Başbakan Erdoğan düzenlediği basın toplantısı ile Demokratikleşme Paketi'nin içeriğini kamuoyuyla paylaştı.
Erdoğan, konuşmasına 'Çeşitli dillere yapılan tercüme yoluyla ulaştığımız, dünya üzerindeki sevgili Türkiye dostları, değerli kardeşlerim, sesimizi Türkiye'ye ve dünyaya duyuran, medyamızın çok değerli mensupları, hanımefendiler, beyefendiler, sizleri en kalbi muhabbetlerimle selamlıyor; birazdan Türkiye'ye ve dünyaya ilan edeceğimiz demokratikleşme paketinin, ülkemiz, milletimiz, bölgemiz; ekonomimiz ve demokrasimiz; en önemlisi de birliğimiz ve kardeşliğimiz için hayırlara vesile olmasını Allah'tan niyaz ediyorum' diyerek başladı.
'Bu paket, Türkiye’nin ulaştığı seviyenin aslında bir tezahürüdür' ifadelerini kullanan Erdoğan, şöyle konuştu:
'Artık Türkiye’de, kimlik dayatan, makbul vatandaşı tanımlayan, vatandaşlarının kökeniyle, inancıyla, dünya görüşüyle uğraşan bir devlet yoktur. Artık Türkiye’de, vatandaşının ihtiyaçlarına, taleplerine, çığlığına, feryadına kulak tıkayan, vatandaşını asimile eden, taleplerini reddeden, ihtiyaçlarını inkar eden bir devlet anlayışı yoktur. Bu ülkede artık, kamu alanını otoriter kılan bu alanı, kendi tanımladığı makbul vatandaşa benzemeyenlere cehennem haline getiren bir devlet anlayışı yoktur. 'İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın' Türkiye'de devlet, işte bu anlayışa dönmüştür, yani özüne, aslına rücu etmiştir. Son 11 yılda, hukuk ve demokrasi alanında yaşadığımız sessiz devrimle yukarıdan dayatmacı, buyurgan, ceberrut, kibirli bir devlet ve siyaset anlayışı, artık tarihin çöp sepetinde yerini almıştır. Bugün Türkiye’de, insanıyla, vatandaşıyla var olan, insanı için var olan, bütün vatandaşlarına karşı aynı mesafede duran bir devlet anlayışı vardır. Milletine efendilik eden değil milletine hizmetkâr olma aşkıyla bu yola çıkmış bir iktidar vardır. Meşruiyetin kaynağı artık millettir. Türkiye’de, hem ilke olarak, hem teorik, hem de pratik olarak, söz, yetki ve karar artık milletindir.'
Türkiye’nin demokrasiye, çok partili sisteme, sancılı bir sürecin sonunda, 1950'de geçtiğini hatırlatan Erdoğan, 'Bu dönemde Türkiye, her bakımdan adeta tıkır tıkır işleyen bir saat iken 1960 müdahalesiyle bu saatin zembereği kırılmış, bu saat durdurulmuştur' dedi.
Milletin ihtiyaçlarının, taleplerinin, değerlerinin 1960 müdahalesiyle çok ağır bir baskı altına alındığını vurgulayan Başbakan Erdoğan, '27 Mayıs’ın o kara gölgesi ne yazık ki bugün bile aslında Türkiye’nin
Seçim sistemi
Erdoğan, yeni seçim sistemiyle ilgili üç farklı alternatifi de tartışmaya açtıklarını belirterek, 'Mevcut sistemle yani yüzde 10 barajıyla devam edebiliriz. Barajı yüzde 5'e çekip, 5'li gruplandırmayla Daraltılmış Bölge Seçim Sistemini uygulayabiliriz. Üçüncü seçenek olarak da, ülke barajını tamamen kaldırarak, Dar Bölge Seçim Sistemini getirebiliriz. Bu üç seçeneği önümüzdeki günlerde tartışacak, Türkiye için en doğrusu, en isabetlisi hangisiyse, o yönde düzenlemeyi Meclis'e getirecek, yolumuza o şekilde devam edeceğiz' dedi.
Başbakan Erdoğan, Başbakanlık Yeni Bina'da düzenlediği basın toplantısında, her bir sorun alanıyla ilgili tüm tartışma, görüş, öneri ve tavsiyelerin dikkate alındığını, çözümlerin de ona göre şekillendiğini belirterek, 'Gönül isterdi ki, bütün bu sorunların kaynağı olan Anayasa yeniden yapılabilse ve sorunlar kökten çözüme kavuşabilseydi. Biz iktidar olarak 'yeter ki üzümü beraber yiyelim' dedik. 'Sizin sayınızın toplamda 220 olması, bizim sayımızın 326 olması böyle bir çalışmayı gerçekleştirmemize mani değil' dedik. Biz, böyle bir uzlaşma komisyonuna üç üye verirken 220'lik muhalefet dokuz üyeyle katıldı. Onları da geçtik. Orada zaten bir uzlaşma diye bir şey söz konusu değil maalesef. Şu anda 59 madde, aklımda kaldığı kadarıyla, madem 59 maddede uzlaştınız, şu anda bu 59 maddeyi hemen 15 gün içerisinde Meclis'ten geçirelim, dörtlü mutabakat var, bir mesafe alın. Az değil, 59 madde. Bir taraftan burada bu mesafe alınırken diğer taraftan komisyon yine çalışmalarına devam etsin. Buna mani bir hal yok. Bakın, buna da yaklaşmadılar. Niye? Mesele ipe un sermek. Bir iş yapalım, bir işi başaralım... Böyle bir dert yok. Bugün çözümün karşısında duran, her çözüm girişimini sabote etmek için çalışan böyle bir muhalefetle, ne yazık ki yeni bir Anayasa da mümkün olamadı' diye konuştu.
Yaptıkları bütün reformlarda olduğu gibi bu reform paketinde de referans noktasının önce millet olduğunu dile getiren Başbakan Erdoğan, parti programlarının, özellikle 4'üncü Büyük Kongre'de açıklanan '2023 Siyasi Vizyonu'nun referansları arasında olduğunu kaydetti. Erdoğan, Parti programına bakanların, tüzüğü inceleyenlerin, çeşitli kongrelerdeki açıklamaları takip edenlerin, seçim beyannamelerindeki tabloyu izleyenlerin bugün de geçmişte de yapılan bir çok reformun orada yer aldığını göreceklerini belirtti.
Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Evrensel hak ve özgürlükler, altına imza attığımız uluslararası anlaşma ve şartlar bizim referansımızdır. Katılım müzakerelerini başlattığımız, aday ülke olduğumuz Avrupa Birliği Müktesebatı bizim referansımızdır. Bugüne kadar, çeşitli sorunlar için yaptığımız çalıştaylar, hazırlanan raporlar, Akil İnsanlar Heyeti'nin çalışmaları bizim referansımızdır. Pakette açıklayacağımız her bir maddenin, işte bu referansların bir ya da bir kaçına tekabül ettiğini göreceksiniz. Burada özellikle bir noktanın altını çiziyorum, bundan tam 1 yıl önce, yine bir 30 Eylül gününde, Partimizin 4'üncü Büyük Kongresini gerçekleştirdik. O Kongrede, kamuoyuna, 63 madde halinde, 2023 vizyonumuzu açıkladık. 10 yıllık bir vizyon olmasına rağmen, sadece 1 yıl içinde, bu 63 maddenin önemli bir çoğunluğunu yerine getirdiğimizi, bir kısmında sürecin hızla devam ettiğini göreceksiniz. Yani açıklayacağımız paket, 2001'de, partimizi kurduğumuz andan itibaren başlayan uzun soluklu yürüyüşün, verdiğimiz sözlerin, milletimize açıkladığımız plan, proje ve hedeflerin yerine getirilmesidir.
Pakette, milletimizden gizlenen, saklanan, referanslar anlamında yeni hiçbir şey yoktur. Her bir maddenin sözü geçmişte verilmiştir. Her bir madde, geçmişte hedef olarak ortaya konulmuştur. Her bir madde, seçimlerde milletimizden teyit almıştır.'
'Her yaşam tarzı bizim teminatımız, güvencemiz altındadır'
Paketin içeriğine geçmeden, bazı hususları hatırlatmak istediğini ifade eden Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
'Bu ülkede, bu topraklar üzerinde, ay yıldızlı bayrağımız altında, 76 milyon, her bir fert olarak, biriz, beraberiz, kardeşiz ve birlikte Türkiye'yiz. Bize oy verenlerle ya da vermeyenlerle birlikte yaşadığımız, birlikte yürüdüğümüz bir yolun, bir istikametin içindeyiz. Nasıl ki her bir vatandaşın talep, arzu, istek ve ihtiyaçları bizim için önemliyse, her bir vatandaşın, korkusu, endişesi, tereddüdü de bizim için son derece önemlidir.
Biz burada gelip geçiciyiz. Kalıcı olan millettir. Kalıcı olan, eserlerdir. Biz, sadece bizi sevenler tarafından değil, muarızlarımız tarafından, muhaliflerimiz tarafından da takdir edilmeyi istikamet tarzı olarak benimsemiş bir kadroyuz. Bunu defalarca ifade ettik, icraatlarımızla defalarca ortaya koyduk, biz, 76 milyonun nazarımızda bir ve beraber olduğuna inanan bir iktidarız. Biz batıya bakarken doğuyu, güneydoğu'yu görmezlikten gelen iktidar olmadık. Biz, kuzeye bakarken güneyi görmezlikten gelen bir iktidar olmadık. Biz, 780 bin kilometrekarelik vatan topraklarında yaşayan tüm vatandaşlarımıza hizmeti, hizmetkar olmayı kendine hedef telakki eden bir iktidar olduk.
En başından itibaren, herkesin birlikte yaşayacağı, bir arada ve birbirine hoşgörü içinde yaşayacağı bir ülke inşa etmenin mücadelesini verdik. Siyasi görüşler farklı olabilir. İdeolojiler, diller, inançlar, mezhepler, yaşam tarzları farklı olabilir. Sorunlar, sıkıntılar, kaygılar, çözüm önerileri farklı olabilir. Ama ortak olan bir şey var, aynı geminin içindeyiz ve aynı istikamete, aynı limana, aynı büyük Türkiye hedefine birlikte gidiyoruz. Birbirlerine müdahale etmedikleri sürece, her yaşam tarzına saygılıyız, bizim teminatımız, güvencemiz altındadır onlar. Bugüne kadar bunu yaptık, bundan sonra da bunu muhafaza edeceğiz. Birbirlerinin özgürlük alanlarına müdahale etmedikleri sürece, her türlü özgürlüğü savunduk ve savunmaya devam edeceğiz. Birbirlerinin değerlerini tehdit etmedikleri sürece, her türlü değeri baş üstünde tuttuk, tutmaya devam edeceğiz.
İnsanın, insan olmaktan kaynaklanan her hakkını savunmak, bunun için mücadele vermek, insan olarak bizim mesuliyetimizdir. Dışlamadan, ayırt etmeden, ötelemeden, horlamadan geleceği inşa edeceğiz. Bin yıldır bir ve beraber yaşadığımız bu topraklarda, aynı hedef ve idealler doğrultusunda, ebediyen bir ve beraber olacağız. Konuşacağız, istişare edeceğiz, birbirimizin görüşlerine değer verecek, birbirimize yüreklerimizi açacağız, açmamız gerekir. Silahı, şiddeti, sıkılı yumrukları, vandallığı, hakareti elimizin tersiyle itecek, dil ile, gönül ile konuşacak, her sorunumuzu birlikte çözeceğiz.'
‘Yasal ve idari düzenlemelerle hayata geçecek’
Başbakan Erdoğan, 'olamaz' denilenlerin 11 yıl içinde kahir ekseriyetiyle 'olur' hale geldiğini, imkansızları mümkün kıldıklarını, hayalleri hedefe dönüştürdüklerini belirtti. Milletçe çok büyük sevinçlerin birlikte inşa edildiğini, birlikte yaşandığını kaydeden Erdoğan, 'İnşallah çok daha fazlasını yapacağız. Bir olmaya, iri olmaya, diri olmaya devam edecek, herkesin gönül huzuruyla, emniyetle, hoşgörüyle, kardeşçe yaşadığı bir Türkiye'de nefes alıp vermeyi birlikte sürdüreceğiz. İşte bu paket, bunu sağlayacak aşamalardan biridir' diye konuştu.
Önyargısız biçimde ele alındığında bu paketin, on yılların tortusunu kaldırdığının, on yılların sorunlarına çözüm ürettiğinin ve kardeşliği daha da güçlendirdiğinin açık şekilde görüleceğini söyleyen Başbakan Erdoğan, paketin hayırlı olmasını, ülke, millet ve bölge için yeni bir dönemin, yeni bir sürecin kapılarını aralamasını, kardeşliği ve Türkiye'yi yüceltmesini diledi.
Demokratikleşme paketindeki reformların bir kısmının yasal düzenleme gerektirdiğini, bir kısmının da Bakanlar Kurulu kararı, yönetmelik değişikliği ve genelgeler gibi idari düzenlemelerle hayata geçeceğini kaydeden Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Sizlere öncelikle yasal düzenleme gerektiren reformlarımızı sıralamak arzusundayım. Bazı kanunlarda yapacağımız değişikliklerle, çıkaracağımız bazı kanunlarla, siyasi hakları daha da genişletiyor, on yıllardır devam eden tartışmalara artık son veriyoruz.
Bu kapsamda öncelikle, seçim sistemini değiştirmek için önemli bir adım atıyor, seçim sistemini tartışmaya açıyoruz. Türkiye'deki mevcut seçim sistemi, özellikle 12 Eylül müdahalesinin ardından her zaman tartışma konusu olduğunu biliyoruz. Her zaman eleştiri konusu oldu. Hemen tüm siyasi partiler de, seçim sisteminin değişmesi gerektiğini ifade ettiler ve ediyorlar. Şunu altını çizerek ifade etmek istiyorum, mevcut seçim sistemi, yüzde 10 barajı, AK Parti'nin getirdiği bir sistem değildir. Bunu bilenlerimiz var, bilmeyenlerimiz var. Biz, 2002 seçimlerine girerken bu sistem uygulanıyordu, biz bu sisteme tabi olarak o seçime girdik. Yüzde 10 barajı vardı. Daha partimizi kurarken, mevcut seçim sisteminin katılımcılıktan uzak olduğunu, değişmesi gerektiğini güçlü şekilde biz de ifade etmiştik.
Geçen yıl, 30 Eylül'deki 4'üncü Büyük Kongremizde yayınladığımız 63 maddelik Siyasi Vizyon belgemizde de, 2023 Vizyonumuz çerçevesinde seçim sistemini değiştireceğimizi bir hedef olarak ortaya koymuştuk. Gerek Akil İnsanlar Heyeti raporlarında, gerek Avrupa Birliği İlerleme Raporlarında, gerekse bugüne kadar hazırlanmış bir çok raporda, seçim sistemindeki sorunlar dile getirilmişti. Tüm öneri, tavsiye, eleştirileri gözden geçirdik ve bu sorunu çözmek için bir adım atıyoruz.
Yeni seçim sisteminin nasıl olması gerektiği konusunda biz bir tek seçenek sunmuyoruz, 3 farklı alternatifi tartışmaya açıyoruz. Mevcut sistemle yani yüzde 10 barajıyla devam edebiliriz. Barajı yüzde 5'e çekip, 5'li gruplandırmayla Daraltılmış Bölge Seçim Sistemini uygulayabiliriz. Üçüncü seçenek olarak da, ülke barajını tamamen kaldırarak, Dar Bölge Seçim Sistemini getirebiliriz. Bu üç seçeneği önümüzdeki günlerde tartışacak, Türkiye için en doğrusu, en isabetlisi hangisiyse, o yönde düzenlemeyi Meclis'e getirecek, yolumuza o şekilde devam edeceğiz.'
Siyasi haklarla ilgili düzenlemeler
Siyasi haklar alanındaki ikinci düzenlemeyi 'Siyasi Partilere Devlet Yardımı' konusunda yaptıklarını vurgulayan Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
'Siyasi partilere devlet yardımının kapsamını genişletiyoruz. Siyasi Partiler Kanunu'nun Ek 1'inci maddesini değiştiriyor, devlet yardımı için yüzde 7 olan mevcut oranı yüzde 3'e çekiyoruz. Yani seçime katılan siyasi partilerden yüzde 3'ü aşan oranda oy alanlara da, Hazineden ayrılan toplam kaynak içinden devlet yardımı yapılacak. Bu düzenlemenin de, siyasi partilerimizi güçlendireceğine, katılımcılığı artıracağına, rekabetin daha adil hale gelmesine katkı sağlayacağına inanıyoruz.
Bir başka düzenlemeyle, siyasi partilerin teşkilatlanmalarına da kolaylık getiriyoruz. Siyasi Partiler Kanunu'nun 20'inci maddesini değiştiriyoruz, ilçede teşkilatlanma için beldelerde teşkilat kurma zorunluluğunu kaldırıyoruz. Mevcut durumda, bir ilçede teşkilatlanmak için, ilçe sınırları içerisindeki beldelerin en az yarısında teşkilat kurma zorunluluğu vardı. Bunu kaldırıyor, 'Beldelerde teşkilat kurulması zorunlu değildir' ibaresini getiriyoruz.
Bir başka düzenlemeyle, siyasi partilerde eş genel başkanlığın önünü açıyoruz. Bu alanda uluslararası örnekleri inceledik, demokrasilerdeki işleyişe baktık ve ilgili yasa maddesini değiştirmeyi uygun gördük. Seçim Kanunu'nun 15'inci maddesine bir ek yapıyor, tüzüklerinde yer almak ve 2 kişiden fazla olmamak kaydıyla, partilere eş genel başkanı sistemini uygulama imkânı getiriyoruz.'
Farklı dil ve lehçelerde siyasi propaganda
Bir başka yasal düzenlemeyle siyasi partilere üyelikte engelleri kaldırdıklarını ifade eden Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
'Siyasi Partiler Kanunu'nun 11'inci maddesinde yapacağımız değişiklikle, siyasi partilere üye olmayı daraltan, kısıtlayan bazı engelleri ortadan kaldırıyoruz. Seçim Kanunu hükümlerine göre, oy verme hakkına sahip olan herkesin, siyasi partilere de üye olabilmesinin önünü açıyoruz. Bu amaçla, 11'inci Maddenin B bendindeki 6 kısıtlayıcı engeli ortadan kaldırıyoruz.
Yine Siyasi Partiler Kanunu'nda yapacağımız değişiklikle, farklı dil ve lehçelerde siyasi propaganda imkanını getiriyoruz. 298 Sayılı Kanun'un ilgili maddesini değiştirerek, siyasi parti ve adaylar tarafından yapılacak her türlü propagandada Türkçenin yanında farklı dil ve lehçelerin de kullanılabilmesini mümkün hale getiriyoruz. Aynı şekilde, ön seçimlerde farklı dil ve lehçelerde propaganda imkanını getiriyoruz. Siyasi Partiler Kanunu'nun 43'üncü maddesindeki kısıtlayıcı hükmü kaldırıyor, ön seçimlerde de Türkçeden başka bir dil ya da lehçeyle propaganda imkanını tüm partilere sağlıyoruz.'
Erdoğan'ın konuşmasından öne çıkan bazı başlıklar şöyle:
Belirli suçlar, kişinin, dili, ırkı, milliyeti, rengi, cinsiyeti, engelliliği, siyasi düşüncesi, felsefi inancı, dini veya mezhebi nedeniyle işlenirse, cezası daha da ağırlaşacak.
Ayrımcılıkla Mücadele ve Eşitlik Kurulu kuruyoruz. Yaşam tarzına saygıyı TCK ile güvence altına alıyoruz. Toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin sürelerini uzatıyoruz. Toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde hükümet komiseri uygulamasına son veriyoruz... Yükümlülükler düzenleme kurulları tarafından yerine getirilecek.
Eğitim
Özel okullarda farklı dil ve lehçelerde eğitim verilmesini mümkün hale getiriyoruz. İlkokullardaki öğrenci andı uygulamasını kaldırıyoruz.
Köy isimlerinin değiştirilmesinin önündeki yasal engeli kaldırıyoruz.
Kişisel verilerin korunmasına yasal güvence getiriyoruz. Kişilerin özel bilgileri ilgisiz kişiler tarafından kullanılamayacak, ilgisiz kişilerle paylaşılamayacak.
Başörtüsü yasağı
Kılık kıyafet yönetmeliğini değiştirerek, kamu kurumlarında başörtü yasağını kaldırıyoruz.
Mor Gabriel Manastırı arazisi manastır vakfına iade ediliyor.
Roman Dil ve Kültür Enstitüsü kuruyoruz.