“Nesillerin” hikâyesi

Atacan Atakan, son günlerde sürekli dile getirilen “nesil yetiştirme” söyleminin bir analizini yapıyor ve bu tartışmanın geçmişini anlatıyor: “1908-1913 arasında çocukluk yeniden yapılandırılmış ve vatandaşlık temeli üzerinden kurgulanmıştır. Meşrutiyet’in mottosu olan ‘Hürriyet, Eşitlik ve Kardeşilik’ söylemi çocuklara benimsetilmiş, Sultan’a bağlı bir nesil yetiştirme fikri reddedilmiştir.”

Atacan Atakan
 
‘Nesil yetiştirme’ ulus-devlet paradigmasının en önemli karakteristiklerinden birisidir. Türkiye Cumhuriyeti’nde de temelini ‘Türk gençliği’ ve ‘Kemalist nesil’ söylemlerinin oluşturduğu nesil yetiştirme tartışmaları farklı zamanlarda farklı varyasyonlarla tekrar tekrar gündeme gelmiştir. Son zamanlarda nesil ve gençlik vurgusu üzerinden bu tartışmalar önem kazanmış, Başbakan’ın Şubat 2012’de ‘Dindar nesil yetiştireceğiz.’ çıkışıyla birlikte nesil yetiştirme konusu yeniden tartışılmaya başlanmıştır. Ağırlıklı olarak genç nüfusun katılım gösterdiği Gezi Parkı eylemi sürecinde de bu noktaya sık sık vurgu yapıldı. Başbakan’ın Atatürk Havaalanı’nda yaptığı konuşmada ‘Bu gençlik, elinde bilgisayarı ile dolaşan bir gençlik olacak. Gençler! Siz Ortadoğu'nun, Balkanların ve Afrika'nın örnek gençlerisiniz!’ söyleminden, Fethullah Gülen’in ‘Başıboş nesiller yetişti. Enkaz halindeki neslin yeniden elden geçirilmesine, restorasyona tabi tutulmasına ihtiyaç var’ şeklinde ifade ettiği açıklamaya kadar yapılan çoğu konuşmada “nesil yetiştirme” tartışmalarının izlerini görmek mümkündür. Son dönemde gerek söylemlerle gerek atılan adımlarla gündeme gelen bu tartışmanın Osmanlı’daki geçmişi nasıldı peki?
 
Yüzyıllar Boyunca Çocukluk kitabında, Philippe Aries, Orta Çağ’da çocukluk diye bir dönemin olmadığını, bunun modern dönemin bir olgusu olduğunu belirtir. Avrupa’da Rönesans ile önem kazanmaya başlayan çocukluk esas olarak 18. yy’ın sonunda Aydınlanma dönemi filozoflarının katkılarıyla dikkati çekmeye başlar ve bu tarihten sonra da devlet politikalarında önemli bir yer edinir. Osmanlı İmparatorluğu’nda ise 19. yy öncesi çocukluk ile ilgili bilgi ve kaynakların kısıtlı olmasına rağmen bu kavram genel anlamda bu yüzyılın ortasında kendini gösterir. Bu anlamda, çocukluğun devlet tarafından ele alınış açısına göre üç dönemden bahsetmek mümkündür: Tanzimat Dönemi, İkinci Abdülhamid Dönemi ve Meşrutiyet Dönemi.
 
Cüneyd Okay, Osmanlı Çocuk Hayatında Yenileşmeler:1850-1900 adlı kitabında Tanzimat’a kadar çocukların küçük yetişkinler olarak algılandığını ve toplumda çocukların yetişkinlerden farklı gereksinimleri oldukları yönünde bir bilincin olmadığını belirtir. Tanzimat’ın getirdiği reform ve modernizasyon hareketinden çocuklar da etkilenmiş ve çocukluk Batılılaşma düsturu üzerinden kurgulanmıştır. Tekstilde çocuk modası ortaya çıkmış, Paris, Viyana ve Milano’dan elbise modelleri ve kumaşlar gelmeye başlamıştır. Eyüp’te üretilen oyuncakların yerini Avrupa’dan getirilen oyuncaklar almıştır. Çocuk gelişimi ve terbiyesi üzerine kitaplar yazılmaya başlanmış, çocuk edebiyatı ortaya çıkmış ve yabancı yazarların eserleri çevrilmiştir. Çocuk dergileri yayınlanmıştır (1869 ile 1918 arası 36 farklı çocuk dergisi çıkmıştır). Modern eğitim sistemi kurulmuş, bu sisteme uygun ‘İbtidai, Rüştiye ve İdadi’ler açılmış ve ilkokul zorunlu hale getirilmiştir. Sağlık sistemi de modernleştirilmiş, çocuk sağlığı ayrı bir birim olarak oluşturulmuştur. Bunların yanı sıra sosyal hayatta da Batı’nın görgü kuralları hakim olmaya başlamış, özellikle orta ve üst sınıf ailelerin çocukları bu kurallar çerçevesinde yetiştirilmiştir.
 
Tanzimat Dönemi’ndeki bu yenileşme hareketleri İkinci Abdülhamid döneminde de devam etmiştir. Bu dönemde çocuklar açısından en önemli gelişme büyük bir okullaşma hamlesinin başlatılması olmuştur. Ayırca kızların eğitimine de büyük önem verilmiş ve kız öğrenciler için de birçok okul inşa edilmiştir. Küçük çocuklar için yuvalar (günümüzdeki kreşler) açılmıştır. Sağlık açısından en bilindik gelişme Şişli Etfal Hastanesi’nin inşası olmuştur. Bu dönemde Abdülhamid bütün imparatorluğun babası olarak görüldüğünden Sultan’a itaat çocuklar açısından önem kazanmıştır. Ayrıca bu dönemde önem kazanan İslamcılık akımı doğrultusunda bir nesil yetiştirilmesi amaçlanmış, dergilerde ve ders kitaplarında dini motifler artmış ve Sultan’a olan sadakatin Allah’a olan sadakat anlamına geldiği benimsetilmiştir.
 
Meşrutiyet Dönemi’ni çocukluk tarihi açısından ikiye ayırabiliriz: 1913’e kadar olan dönem ve bu dönemden sonrası. 1908-1913 arasında çocukluk yeniden yapılandırılmış ve vatandaşlık temeli üzerinden kurgulanmıştır. Meşrutiyet’in mottosu olan ‘Hürriyet, Eşitlik ve Kardeşilik’ söylemi çocuklara benimsetilmiş, Sultan’a bağlı bir nesil yetiştirme fikri reddedilmiştir. 10 Temmuz’da Meşrutiyet’in yıldönümü kutlamaları çocukların bu anlamda bilinçlenmelerini sağlamıştır. Çocuklar toplumun birer öznesi haline gelmiş, imparatorluğun gelecek umudu onlara bağlanmıştır. 1913’te Balkan Savaşı yenilgisi imparatorluk içerisindeki Türkçülük akımını güçlendirmiş, aynı yıl Bab-ı Ali baskını ile ülkedeki tek iktidar odağı olan İttihat ve Terakki Cemiyeti de bu doğrultuda politikalar belirlemiştir. Bu politikalardan birisi de ulusal bir nesil yetiştirmek olmuştur. Bu nesil vatanperverlik duygusu ve Türk milliyetçiliği altında yetiştirilmiş, Balkanlar’da kaybedilen toprakları geri alma intikamı aşılanmıştır. Çocuklar artık asker olmuş, oyunlarından giysilerine, dergilerinden kitaplarına onların zihinlerini militerleştirmeyi sağlayacak her şey bu misyona hizmet etmiştir. Okullarda beden eğitimi ve izcilik önem kazanmıştır. Okul dışında da Türk Gücü, Osmanlı Gücü gibi paramiliter gençlik dernekleri kurulmuştur. Birinci Dünya Savaşı sırasında kurulan savaşta yetim kalanları ve fakir çocukları barındırmak ve beslemekle yükümlü Himaye-i Etfal Cemiyeti ve cemiyet tarafından açılan yetimhaneler ulusal nesil yetiştirme politikasını burada da devam ettirmiştir.   
 
Görüldüğü gibi, üç dönem de politik otoriteye ve imparatorluğa bağlılık, sosyal disiplin, çalışkanlık ve dürüstlük ortak değerler olsa da, her dönem kendi ideal neslini yaratmıştır. Tanzimat Dönemi’ndeki modern çocuk kurgusu Abdülhamid döneminde İslamcılık akımının, Meşrutiyet Dönemi’nde ise ağırlıklı olarak Türkçülük akımının etkisiyle yeniden kurgulanmıştır. Bu kurgulanış ve ideal nesil oluşturma/yetiştirme misyonu, günümüzdeki tartışmaların aslında çok yeni olmadıklarını göstermektedir.  
 
   

Kategoriler

Şapgir