Yemesek de mi Fotoğraflasak, Bloglasak da mı Yesek: FoodPorn

“Yemek sektöründen ekmek yiyen” Şeniz Baş, programları, kitapları, siteleri, blogları, workshoplarıyla bambaşka bir yere evrilen yemek sektörünün pazarlanması için olmazsa olmazı “yemek fotoğrafçılığı”nı ve onun giderek dönüştüğü “FoodPorn” halini yazdı.

Şeniz Baş
senizb@gmail.com

Yemek artık sadece yemek değil. O bir tüketim nesnesi. Hatta fetiş bir nesne. Sadece bir kere kullanıp kenara koyacağımız kırmızı tabanlı Louboutin ayakkabı, kolumuzda göstermek için taşıdığımız YSL çanta, kıymeti kendinden menkul iPad gibi… Arzulanacak, gösterilecek, hava atılacak bir şey…

Bu da yemeğin yenilmediği, seyredildiği yepyeni bir alan doğuruyor. Televizyon programları, kitapları, web siteleri, blogları, workshopları ve dünyanın dört bir tarafındaki prestijli özel okulları ile dev bir gösteri sektörü.  Dikkatinizi çekerim yiyecek-içecek sektörünü bunun içine koymuyorum. Yani restaurantlar, cafeler, fırınlar, pastaneler, kebapçılar burada değil. Onlar bu gösteri dünyası içinde bir araç olabilirler ama asla amaç değiller.

Peki neler ve kimler var bu gösteri işinde? Tabi ki hepimiz… Sürekli diyette olduğu halde moda diye gittiği ünlü pastaneden Foursquare’de check in yapıp, asla yemeyeceği makaronun fotoğrafını Instagram’da paylaşan da var. Evinde yemek yapmadığı için pizzacı abonesi olup ünlü bir yemek blogunun yazılarını Facebook’ta paylaşan da, yemeklerini asla tatmadığı dünyaca ünlü ‘chef’in Twitter hesabını takip edip övgüler düzen de var tabi ki.  Annemizin evinde, rakı sofrasında, dost meclisinde, sevgilimizle yemekte, bayram sofralarında, gittiğimiz her restoranda elimizde akıllı telefonlar durmadan yediğimiz, yemediğimiz tabakların fotoğraflarını çekip duruyoruz. “Kimse yemeye başlamasın, önce fotoğraflarını çekeceğim” sözlerini sıklıkla duyar oldum lokantalarda. Bir alışveriş merkezinde açılan ünlü gurme mağazasına sırf fotoğraf çekip yayınlamak için gideni de,  taze sebze fotoğrafı çekmek için hayatında ilk defa pazara uğrayanı da biliyorum. Hatta bir arkadaşım bana bir akıllı telefon aplikasyonunu mesaj atmış, en iyi yemek fotoğrafları bununla iyi çekiliyor diye. Bakın Pinterest’e en çok paylaşılan fotoğraflar sıralamasında üstlerde yer alıyor yemek.

Televizyonda yemek programları dönüp duruyor; bir lokantası yok, ne yapar, güzel mi yemek yapar, elinin ayarı mı yoktur bilinmeyen birilerinin binlerce hayranı oluşuyor. Neyi beğeniyorsun diye soruyorum; “görüntü çok güzel” diyor ya da “programı sunan çok sempatik”. Yine televizyonlarda “gurme” ve “Yemekteyiz” programları, şeflerin maharetlerini sergilediği yarışmalar gırla gidiyor. Sanal alemde birleşip yemeklere gidenler, şehir şehir, semt semt yemek peşinde dolaşanlar… Daha da büyütürsek işi, dünya turizminde en pahalı destinasyonlar ‘gurme’ turlarında. Yemek kitapları eskisi gibi ilgi görmese de, sağladığı prestijle programlara ve reklamlara bolca malzeme olunduğu için halen bunları yazanlar da çıkıyor. Tabi ki çağa uygun şekilde. Artık “Emine Bacı’den Yemek Tarifleri” yeterli değil, “Güney İtalya Yöresinde Yetişen Otlardan Yapılma Ev Yemekleri” ya da “Kırmızı Şarapla En İyi Kombinasyonu Sağlayan Et Yemekleri” gibi temalarla çıkıyor kitaplar. Yemek dergilerini de unutmayayım; tarifler vereni de var, sektörden bilgi vereni de, gurme takılanı da. Ama temel şart; fotoğraflar, az önce sofradan kalkmış adamı bile yoldan çıkaracak kadar canlı ve göz alıcı olacak. Artık çok ünlü gıda fotoğrafçıları var, aynı moda fotoğrafçıları gibi. “Foodstyling” diye okullarda bölümler, kurslar açılıyor.

Buna bağlı olarak gelişen bir alt alan da, bu yemekleri güzel gösterecek ekipmanlar, tabaklar, çatallar, peçeteler, tuzluklar, kadehler, masa örtüleri… Farkında mısınız bilmem ama domatesler, salatalıklar, patlıcanlar, elmalar, pirinçler boy boy, renk renk artık. Tat çok fark etmediğine göre neyi etkilemek için bunlar? Gözlerimizi elbette… Velhasıl hepsinin amacı metayı cilalamak. Bir zamanlar “Reklamlarda gıda malzemeleri özendirici biçimde gösterilmesin, alan var, alamayan var” denilirdi, şimdi herkes yediğini yemediğini gözümüze gözümüze sokuyor, hem de en iştah açıcı biçimde. Bunun bir de çok cazibeli bir adı var: “FoodPorn”.

Bu ad üzerinden farklı çağrışımlar yapmak isteyenler, afrodizyak yiyeceklerle birleştirmek isteyenler olsa da, mevzu o değil. Bu isim, yemekleri başka bir şeye dönüştürüp bir arzu nesnesi haline getirmek için… Pazarlama dediğiniz budur zaten, bir şeye ihtiyaç azaldığı ya da artık eskisi kadar rağbet göremediği zaman ve yahut olan ilgiyi çoğaltmak gerektiğinde o unsur alınır, allanır pullanır, adı değiştirilir, paketlenir, bambaşka bir şekle büründürülür. Başka bir ihtiyaç kanalından önünüze gelir. Yemek, yaşamak için gerekli olan besini almak, açlığı yatıştırmak için yenmekten çıkıp, sağlıklı yaşamak, zayıflamak ve güzelleşmek için yenir, hava atmak için gösterilir, daha zengin ve daha üstün zevklere sahip olduğumuzu göstermek için kullanılır hale gelir. Bunda bir sakınca var mıdır? Aşçılara göre yoktur, beslenme uzmanlarına göre vardır, serbest piyasa ekonomisine göre yoktur, Dünya Açlıkla Mücadele Örgütü için vardır. Sonuçta FoodPorn kavramı artık hayatımızda var ve görünen o ki, daha da çok yer kaplamaya devam edecek. Çünkü devasa bir sektörü besleyen kanallardan birisi…

 

Kategoriler

Şapgir