Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 1990 yılından günümüze baskı nedeniyle kapatılan vakıfların yeniden açılacağını açıkladı. Arınç, vakıfların elkonulan gayrimenkullerinin de iade edileceğini söyledi.
TBMM Tören Salonu’nda Vakıf Haftası’nın açılışında konuşan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, üzerlerinde bir sorumluluk olduğunu, kendilerine maddi manevi külfet yüklediğine inandıkları bir konu bulunduğunu belirterek, bunun belli zamanlarda mahkeme kararıyla dağıtılmasına veya dağılmasına karar verilen vakıflar konusu olduğunu ifade etti.
‘‘Azınlıkların ve farklı inanç gruplarının ellerinden bir şekilde alınmış olan gayrimenkullerinin iadesi ne kadar haklı ve doğru bir keyfiyetse, bizim için de Türkiye’nin geçirdiği zorlu süreçlerde mahkeme kararlarıyla kapatılmış vakıfların yeniden hayat bulmasını temin etmek de öylesine büyük bir mesuliyetti’’ diyen Arınç, TBMM’de bu yıl kurulan komisyonun, son yıllarda Türkiye’de yaşanan demokrasi dışı gayret ve çabaları incelediğini hatırlattı. Komisyon’un çok önemli bir çalışma yaptığını, iki cilt rapor hazırladığını kaydeden Arınç, şunları söyledi:
‘‘Bu raporun sonuç bölümünde hepimizin dikkat edeceği konular var. Biz kendimizi ilgilendiren konulardan dersimizi aldık. Onlardan birisi şudur: Darbeler, müdahaleler, açık ve kapalı yönlendirmeler, tehdit ve şantajların geçerli olduğu eski Türkiye’de vakıflar ve derneklere büyük baskılar uygulanmış, ihbarlarla, mahkemelere yapılan baskılarla faaliyetleri engellenmiştir. Bu bir gerçektir. Meclis Araştırma Komisyonu da bunu çok açık biçimde tespit etmiş. O zaman bize düşen pay nedir Biz şuna inanıyoruz; bir gemide, bir kayıkta 10 cani ve içlerinde de bir masum bulunuyorsa, o masumun hatırı için canilerin de hayatı bağışlanır.
Yani şöyle düşünmemiz lazım: Bir insanın kendi hususiyetleri içinde bile kötü huyları da vardır ama iyi huyları da vardır. İyi huylarına bakarak onun insan olması hasebiyle her türlü hakka sahip olduğunu düşünürüz. Ben de şahidiyim ki Türkiye’de bazı vakıfların, olağanüstü müdahale dönemlerinde yazı yazılmasına bile gerek duyulmadan bizzat tehdit ve şantajlarla kapatılması temin edilmiştir. Bunlar çok yüksek mahkemelere sirayet edecek kadar da etkili olmuştur, ilk derece mahkemelerinde bu işin başarıldığı zamanlar da olmuştur. Mahkemelere gönderilen belge ve bilgi olduğu söylenen bazı yazı ve kâğıtlarda da kendi sübjektif kanaatleri suçlayıcı olarak mahkemeleri etki altına almıştır.”