Rober Koptaş, Robert Koleji’nin 150. yılında, 1915’in Kolejli kurbanlarını yazdı.”Adları biraz da bu satırlarda yaşasın” diye…
Bu yazı ilk kez 12 Mayıs 2006 tarihli Agos’ta yayımlandı. O sıralar yüksek lisans yapmakta olduğum Boğaziçi Üniversitesi Kütüphanesi’nde çalışırken, görevlilerden biri yanıma gelmiş, “Elimizde, okuyamadığımız için künyesini çıkaramadığımız bazı Ermenice kitaplar var, bize yardımcı olur musunuz?” diye sormuştu. Kayıt altına alınmasına büyük bir memnuniyetle katkıda bulunduğum 10 kadar Ermenice kitap arasında biri özellikle ilgimi çekti. Robert Kolej Ermeni Öğrenci Birliği’nin kuruluşunun 50. yılı vesilesiyle 1922’de yayımlanan bu kitap, master yaptığım okulun 90 yıl önceki canlı yaşantısına tanıklık ediyordu. Kitabın bir bölümü ise, 1915’te öldürülen Robert Kolejli Ermeni öğrencilerin biyografilerine ayrılmıştı. Kitabı elimden bırakamadığımı gören nazik kütüphane görevlisi, ertesi gün güzelce ciltlenmiş bir fotokopisini getirip masama bıraktı. Okuduğum bölümden çok etkilendiğim için o bölümü Türkçeye çevirdim, Agos’a götürüp Hrant Dink’e verdim ve ertesi hafta da gazetede yayımlandı.
Geçen hafta, bir panele katılmak için uzun bir aradan sonra Boğaziçi Üniversitesi’ne gittiğimde, bu yıl okulun 150. kuruluş yıldönümünün kutlandığını fark ettim. Amerikalı misyonerler tarafından kurulan bu önemli eğitim kurumu, bu 150 yılda binlerce insanın hayatına yön verdi. Ermeni kültürel ve toplumsal yaşamında da önemli bir rol oynayan Robert Kolej’in 150. yılında, bu yazı yoluyla 1915’in Robert Kolejli kurbanlarının bir kez daha anılmasını arzu ettim.
Bu hayat hikâyelerinin üzerinden bir kez daha geçerken, soykırımın nasıl büyük bir felaket olduğunu daha derinden hisseder gibi oluyorum. Her biri hayata umutla bakan, çalışıp didinen, aile kuran, memleketinin kültürüne, ekonomisine, yaşantısına katkıda bulunan, Giresunlu, Trabzonlu, Afyonkarahisarlı, Kayserili, Erzincanlı, İstanbullu bu insanlar… İnsandı işte. Başka söze ne gerek? Sizin gibi, benim gibi, diğerleri gibi etten kemikten insanlar. Öldürüldüler, yok edildiler. Onlardan geriye koskoca bir boşluk kaldı bu memlekette. O boşluğun yerini bugün, suçluluk, inkâr ve yok saymadan kaynaklanan bir hoyratlık dolduruyor ne yazık ki.
Adları biraz da bu satırlarda yaşasın.
Rober Koptaş
rober.koptas@agos.com.tr
1915 Felaketi Osmanlı Ermeni toplumunun okullarını, buralarda öğrenim görenleri veya görev yapanları da vurdu. Çeşitli kaynaklara göre Anadolu’da 1910’lu yıllarda sayıları 900’e yaklaşan Ermeni okulunda kızlı erkekli yaklaşık 100.000 öğrenci öğrenim görüyordu. Protestan ve Katolik misyonerlerin okullarındaki öğrenciler arasında Ermenilerin daima büyük bir kitle oluşturduğu göz önüne alındığında, tehcir ve kırım ortamında tehlikeye maruz kalan Ermeni öğrenci (ve öğretmen ve hizmetli) nüfusunun büyüklüğü ortaya çıkar. Soykırımın en karanlık yüzünü yaşayan öğrenci ve öğretmenler kimileyin tehcir yollarında, kimileyin de bu ölüm yürüyüşüne dahi çıkarılmadan can verdi, kurtulanların büyük kısmı da yetim kalmanın acısını yaşadı. Netice olarak, Cumhuriyet dönemiyle birlikte Anadolu’da o 900 Ermeni okulundan geriye tek biri bile kalmadı.
Bilindiği gibi, İstanbul’da yaşayan Ermeniler kitlesel olarak tehcire tâbi tutulmadı. Bunun istisnası, 24 Nisan 1915 günü akşamı şehirden toplanıp Çankırı ve Ayaş taraflarına gönderilen yaklaşık 230 aydın ve siyasi aktivist ile daha sonraki hafta ve aylarda birkaç dalga halinde tutuklanıp tehcir edilen ve sayıları birkaç bin kişi olarak tahmin edilebilecek gruplardı. İlk gruptakilerden kurtulanların çok az sayıda olduğu biliniyor. Daha sonraki dönemde İstanbul’dan sürülenler arasında ise yazar Yervant Odyan gibi ölümü ve kırımı görüp mucize eseri hayatta kalan, Der Zor çöllerinden sağ dönenler oldu. Ermeni aydınlarının ve seçkinlerinin 1915 felaketinde verdiği kurbanlarla ilgili bilgiyi çeşitli kitaplarda belli ölçülerde bulabiliyoruz.
Bunlar arasında Teotig’in1 1919’da İstanbul’da basılmış “Huşartzan Nahadag Mdavoraganutyan” (Şehit Aydınlara İthaf Edilmiş Abide) adlı eseri bu konuya eğilmiş ilk çağdaş çalışma olmasının yanı sıra sağladığı bilgilerin zenginliğiyle de sonraki çalışmalara kaynaklık etmiştir.
İstanbul’da Ermeni seçkinlerinin öğrenim gördüğü en önemli okullardan biri olan Robert Kolej’de öğrencilik yapmış kişiler arasında da soykırımın kurbanları vardır. Bu konudaki ilk elden bilgiyi, Robert Kolej Ermeni öğrenciler Birliği’nin 50. kuruluş yıldönümü vesilesiyle yayımlamış olduğu ve bugüne dek araştırmacıların dikkatini çekmemiş bir kitaptan edinebiliyoruz. Bilindiği gibi, Osmanlı Devleti’nin çok unsurlu yapısını bir yansıması olarak Robert Kolej’de çeşitli halklardan öğrenciler öğrenim görüyor ve bunların kendi öğrenci birlikleri aracılığıyla kültürel-eğitsel etkinlikler düzenlemesi teşvik ediliyordu.
1871’de kurulan Ermeni Öğrenci Birliği, 50. yıldönümünü –daha sonraları Türk Dil Kurumu Başkanlığı yapacak olan Hagop Martayan’ın (Dilaçar) başkanlığı döneminde– 1921’de kutladı ve 1922’de yayımladığı 172 sayfalık bir kitapla düzenlediği kutlama etkinliklerini ölümsüzleştirmeyi amaçladı.
Kitapta ağırlıklı olarak Robert Kolej’deki eğitim ve kültür faaliyetleriyle ilgili çeşitli kalemlerden çıkma edebi anılar ve fotoğraflar bulunuyordu. Ayrıca –Mütareke Dönemi’nin 1915’teki Ermeni kayıplarının kamusal alanda dillendirilmesine imkân tanıyan uygun siyasi koşullarının da etkisiyle– 1915’te can vermiş olan 10 eski Robert Kolej öğrencisinin kısa hayat hikâyelerine de yer veriliyordu. Öğrenci Birliği bu biyografik notların ardından, hayatını kaybetmiş olan diğer öğrenciler hakkında bilgi toplamak için gösterilen çabanın büyük ölçüde karşılıksız kaldığından şikâyet ederek, bu kişilerin akrabalarına Öğrenci Birliği’ne gerekli bilgilerin ulaştırılması için bir çağrıda bulunuyordu:
“Önemli Duyuru
Kurbanlarımızın sayısı ne yazık ki burada zikredilenlerden Çok daha büyük. Tam bir liste oluşturabilmek amacıyla, kaybettiğimiz kolejli arkadaşlarımızın akrabalarına çağrımızı yineliyoruz. Lütfen Robert Kolej Ermeni Öğrenciler Birliği Başkanlığı adına aşağıdaki bilgileri ulaştırınız:
1. Öldürülen kolejlinin adı, soyadı, doğum yeri, yaşı.
2. Hangi yıl mezun olduğu veya hangi yıllar arasında kolejde öğrencilik yaptığı.
3. Okuldan ayrıldıktan sonra ne işle meşgul olduğu ve yaşamına dair genel çizgiler.
4. Öldürülmesi hakkında ayrıntılı ve kesin bilgiler.
5. Fotoğrafı.”
Aşağıda, “Hisnamya Hankırvan, Hradaragvadz Robert Kolej Hay Sanuts Miutyan Hisnamya Hopelyanin Aritov 1871-1921” (Ellinci Yıl Etabı: Robert Kolej Ermeni Öğrenci Birliği’nin 50. Yıl Jübilesi Vesilesiyle Yayımlanmıştır) adıyla yayımlanan bu kitapta yer alan, soykırımın Robert Kolejli kurbanlarının kısa biyografik bilgilerini aktarıyorum.
Metni Ermeniceden çevirirken kitaptaki ifade ve üslubu olabildiğince muhafaza etmeye çalıştım, yalnızca kimi hallerde başka kaynaklardan edinilmiş küçük bilgiler veya dipnotlar ekledim.
Kişisel bir not: Boğaziçi Üniversitesi’ndeki yüksek lisans çalışmam sırasında neredeyse bir yüzyıl sonra aynı ortamı soluduğum ve o harika kampüsteki her adımımda ister istemez kayıp gölgelerini hissettiğim, Ermenice, Türkçe, Yunanca, Bulgarca, Judeo İspanyolca, Arapça, İngilizce veya başka diller konuşan bütün eski kuşakların bu en şanssızlarına küçük bir saygı duruşu niyetine...
YERVANT ÇAVUŞYAN
Robert Kolej’i bitirdikten sonra makine mühendisliği eğitimi aldı. Uzun yıllar İstanbul Sanayi-i Nefise (Güzel Sanatlar) Mektebi’nde matematik öğretmenliği yaptı. Türkçe bilimsel kitaplar yayımladı. 49 yaşında öldü. Bir devrimci olarak Reforme Hınçak Partisi çevresi üzerinde büyük fikirsel-manevi etkisi oldu. Reforme Hınçak Partisi’nin İstanbul’daki yayın organı Tzayn Hayrenyats’ın (Vatanın Sesi) imtiyaz sahibiydi.
Abdülhamit devrinde hükümetin sürekli baskılarına maruz kaldı ve pek çok kez hapsedildi. Savaşın başlamasıyla birlikte İstanbul’daki diğer aydınlarla birlikte Anadolu içlerine sürüldü. Bir dostu ona, dahil olduğu 150 kişilik bir sürgün kafilesiyle birkaç saatliğine mola verdiği Halep Hapishanesi’nde rastlamıştır. Hasta, bitkin halde ve maddi imkânsızlık içindeki Çavuşyan, Der Zor’un çileli yollarına devam etmek zorunda kaldı ve oraya varmadan, Fırat kıyısında, Meskene ile Der Zor arasında yer alan Hammam’da can verdi.
KEVORK CAMCİYAN
1897 mezunu. Kolej’i bitirir bitirmez döndüğü memleketi Kayseri’de güvenilirliği sayesinde iyi bir isim sahibi oldu. Hem cemaat içinde hem de hükümet çevrelerinde sevilen ve sayılan bir kimseydi. Başarılı bir tüccar olması, cemaat işlerine candan bir şekilde katılmasını engellemedi. Piskopos Dırtad Balyan’ın kurduğu Surp Garabed Yüksekokulu’nun mütevellisi, yöneticisi ve boş zamanlarında da öğretmeniydi. Osmanlı Ziraat Bankası’nda müfettişlik görevi de yürüttü. Kayseri Meclis-i İdare üyeliği de yaptı ve Gatoğigos seçimlerine katılan heyetin bir üyesi olarak Eçmiyadzin’de bulundu. Böylesine faydalı ve saygın bir yurttaş olması, Kayseri’nin verdiği ilk kurbanlarından biri olmasını engellemedi. Şehrin, hepsi de tanınmış aydın ve tüccarlar olan 54 önde geleniyle birlikte Camciyan da asıldı. 1905’te evlenmiş olan Camciyan, öldüğünde 45 yaşındaydı.
LEVON LARENTS
1875’te Samatya’da doğdu. Osmanlı Bankası vukuatından2 sonra müdür Harutyun Mosdiçyan ve öğretmenlerin büyük kısmı görevden uzaklaştırılınca, Getronagan Okulu kapanma tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Getronaganlıların bir kısmı, ara verilen eğitimlerini sürdürmek için Robert Kolej’e devam ediyorlardı. Bu öğrencilerden Levon Kirişyan (daha sonra Larents) Getronagan’ın gergin ortamından Robert Kolej’e, Ermeni edebiyatına ve realitesine karşı sevgi ve yeni bir heves getirdi. Larents, Yenovk Armen ve Hrant Esayan, Kolej’de yaklaşık sekiz yıl yayımlanan Zepür’ü (Meltem) yarattılar. Larents bazı dönemler Miyutyun’un (Birlik) yönetimini de üstlendi. Bir yetime3 Kolej eğitimi imkanı sağlama projesi de onundu ve bunda büyük başarı sağladı.
1902’de mezun olduktan sonra Püzantiyon’un editörlüğünü üstlendi. Daha sonra siyasi nedenlerle Amerika’ya gitti ve hareketlenme içindeki Reforme Hınçak Partisi’ne katıldı. Boston’da Tzayn Hayrenyayts’ın (Vatanın Sesi) editörlüğünü yaptı. Mısır’a geçti ve Orozdi Bak firmasında kâtiplik yaptı. Arpiar’ın öldürülmesinden sonra4 Atina’ya geçti. Meşrutiyet’in ilanından sonra İstanbul’a döndü. Trahkdi Yerker (Cennet Şarkıları) adlı bir şiir kitabı yayımladı. Nisan 1915’te diğer aydınlarla birlikte tutuklandı. Kısa ama çileli bir sürgün hayatından sonra öldürüldü.
Kuran-ı Kerim’i İngilizce mealinden Ermeniceye çevirmiş olan Larents, ayrıca Lynch’in iki ciltlik Armenia adlı eserini ve Fransız Devrimi’nin tarihinin de bir kısmını çevirmişti.
GARABED TOKATLIYAN
Ağabeyi Nışan Tokatlıyan (1903 mezunu) ile birlikte Kolej’e 1898’de girdiler. Burada üç yıl eğitim gördükten sonra memleketi Giresun’a gitti ve orada evlendi. İhtiyar anne babası, akrabaları ve karısıyla birlikte sürgün edilip öldürüldü. Garabed Tokatlıyan’ın iki oğlu şu anda Samsun’daki yetimhanede kalıyor.
MİHRAN ARABYAN ve ONNİK ARABYAN
Eğer cehennemin tasvir edilemez eziyetleriyle aynı kefeye koyamayacaksak, tehcir ve kırım dehşetinin en iç karartıcısının Trabzon Ermenilerinin payına düştüğünü söyleyebiliriz. Vali Cemal Azmi, tasarlanan kırım başladığında, bütün dikkatini Arabyan ailesine yoğunlaştırmıştı, çünkü onlar yalnız şehrin en varlıklı Ermenileri değil, aynı zamanda önde gelen aydınlarındandı. O kara günlerde, Azmi birçok kereler ve pek çok tanığın önünde “Tek bir Arabyan sağ kalmayacak!” diye tehditler savuruyordu. Bugün, Arabyanların o eski ve kalabalık evinden yalnızca dört bir yana dağılmış birkaç kişi kurtulabilmiş durumda.
Robert Kolej’in Ermeni öğrencileri arasında bu aileden iki kurban var. Döneminde Kolej’in en parlak öğrencilerinden biri olan Mihran Arabyan, mezuniyetine dek hep sınıfın birincisi olmuştu. 1900’de okuldan mezun olduktan sonra Manchester’a gitti; 13 yıl boyunca, Rusya, Türkiye ve İngiltere’de şubeleri olan büyük Arabyan şirketinin başkanı olarak orada kaldı. Mihran, Savaş’tan bir yıl önce Trabzon’a döndü. Bekârdı.
Onnik Arabyan 1902 mezunuydu. Aynı yıl Manchester’a gitti ve 1910 yılında Trabzon’a dönerek “Ottoman Weaving Mills” (Osmanlı Dokuma Tezgâhları) adlı bir şirket kurdu. İngiliz Konsolosluğu’nun birinci tercümanlığı görevini de yürütüyordu. Trabzon’daki cemaat ve eğitim işlerine mütevelli ve semt komisyonu üyesi olarak büyük bir istekle katıldı. Yıllarca para almadan beden eğitimi dersleri veren Onnik Arabyan aynı zamanda şehirdeki Ermeni izci teşkilatının da kurucusuydu.
1900’de Beatris Melik-Muratyan’la evlendi. İkiz oğulları ve karısı kırımdan mucize eseri, yıllarca Türk ailelerin yanında kalarak kurtuldular. İngiliz vatandaşı olmalarına rağmen Mihran, Onnik ve kardeşleri Levon, Kevork ile bu sonuncunun oğulları Kalust ve Nubar, amcaoğulları Tateos ve Garabed Arabyanlar ve onların çocukları birbirlerine bağlı olarak 18 Haziran’da Trabzon’dan yola çıkarıldılar ve 22 gün sonra öldürüldüler. Mihran, Gümüşhane’de Daltaban denilen mevkide öldürüldü.
Arabyan Hanım kocasından son telgrafı Kemah’tan aldı. Sürgünde onlarla aynı kafilede yer alan Trabzonlu Makhokhyan ve Pambukciyan adlı iki hanım, Onnik ve diğerlerinin katledilmesinden önceki geceye kadar onlarla birlikteydi. Ertesi gün kafilenin bütün erkekleri Kemah yakınlarında öldürüldü ve kıyafetleri geri getirildi.
Dr. ARAM BARAVYAN
Okuldaki mütevazı sanat-edebiyat çalışmalarının daimi takipçisiydi. 1907’de Robert Kolej’den mezun olduktan sonra kimya okumak üzere Berlin’e gitti ve 1915’te Berlin Üniversitesi’nden mezun oldu. Burada pek çok uzman tarafından övgüyle karşılanan “Uber die Synthesen des 5-Thiotolen 3-Oxy 4-Carbonsduredthylesters und eineger Derivate” adlı kitabı yayımladı. Berliner Tageblatt gazetesi Baravyan’ın bu kitabıyla ilgili övgü dolu bir yazı yayımladı.
Üniversite yıllarında edebiyatı hiç unutmadı. Yıllar boyunca İstanbul’daki çeşitli gazetelerde edebi ve bilimsel yazıları yayımlandı. Püzantion’un Berlin muhabirliğini yaptı, ayrıca Teotig’in Amenun Daretsuyts’ları (Herkesin Yıllığı) için çalıştı.
1917 yazında, Berlin’de bir kimya atölyesinde askeri görevini yerine getirdiği sırada Almanya’da yaşamakta olan askerlik çağındaki Türk vatandaşı diğer erkeklerle birlikte İstanbul’a getirildi. Bir yıl askeri talim gördükten sonra Mütakere’den bir ay önce Havran’a gönderildi ve orada öldürüldü.
ŞAVARŞ KRİSYAN
9 Temmuz 1886’da Beşiktaş’ta doğdu. Beşiktaş’taki Makruhyan İlkokulu’nda, Bardizag’daki (Bahçecik) Amerikan Kolej’de, Üsküdar’daki Berberyan Okulu’nda ve Robert Kolej’de eğitim aldıktan sonra 1906’da Avrupa’ya gitti. Paris ve ardından Londra spor akademilerinde eğitim aldı. 1908’de Meşrutiyet ilan edilince İstanbul’a geldi ve Ermeni gençleri arasında spor ve beden eğitiminin yaygınlaşması için çalıştı.
1911’den itibaren yaklaşık dört yıl “Marmnamarz” (Sportmen) adını taşıyan resimli aylık gazeteyi yayımladı (bir süre sonra iki haftada bir). İstanbul’un çeşitli semtlerinde spor kulüpleri kurdu, Getronagan’da ve başka Ermeni okullarında beden eğitimi öğretmenliği yaptı.
Savaştan önce ve Mütareke’den sonra büyük bir atılım gerçekleştiren Ermeni izci faaliyetlerinin en önemli temsilcisi ve aynı zamanda adanmış bir izciydi. Hovhannes Hintliyan ile birlikte “Boy-Scout yev ir Giyankin Nbadagı” (İzci ve Hayatının Amacı) adlı bir kitapçık kaleme aldı.
Dr. Canik Krisyan’ın kardeşi olan Şavarş Krisyan 1915 Nisanı’nda Ermeni aydınlarıyla birlikte tutuklandı, bir süre hapis tutulduktan sonra vahşice katledildi. Taşnak Partisi’ne üyeydi.
GARABED ORMANYAN
Armıdan [Erzincan’da, daha sonra Armutlu5] doğumludur. Robert Kolej’den 1899’da mezun oldu. 1900 yılında evlendi. İstanbul’da ve Halep’te telgraf görevlisi olarak çalıştı. Halep’teki Ermeni okullarında yıllarca görev yaptı. Kolej’de sakin ve çalışkan karakteriyle tanınırdı, okul hayatından sonra da bu yönleriyle büyük sevgi kazandı. Ondan birkaç yıl sonra mezun olan bir arkadaşı Halep’te karşılaştığı Ormanyan’ın şu sözlerini aktarır:
“Ben devrime inanmıyorum. Vatana hizmet etmenin en iyi aracı eğitimdir. İdeallerimize ulaşmanın en iyi yolu Ermeni köyünü ve toprağını geliştirmektir.”
Varlıklı bir ailenin çocuğu olan Ormanyan gerçekten de okuldan mezun olduktan sonra memleketi Armıdan’a gitti ve orada muazzam bir dutluk kurdu. Avrupa usüllerine göre ipekçilik yapmak için bu dutluğun yetişmesini bekliyordu. Savaş başladığında köyünde dutluğun işleriyle uğraşıyordu. Ancak büyük felaket, canilerin en kızıl devrimciler ile Ormanyan gibi mülayim ve zararsız vatandaşlar arasında ayrım gözetmediğini gösterircesine onun da canını aldı.
Büyük ve Küçük Armıdan köylerinin bütün nüfusu, kadın, yaşlı çocuk demeden katledildi. Katilleri ondan, ailesinin ve kendisinin canını bağışlama karşılığında 1200 lira almış olmalarına rağmen, başka pek çok Armıdanlıyla birlikte köyden dışarı çıkarılıp öldürüldü.
ONNİK PAPAZYAN
Afyonkarahisarlı. 1915’te Kolej’in birinci sınıfını bitirdikten sonra tatil için memleketine gitti. Tehcire tâbi tutulup 15 Aralık’ta Der Zor’a sürüldü. Babası Afyonkarahisar’ın en varlıklı Ermenilerinden biriydi ve ailesi bu yüzden sık sık bunun bedelini ödemek zorunda kalmıştır. Der Zor’da bile ailenin sağ kalmış olan fertleri rahat bırakılmadı. Büyük ağabeyi Der Zor’daki hapishanede büyük eziyetler sonucunda öldürüldü; bunu takiben Onnik bütün yakınlarını kaybetti. Der Zor’a ulaşmış binlerce Ermeni’yi bekleyen son onu da buldu ve orada düzenlenen büyük bir kırımda ailesinin son ferdi olarak can verdi.
NOTLAR
(1) Teotig (Teotoros Lapçinciyan, 1873 İstanbul - 1928 Paris): 1907-1929 yılları arasında önce İstanbul’da, 1922’den sonra ise Paris’te yayımladığı Amenun Daretsuytsı (Herkesin Yıllığı) adlı yıllıkla tanınır. Kültür ve edebiyat alanında döneminin en renkli ve verimli araştırmacılarından biridir.
(2) Ağustos 1896’da, Abdülhamit rejiminin Anadolu’nun çeşitli yerlerindeki Ermeni nüfusa yönelik katliamlarını protesto edip Avrupa kamuoyunun dikkatini çekmek için Taşnak partili bir grup tarafından Karaköy’deki Osmanlı Bankası merkezine gerçekleştirilen silahlı baskın. Baskın sırasında eylemcilerden ve polisten yaralananlar ve ölenler olmuş, Batılı devletlerin temsilcilerinin de dahil olduğu bir pazarlık sürecinin sonunda yaklaşık 36 saat süren baskın sona erdirilmiş ve eylemciler bir Fransız gemisiyle Marsilya’ya gönderilmiştir. Olay, bu defa İstanbul’daki Ermeni toplumuna yönelik bir şiddet dalgasının bahanesi olmuştur.
(3) 1894-96 dönemindeki katliamlar sonucunda ortaya çıkan Ermeni yetimlerin esirgenmesi meselesinin çözümü için Robert Kolejli Ermeni öğrencilerin kendi çaplarında bir katkı sağladığı anlaşılıyor.
(4) Arpiar Arpiaryan (1852-1908): Ünlü gazeteci ve edebiyatçı. Abdülhamit döneminde siyasi baskılar nedeniyle yurtdışına çıktı. Londra ve Paris’te bulundu. Kahire’de Ermeni siyasi partileri arasındaki çekişmelerden kaynaklanan bir suikast sonucu öldürüldü.
(5) Ermenice taşra edebiyatının son temsilcilerinden, kitapları Türkçeye de çevrilmiş olan Hagop Mıntzuri de Armıdan köyündendir. Bademcik ameliyatı olmak üzere Armıdan’dan İstanbul’a gelen Mıntzuri, Birinci Dünya Savaşı başlayınca köyüne geri dönemez; anne babasından, karısından, dört çocuğundan ve akrabalarından ise bir daha haber alamaz.