve yaptıklarına o bile inanamıyordu.
Ve uzun bir arada sonra tekrar zirvede...
New York’taki şampiyonluğun teri soğumadan Davis Kupası’nda ülkesi adına raket salladı ve İspanya’nın turu geçmesini sağladı. İki hafta dinlendikten sonra Beijing’e geldi. Herkes nefesini tutmuş,Nadal ve Djokovic arasındaki mücadeleye kilitlenmişti. Turnuva bittiğinde dünyanın 1 numarası değişebilirdi. Nadalfinale çıktığı takdirde, Djokovic’i koltuğundan edecekti. Etti de...
Finalde karşılaşan ikiliden kazanan Djokovic olmuştu ancak Nadal erkekler tenisinin zirvesine oturdu. Yedi aylık sakatlık arasından, bitti denilen kariyerinden, asla eskisi gibi olamaz yorumlarından, doping cezası iddialarından ve sayısız dedikodudan sonra o herkesi yendi, adım adım ilerledi ve sonunda zirveye kondu. O artık dünya tenisinin 1 numaralı oyuncusu. Ve Mart ayına kadar koruması gereken puanlar olmadığı için orada bir süre daha oturacak gibi görünüyor.
Rafael Nadal sadece tenisin değil spor tarihinin gördüğü en özel isimlerden biri. Yeteneklerinin yanı sıra, taktik zekası, mental direnci ve kendisini geliştirmesi ile örnek bir isim. Bazen insanı sinir etse de mütevazılığı ile de diğerlerinden bir adım önde oldu. Rakiplerini asla küçümsemeyen, onlara yense de yenilse de saygı duyan, kendi kazandığı turnuvalarda sanki suç işlemiş gibi davranan (Federer’i yenerek kazandığı Avustralya Açık finalini hatırlayın) acayip bir insan.
Kariyeri başarılarla dolu: 13’ü Grand Slam (sekiz Roland Garros, iki Wimbledon, 2 ABD Açık ve bir Avustralya) olmak üzere 60 şampiyonluk, Olimpiyat altın madalyası, Davis Kupası şampiyonluğu... Bütün bunları iki ciddi ve uzun sakatlık arasına rağmen yapmış olması da alkışlık...
Anti-Nadal Cephesi’ne bakmayın. Biz dünyalılar onu kortta izlediğimiz için çok şanslıyız. Bazılarımız farkında olmasa...
Bu nedenle bir kere daha Vamos Rafa!
* Rafael Nadal kimdir? Ne yaptı? Ne etti?
http://www.atpworldtour.com/Tennis/Players/Top-Players/Rafael-Nadal.aspx
* Anti-Nadal Cephesi derken neyi kast ettiğimi merak edenler Ekşi Sözlük’teki Rafael Nadal başlığına bakabilirler. Adeta bir “hazine” https://eksisozluk.com/rafael-nadal--678659