“Sivil direnişçiler, siyasal alanı -ikna ve örgütlenme fırsatlarını-, silahlı kuzenlerinin başaramadıkları bir düzey ve ölçüde temellük edip, kullanıma açabildiler.” Howard Barrell yazdı, Halit Yerlikhan çevirdi.
HOWARD BARRELL
Silahlı devrim girişimlerinin elde ettikleri önemli başarılardan biri, aklı başında insanları, aptalca olduğu açık olan şeylere inandırmış olmasıdır.
Bunlardan biri, devrimci silahlı mücadelenin, barışçıl, şiddet içermeyen sivil direnişle mukayese edildiğinde, maksimum siyasi değişimi elde etmek için daha elverişli bir yol olduğu görüşüdür. Bu görüş, Amerikalı araştırmacılar Erica Chenoweth ve Maria Stephan'ın yayımlamış oldukları Sivil Direniş Nasıl İş Görür?1 isimli yakın tarihli çalışmada çürütülmüştür. Bu iki araştırmacı, sivil direnişin, silahlı mücadeleye nispetle maksimum siyasi değişimi elde etmekte iki kat daha başarılı olduğunu göstermektedirler- bu, direnişçilerin, şiddetli bir baskı ve yıldırma politikasıyla karşı karşıya oldukları durumlar için de geçerlidir.
Bir süredir Polonyalı meslektaşım Maciej Bartkowski'yle ben, sivil direnişlerin silahlı mücadelelere kıyasla daha başarılı olmalarını sağlayan ne gibi ayırt edici dinamiklere sahip olduklarını tespit etmeye çalışıyoruz. Araştırmamız, sivil direniş hareketlerinin doğurdukları etkinin gücünün, nasıl ve neden mücadelenin belli bir aşamasında hızla artarak, kartopu etkisi yaratacak raddeye vardığı ve karşısında olunan iktidarı devirme noktasına eriştiği sorusunu sormayı da gerektiriyor.
Araştırmamız ilerledikçe, sivil direnişlerin, askeri kuşatma stratejisine benzer bir yol izledikleri fikri zihnimizde ağırlık kazandı. Bize göre sivil direnişlerin oyun planı, karşısında olunan rejimin değişime direnme istek ve becerisini akamete uğratmaya, onu soluksuz bırakmaya dayalıydı.
Sivil direnişlerin bunu nasıl başarabildiğini açıklamak için iki noktaya işaret etmek gerekiyor: Bunlardan birincisi, direnişçilerin siyasal alanı, yani siyasi örgütlenmeye yönelik fırsatları kullanmaktaki pek dikkat çekmeyen maharetleridir. İkincisiyse, yine direnişçilerin, herhangi bir mücadele metodunu daha başka metotların da hayata geçirilmesini sağlar görünen ve bu yolla bir çarpan etkisi yaratmayı başaracak bir şekilde kullanmalarıdır.
İşbu bulgulara varmamıza yol açan çalışmamız, siyasal aktörlerin yaptıkları seçimlerin önemini vurgulamayı gerektiriyor. Bizim çalışmamız, akademisyenler arasında yaygın bir biçimde kabul gören bir erk anlayışıyla bağdaşıyor: Yöneten, ancak yönetilenlerin rızasını devşirebildiği süre ve ölçüde iktidarını sürdürebilir.
Bu anlayış, sivil direnişe dayalı bir devrimin başarıya ulaşması için yüksek bir katılım düzeyinin gerektiği sonucuna varıyor. Chenoweth ve Stephan, çalışmalarında tam da bu noktaya parmak basıyorlar: Direnişe ne kadar çok ve çeşitli toplumsal kesimlerden insanlar katılırsa, direnişin başarı şansının o kadar yüksek olduğunu gösteriyorlar.
Peki, başarıya ulaşılması için ne kadar insanın katılımı gerekiyor?
İsyancının İkilemi2 adlı kitabında Mark Irving Lichbach, nispeten düşük bir katılım oranının yeterli olduğunu söylüyor. Lichbach'a göre toplumun yüzde 5'lik bir kesiminin aktif katılımı, devrimin başarıya ulaşması için yeterli olacaktır.
Peki, sivil direnişler sihirli yüzde beşlik eşiğe, üstelik bazen oldukça hızlı bir biçimde, nasıl ulaşıyorlar?
Timur Kuran bizlere bir yanıt veriyor. Hükümetlerinden hoşnut olmayan ve baskı altındaki insanların, “direniş zayıfken değişim arzularını gizlemeye meyyal olduklarını” söylüyor Kuran3.
Ancak, diye ekliyor, her bir bireyin hükümete yönelik tepkisinin düzeyinin, ona karşı çıkmaktan doğacak maliyeti aştığı kendine has bir patlama noktası vardır. Kuran, bunu “devrimci eşik” olarak adlandırıyor. Bu eşik, söz konusu bireyin güvenli bir biçimde muhalefet hareketine dâhil olabileceğine hükmetmesi için, ülke nüfusunun ne kadarlık bir kesiminin aktif dahlinin sağlanmış olması gerektiği bilgisiyle ölçülebilir. Örneğin Bayan A, ülke nüfusunun yüzde 2'sinin dâhil olduğu bir harekete katılmayı güvenli telakki edebilecektir. Söz konusu eşik, bireylerce sezgisel olarak kavranır.
Kuran, diktatöryal bir hükümete karşı muhalefetin, belli bir noktadan sonra nicel olarak nasıl hızla büyüdüğünü şu şekilde açıklıyor: Kuran'a göre pek çok kişi Bayan A'nınkiyle aynı devrimci eşiğe sahip olacak, nüfusun yüzde 2'si aktif bir biçimde parçası olduğunda muhalefet hareketine katılmayı seçecektir. Bayan A ve diğer yüzde-ikilikler hükümete karşı aktif muhalefetin saflarına geçince, toplumun yüzde 3'ü muhalefet saflarına katılmış olacak ve bu kez devrimci eşiği yüzde 3 olan insanlar, harekete dahil olmak için harekete geçeceklerdir. Bu şekilde katılım oranı, üstel bir biçimde artacaktır. Söz konusu süreç, muhalefete duyulan sempati veya devlet kapasitesinin tezyifiyle birlikte daha da hızlı bir biçimde ilerleyebilir.
İşbu büyüme dinamiği, sivil direniş hareketlerinin hayli mahir bir biçimde kullanabildiği bir fırsat olma niteliğini taşır. Bu hareketler, geçtiğimiz yüzyılda, muhalefet edilen rejimlerin omzuna çeşitli ölçülerde maliyetler yükleyen, onları muhtelif ölçülerde zorlayan ve de şiddet içermeyen 200'den fazla taktik geliştirmişlerdir. Bu taktikler arasında marşlar, işgaller, güvenlik güçlerini ikna etmeye dönük faaliyetler, medya kampanyaları, diplomasi, boykotlar, hiciv ve forumlar da bulunmakta4. Bunların hepsi -askeri metottan farklı olarak- politik, iktisadi, diplomatik ve ahlaki etkiler yaratma gücünü haizdir.
Söz konusu metotların kullanımındaki tercih ve zamanlama, doğacak sonuçlar üzerinde, metotların katılım düzeyi üzerindeki etkisi kadar büyük bir etkiye sahip olacaktır. Bazı metotlar, daha az veya daha çok riskli olmaları bakımından, potansiyel katılımcıları çekmekte daha çok veya daha az başarılıdır. Risk düzeyi, insanların katılım kararlarını etkileyen önemli bir faktördür. Eğer bir direniş hareketi, katılımcıların ne ölçüde risk almaya istekli olduklarını doğru bir biçimde hesap edebilirse, uygun bir metot veya metotların seçimi yoluyla katılım düzeyini daha üst noktalara taşıyabilecektir.
Belli bir metodun seçimi, daha başka metotların kullanılmasını teşvik edebilir, nitekim sıklıkla etmektedir de. 2011'in Ocak ayında Mısır'da vücut bulan direniş hareketi bizlere bu konuda basit bir örnek sunar: Muhalifler evvela ülkenin başşehrindeki en büyük meydana yürüyüp, başkanın istifasını istediler; reddedilince, meydanı işgal ettiler; oradayken güvenlik güçlerinin saldırılarına açık olduklarının ayırdında olduklarından, onları saflarına kazanmak için çaba sarf ettiler, böylelikle de başkanın sahip olduğu gücün kilit önemdeki bir bileşenini devre dışı bırakmış oldular; ve yerli ve yabancı medyanın barışçıl gösterileri ülke ve dünya kamuoyuna pozitif bir biçimde yansıtmasıyla başkanın yerel-politik ve uluslararası-diplomatik desteği de ortadan kalkmış oldu. Direnişin her bir aşamasında harekete yönelik halk katılımının düzeyi daha da yükseldi.
Barışçıl direnişçilerin siyasal gücü ne denli maharetli bir biçimde kullandıkları, direnişin sonuçları açısından önem taşımaktadır. Barışçıl direnişler, silahlı muadillerinin de karşı karşıya oldukları bir meydan okumayla yüz yüzedir: Bir yandan öz güçlerini arttırır ve muarızının omuzlarına ciddi maliyetler bindirirken, diğer yandan onu izole etmek ve zayıflatmak durumundadırlar.
Barışçıl direnişlerin silahlı muadillerine göre önemli bir avantajı var. Bu avantaj, barışçıl direnişçilerin kullandıkları silahların siyasi muhtevasından kaynaklanıyor: Birincisi, siyaset, silaha ve bombalara nispetle daha çok sayıda insanı sessiz sedasız direnişçilerin safına çeker. İkincisi, bu yolla direnişçiler, tam da diktatöryal muarızlarıyla, onların daima en güçlü oldukları alanda, savaş meydanında karşı karşıya gelmekten kaçınmış olue. Üçüncüsü, sivil direniş hareketleri, diktatörün müttefiklerine uzlaşı önerir, infaz edilmelerini değil. Özetle sivil direnişçiler, siyasal alanı -ikna ve örgütlenme fırsatlarını-, silahlı kuzenlerinin başaramadıkları bir düzey ve ölçüde temellük edip, kullanıma açarlar.
Kimi devrimci silahlı mücadele stratejileri, coğrafi ve siyasi alanın kullanımı sorununa özel bir ihtimam gösterirler. Bunlardan hiçbiri, Mao Zedung'unki kadar özenli ve de detaylı değildir. Mao Zedung'un perspektifi, onu betimlemek için, oyuncuların rakiplerinin kontrolündeki bölgeyi ele geçirmeye çalıştıkları Doğu Asya menşeli bir masa oyunu olan wei-ch'i metaforunu kullanan Scott Boorman tarafından zekice resmedilmiştir5. Bu benzetme, sivil direnişleri tarif etmek için uygun değildir. Ancak hem mezkûr tahta oyunuyla, Maoist askeri strateji için, hem de -bilhassa- sivil direnişler için geçerli olan bir kural vardır: Rakibi kuşatmak, yalnızca onu dışarıdan çevrelemeyi değil, aynı zamanda içeriden de aşındırmayı, zayıflatmayı gerektirir. Bu içeriden kuşatma ihtiyacı, bilhassa sivil direniş hareketleri tarafından etkili bir biçimde karşılanmaktadır.
1 Chenoweth, Erica, and Maria Stephan. 2011. Why Civil Resistance Works: The Strategic Logic of Nonviolent Conflict. New York: Columbia University Press.
2 Mark Irving Lichbach. 1998. The Rebel’s Dilemma. Ann Arbor: University of Michigan Press. See pp. 11-13, 16-19.
3 Kuran, Timur. 1989. ‘Sparks and Prairie Fires: A Theory of Unanticipated Revolution’. Public Choice, Vol. 61, No. 1. See also: Kuran, Timur. 1991. ‘Now out of Never: The Element of Surprise in the East European Revolution of 1989’. World Politics. Vol. 44, No. 1.
4 Ackerman, Peter, and Christopher Kruegler. 1994. See also: Helvey, Robert. 2004, On strategic nonviolent conflict: Thinking about the fundamentals. Boston: Albert Einstein Institute; Schock, Kurt. 2005. Unarmed insurrections: People power movements in Nondemocracies. Minneapolis: University of Minnesota Press; Sharp, Gene. 1973b. The politics of nonviolent action, Part Two: The methods of nonviolent action. Boston: Extending Horizons Books; and Sharp, Gene. 2005. Waging nonviolent struggle: 20th century practice and 21st century potential. Boston: Extending Horizons Books.
5 Boorman, Scott A. 1969. The Protracted Game. A Wei-ch’i Interpretation of Maoist Revolutionary Strategy. New York: Oxford University Press.
İngilizceden kısaltarak çeviren Halit Yerlikhan. Yazının orijinali için
http://www.opendemocracy.net/civilresistance/howard-barrell/civil-resistance-space-oddity
Howard Barrell, Cardiff Üniversitesi’nde gazetecilik eğitimi veriyor.