Çöküşün eşiğindeki bir müzik mabedi: HMV

Nayat Karaköse, İngiltere’nin en büyük müzik market zincirlerinden HMV’nin iflasın eşiğinde olması üzerine, “müzikseverlerin Disneyland’ı” dediği HMV mağazalarını, dijitalleşmenin yeniden yapılandırdığı müzik piyasasını ve bu değişimin kaybettirdiklerini yazdı.

Nayat Karaköse
nayatk@gmail.com

15 Ocak 2013 tarihi belki şu an çoğumuz için bir şey ifade etmiyor ama özellikle İngilizler ve müzikseverler için koskoca bir tarihin yok olmaya yüz tutmasının ve aslında müzik piyasasının yeniden şekillenmeye başlamasının ilk resmi gününü ifade ediyor. Peki, 15 Ocak’ta ne oldu?

HMV müzik marketler zinciri, uzun zamandır girdiği finansal krizi aşamadı ve iflasın eşiğine geldi. İflas erteleme yöntemine başvuran HMV şirketler grubu, krizi aşmak için yeniden yapılanma sürecinde, yetkileri Deloitte firmasına devretti, bir diğer deyişle HMV Deloitte’un idaresi altına girdi. Ardından yeniden yapılandırma firması olan Hilco grubu HMV’nin 110 milyon Sterlin değerindeki borcunu satın aldı.

HMV, İngiltere’nin neredeyse her köşesinde bulunan müzik market zinciri. İlk mağazasını 1921 yılında Londra’nın meşhur Oxford Caddesi’nde açtı. Daha sonra giderek zincirleşmeye başladı, 1986’da Oxford Caddesi’nde açtıkları yeni mağaza o dönemde dünyada açılan en büyük müzik mağazasıydı.  

HMV, 90’larda en parlak dönemini yaşadı ve toplam 320 mağazaya ulaştı. HMV, kuruluşundan bu yana Avustralya, Kanada, Japonya, Amerika, Hindistan gibi ülkelerde de mağazalar açtı.

HMV grubu, 2012 yılında İngiltere’de 239 mağaza ile faaliyet göstermekteydi.  Ocak 2013’den bu yana 100 üzerinde mağaza kapatıldı ve yüzlerce çalışan işini kaybetti. İrlanda’da da ise tüm HMV mağazaları kapatıldı.  Çöküşü şu rakamlarla da okuyabiliriz: 2002 yılında borsa değeri 1 milyar Sterlin olan HMV’nin 2013’deki borsa değeri sadece 8,3 milyon sterlin.

Peki  HMV nasıl oldu da iflasın eşiğine geldi?

Online alışveriş imkânı ile birlikte Amazon, Ebay gibi sitelerin ortaya çıkışı, insanların giderek bilgisayar ekranı karşısında alışveriş yapmaya başlaması ve bu sitelerin daha uygun fiyatlara CD ve DVD satması müzik marketlere büyük darbe vurdu. İngiltere’de yer alan diğer müzik marketler zincirleri de bu duruma dayanamadı ve iflas bayrağını yıllar önce çekti. Örnek vermek gerekirse, 1979’da açılan Virgin Megastore 2000’li yıllarda 125 mağazaya ulaştı, 2005 sonrası mali sıkıntıya girdi, 2007’de Zavvi olarak el değiştirdi ve 2008’de tamamen kapandı. Şu an Tottenham Court Road’da bulunan o 4 katlı harika Virgin Megastore mağazasının yerinde ucuz giyim satmasıyla adeta giyim piyasasını da altüst eden ve bir başka yazının konusu olabilecek PRIMARK bulunuyor. Birçok grubun gelip geçtiği, performanslar sergilediği o mağazada şu an 20 metreyi bulan kabin kuyrukları ve bolca kaos var.

HMV, 1999 yılında online olarak satış yapmaya başladı; fakat ürün satış fiyatları Amazon ve Ebay gibi online alışveriş sitelerinin üstündeydi. 2000 yılında ise iTunes hayatımıza girince, müziğin dijitalleşmesi resmen başlamış oldu ve dolayısıyla müzik marketler için de tehlike çanları çalmaya başladı. HMV, mağazalarından dijital alım servisini ancak 2005 yılında başlattı; fakat beklenilen ilgiyi görmedi. Aslında rakamlara bakılırsa bugün halen İngiltere’de 70 milyon sterlin değerinde fiziki CD satılıyor, mesele sadece dijitalleşme de değil, bunun yanı sıra online alışveriş sitelerinin daha uygun fiyatlara CD satması.

Ayrıca TESCO gibi süpermarketlerin de CD ve DVD’leri ucuza satması, HMV’yi olumsuz yönde etkiledi. Giderek küçük ve orta ölçekli mağazalar kapanmaya başladı. Oturduğunuz yerden 10 dakika yürüyüş mesafesinde bulunan HMV’lerin yerini yavaş yavaş başka mağazalar almaya başladı.

Orta ve büyük ölçekli HMV mağazalarında ise yine 2000’lerin ortasından bu yana niteliksel ve niceliksel bazı değişiklikler meydana geldi. Müzik CD’lerinin, 45’liklerin, plakların yerini giderek bilgisayar, playstation oyunları doldurmaya başladı, DVD’lere neredeyse CD’lerden daha çok reyon ayrılmaya başlandı.  Bu durum müzik tüketicisinin aradığını bulamamasına ve para harcamak isterken para harcayamamasına neden oldu. Çünkü artık ne de olsa iTunes vardı, insanlar bir tıkla müzik satın alabiliyorlardı, bunun yerine bir tıkla satın alınamayacak şeyleri tüketiciye sunmak ve aslında yeni ve teknolojik tüketim nesneleri üzerinden yeni hazlar, yeni ihtiyaçlar yaratmak elzem haline geldi. Bu durum belli bir süre tuttu; fakat HMV, ne yazık ki kuruluşunu esas aldığı ana temel olan müziği giderek ikinci, hatta üçüncü plana attı.

Bu geri plana atılma, bugün sadece HMV’nin çöküşüne sebebiyet vermekle kalmadı, hatta İngiltere müzik piyasasının ve müzik üretiminin yeniden şekillenmesine de yol açtı.

Single çağının sona ermesi

90’lı yılların sonuna, 2000’li yılların başına kadar bir hayli önemli olan “Single”lar (45’lik)  2000’lerin ortalarından sonra önemini yitirdi, müzisyenler single çıkarmamaya veya sadece dijital olarak çıkarmaya başladılar. Hâlbuki single satışları, önemli bir gelir kaynağıydı ve singlelar müzikseverler için de ayrı bir değere sahipti. Singleda bulunup albümde bulunmayan parçalar (B-Side) albümlerdeki birçok parçadan çok daha iyi oluyordu. Hatta öyle ki Oasis, tamamen B-side şarkılardan oluşan Masterplan albümünü çıkarttı ki, o albüm halen Definitely Maybe ve What’s the Story Morning Glory albümlerinden sonra en iyi albüm olarak nitelendirilir. Single çıkmasını beklemek, yeni B-Side’lardan nasiplenmek gibi duygular vardı… Single üretimi neredeyse yok oldukça müzikal anlamda üretim de ve yaratıcılık da şekil değiştirdi. Çünkü single çıkması demek üretimde süreklilik demekti, B-Side’lar ne kadar iyi olursa bir grup o denli başarılı olmuş oluyordu. NME dergisi okurlarının seçtiği en iyi B-Side ‘lar listesine göz atmanızı tavsiye ederim, bu listeye giren en son çalışma 2008 yılına ait (The Last Shadow Puppets, ‘Two Hearts In Two Weeks’)  bu durum aslında birçok şeyi anlatıyor: http://www.nme.com/photos/35-essential-b-sides-as-selected-by-nmecom-users/146749/1/1

Her Pazar saat 19.00’da açıklanan “Resmi  İngiltere 45’likler listesi”ni insanlar merakla beklerdi, hangi 45’liğin 1 numara olacağını heyecanla beklemek ve bir sonraki Top of the Pops programında hangi müzisyenlerin sahne alacağını merakla etmek gibi güzel duygular vardı. Gelin görün ki, müzik piyasasının şekil değiştirmesi 1964’den beri her Pazar BBC’de yayınlanan efsanevi Top of the Pops programının da sonunu getirdi, 2006’da Top of the Pops programı da tarih oldu.   

Hastane odasında ölüm kalım savaşı veren HMV

15 Ocak’tan bu yana aklımın bir ucunda  hep HMV var ve HMV’yi bir hastane odasında ölüm kalım savaşı veren bir hastaya benzetiyorum.  Bunun birçok nedeni var, çünkü mekânların bir hafızası var ve benim de mekânlarda yaşadıklarıma dair bir kişisel hafızam var. HMV’lerin kapanmasıyla birlikte tüm anılarım da kül olacak.

Londra masal şehrim ve Londra demek benim için biraz da HMV demek. Her gidişimde ilk yaptığım işlerden birisi kendimi en yakın ve en büyük olan HMV’ye atıp saatlerce CD’ler arasında dolaşmak, saatlerce yeni çıkan CD’leri dinlemek… 3-4 saatimi Oxford Mağazası’nda dinleme kabinlerinde geçirdiğim günleri, yeni müzikler keşfettiğim anları çok özleyeceğim. Hiçbir şey satın almasam da orada geçirdiğim güzel anlar, yeni keşifler, diğer melomanlarla sohbetler ve harika HMV çalışanları ile muhabbetler…

HMV çalışanları gerçekten ayrı bir konu, her ödemede kasadaki çalışanın istisnasız “Bugün gününüz nasıl geçti?” veya “Aradığınızı bulabildiniz mi?” gibi soruları, ilgilendiğiniz albümler üzerinden satış yetkilileriyle ettiğiniz sohbetler, Noel zamanı kuyrukta sıkılmayasınız diye satış sorumlularının sizlere şeker tutması, kuyruğun uzunluğunu unutturmak için sohbet etmeleri… HMV çalışanlarının nevi şahsına münhasırlığı, punk’ı, hippie’si, gotiği, hipster’ı her telden çalışanın aynı çatı altında buluşması bence şahaneydi… HMV’de en hoşuma giden şeylerden birisi resmi listeler hariç, çalışanların tavsiyelerinin bulunduğu reyonlardı, ki en güzel albümlerimi çalışanların tavsiyeleri sayesinde seçmişimdir.

HMV sadece bir müzik market değildir

Şüphesiz ki, müziğin dijitalleşmesi inanılmaz bir kolaylık sağladı, bir tıkla tüm sevdiğimiz şarkılar bizimle. Arabada giderken radyoda bir şarkı mı çalıyor, kim olduğunu bilmiyor muyum, basıyorum Shazam’a, şarkıyı buluyorum ve eğer beğendiysem iTunes’a girerek bir tıkla satın alıyorum.  Bu kolaylık bir yandan güzel ama bir yandan da ürkütücü… Hem de çok ürkütücü, çünkü bazı duyguları kaybediyorum. Mesela Oasis’den gidelim, hayatımın grubudur, hayatımı değiştiren gruptur, teyzem Londra’da yaşadığı için küçüklüğümden bu yana hatırısayılır zaman geçirdim orada. Bazı gidişlerimi Oasis’in albümlerinin çıkışına göre ayarlardım, mesela 21 Ağustos 1997’de Be Here Now albümleri çıkmıştı. Tatilimi albümün çıkışına göre ayarlamıştım, HMV’ye gidecek o havayı soluyacaktım, kuyrukta bekleyip Oasis hayranlarıyla aynı ruh haline girecektim. 21 Ağustos’u haftalar öncesinden  beklemek, albüm kapağının nasıl bir şey olacağını hayal etmek, şarkıları CDçalarda dinlemek, daha yavaş tüketmek ve en önemlisi o kavuşmayı beklemek… Bu duygular paha biçilmezdi, yaşadığım için çok şanslıyım, yaşayamayacak olanlar için ise çok üzgünüm. Şimdi bu duygu yok, bir albüm çıkmadan zaten YouTube’a düşüyor, hemen dinleyebiliyor ve maalesef hemen tüketiyoruz.

Şu an, müzikseverler de, müzisyenler de bir yandan HMV’ye ağıt yakıyorlar ve bir kısmı da bir yandan HMV’yi nasıl kurtarırız diye kafa yoruyorlar. Elton John gibi bazı müzisyenlerin HMV’yi kurtarmak için bazı şubelerde konser vereceği söylentiler arasında…

HMV, sadece bir müzik market değil, aslında çok daha ötesi, HMV’yi bir kültür, yaşam alanı, her meloman için müzikal bir Disneyland, aynı ruhtan kişilerin buluşma noktası olarak görebiliriz. Hiçbir müziksever oraya zaman öldürmek için girmez, aksine zamanı değerlendirmek için girer. Beatles, Rolling Stones, Oasis herkesin yolu oradan geçmiştir, oraya izini, ruhunu bırakmayan müzisyen sayısı çok azdır ve HMV ruhunu da en çok o izlerden alır. Alışveriş yapalım yapmayalım, şu bir gerçek ki HMV, herkesi buyur eden bir müzik mabedi… Eğer HMV iflasın eşiğinden kurutulursa, bu anılarını yeniden yaşamak, kaybettikleri bazı duyguları yeniden hissetmek isteyen müzikseverler ve HMV’den yolu geçen, HMV’nin değerini bilen ve müzik üzerindeki rolünü azımsamayan müzisyenler sayesinde olacak. Umarım HMV, o hastane odasından dimdik çıkar, bekleyip göreceğiz. 

Kategoriler

Şapgir

Etiketler

HMV