Müge Dalar, 24 Mart’ta silahlı isyancı Seleka Koalisyonu’nun Orta Afrika Cumhuriyeti’nde gerçekleştiği darbenin arka planını ve bölgenin büyük güçlerinden Fransa’nın bu önemli olaya neden sessiz kaldığını yazdı.
Müge Dalar
dalaroma@gmail.com
Afrika’nın orta yerinde, güvenlik açısından her zaman bir kara delik addedilen Orta Afrika Cumhuriyeti (OAC), 24 Mart’ta Seleka Koalisyonu adı altında birleşen isyancıların başkent Bangui’yi ele geçirerek yönetime el koymasıyla bir anda dünyanın gündemine oturdu. İsyancılar, kendisi de 2003 yılında darbeyle iktidara gelen Devlet Başkanı François Bozize’yi devirdi ve isyancı liderlerden Michel Djotodia kendini devlet başkanı ilan etti. Nehir yoluyla Kamerun’a kaçtığı bilinen Bozize, Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve Benin’den sığınma talebinde bulundu; ancak şu anda nerede olduğu bilinmiyor.
Afrika'da Mart ayı nasıl geçti
|
Seleka Koalisyonu kimlerden oluşuyor?
Ülkede isyan, Aralık 2012’de çeşitli grupların Seleka Koalisyonu adı altında birleşmeleriyle başladı. Ülke, Nureddin Adam liderliğindeki Savunması için Vatansever Birlik (CPSK), Daffan Muhammed Musa liderliğindeki Adalet İçin Vatanseverler Birliği (CPJP) ve Michel Djotodia liderliğindeki Demokratik Güçler Birliği’nden (UFDR) oluşan koalisyon, hükümetin 2007 yılında isyancı gruplarla yaptığı kapsamlı barış anlaşmasını uygulamadığı gerekçesiyle yeniden eline silah aldı. Koalisyon içinden yalnızca CPJP, 2007 anlaşmasına imza koymamış, silahlı mücadeleyi sürdürmüştü. Birao eyaletinin kontrolünü elinde tutan CPJP, siyasi kanatta mücadele etmeyi reddetmiş; ancak Haziran 2011’de kendi isteğiyle silah bırakmıştı. Üç silahlı grubun birleşerek mücadeleye başlamasıyla, ülkede kargaşa ortamı geçtiğimiz Aralık ayında yeniden doğdu. Koalisyonun hızlı ilerleyişine karşı hükümet, isyancılarla masaya oturmayı kabul etti ve Ocak ayında bir tür yetki paylaşımı anlaşmasına imza koydu. Anlaşmaya göre, 2016’ya kadar koltuğunu sağlama alan Bozize, isyancılara başbakanlık da dâhil olmak üzere hükümette önemli pozisyonlar vaat etti. Ancak anlaşma silahların susmasına yetmedi ve ilerleyişini sürdüren koalisyon, hükümeti devirmeye muktedir oldu.
Yakın tarihi, isyanlar, darbeler, istikrarsızlıklarla dolu olan OAC’de, tüm bu halk hareketlerinin temeli Afrika’nın diğer yerlerinden farklı değil: bir yanda zengin elmas, altın yatakları, diğer yanda ise oldukça fakir halk. Yeni sömürgeci bağlar ve siyasal yozlaşma yüzünden, ekonomisi tek kaynağın ihracına bağlı Afrika ülkelerinde, bu kaynaktan elde edilen gelirin halka aktarılamıyor. Diğer yandan sömürgecilik döneminden miras, toplumsal parçalanmışlık, ekonomik, siyasal vs. hak taleplerinin silahla yapılmasına neden oluyor.
Fransa neden sessiz kaldı?
“Biz, eski sömürgelerimizin içişlerine karışmayız” deyip haftasında Mali’ye askeri operasyon düzenleyen Fransa’nın, OAC Darbesi’ne sessiz kalması dikkat çekti. Bozize’yi iktidara taşıyan 2003 darbesini açıkça destekleyen Fransa, yine açıkça Bozize’yi gözden çıkardı. Bozize, geçtiğimiz yıl elmas madenlerinin işletme hakkını Çin’e verdi. Büyük ve yükselen güçlerin, dış politikalarında Afrika’yı öne çıkardıkları ve “Afrika yeniden mi paylaşılıyor?” sorusunun gündemde olduğu şu günlerde, hem ABD hem de Fransa için en büyük rakip Çin. Bu ortamda, Mali’de laik yönetimi korumak isteyen Fransa, buraya yerleşerek Nijer, Moritanya, Burkina Faso, Gine gibi çoğunluğu Müslüman olan ülkeleri kontrolü altında tutma ve bölgede kaybettiği etkinliği yeniden kazanma yoluna gitti. Diğer yandan Fransa, uranyum ihtiyacının tamamına yakınını Mali’den karşılıyor. Bu denkleme, altını, keşfedilen ama henüz çıkarılmayan petrolü ve yakın gelecekte çok daha büyük önem taşıyacak olan su kaynaklarını da eklemek lazım. Bu ortamda, etki alanını Afrika’nın batısında kurmaya karar veren Fransa, zamanını ve enerjisini burada harcamak istemedi anlaşılan. Yeni yönetim, hangi uluslararası aktörden nasıl bir destek alacak? Yeni yönetim halk nezdinde meşruiyet kazanacak mı? Tüm bu gelişmeler hem akan kanları hem bunca yoksulluğu durdurabilecek mi? Bekleyip görmek gerekiyor.