5harfliler.com sitesinin yazarlarından Çağla Özbek, Duygu, Kiraz Akın, Melis Kurultay, Nigar Hacızade, Oşu Bubu, Feride Güntekin ve Zeynep Özsoy 5harfliler sitesi, kadınların gündemi, medyadaki kadının temsili üzerine Tamar Nalcı’nın sorularını yanıtladılar.
Tamar Nalcı
tamar.nalci@gmail.com
‘Ağzına biber sürülmesi’ gereken cinsten bir kelimeymiş gibi davranılan “kadın” kelimesine karşılık bulunulan bir çözüm: 5 harfliler! Bir arkadaşımın Facebook paylaşımıyla rastlamıştım kendilerine ilk. Öncelikle ismiyle, sonrasında içeriğiyle dikkat çeken 5harfliler.com zamanla her gün tıklanan, mutlaka bir göz atılan (en azından günün görseline göz atılması gereken J), paylaşımı artan bir websitesi halini aldı. Merak ettik, 5harfliler.com süreci, aldıkları tepkileri kendilerinden öğrenip “kadın gündeminin peşinde olmak” ne demek onlara soralım istedik.
· 5harfliler.com’un oluşum sürecinden bahsedebilir misiniz biraz? Yazarlar nasıl bir araya geldi, içerik nasıl oluşturuldu?
Duygu: Uzun zamandır aklımızdaydı böyle bir site yapmak. Çağla ve Deniz’le ciddi ciddi çalışmalara başlamamız ise yaklaşık 1 sene öncesini buluyor. Siteyi kurmaya karar verdikten sonra arkadaşlarımızdan, çevremizden yazılarını, düşüncelerini, paylaşımlarını sevdiğimiz, saydığımız kişilere 5harfliler’e yazmalarını teklif ettik. Ağustos 2012’de de siteyi açtık. Şu an 9 kişilik bir çekirdek ekibimiz var. Bu düzenli yazan grubun ürettiği içerik dışında bize gönderilen ya da bizim başka yerlerde okuyup yayınlamak için izin istediğimiz yazılar da oluyor sitede sıklıkla.
· 'Kadınların gündemi' dediğiniz şey neleri kapsar? Bu anlamda 'kadına has gündem' diye bir şey söz konusu olabilir mi?
Çağla: Sitenin sloganının “Kadın gündeminin peşinde bir site” olması kadın gündeminin yerleşik biçimde dayatıldığı/tüketildiği gibi olması gerekmediğine bir göz kırpma aslında. Kadın gündemi illa sadece güzellik/sağlık/magazin değil, bir kadının ilgilendiği her şey olabilmeli düşüncesi yatıyor bunun arkasında. Ben şahsen kadınlara biçilen, sunulan içeriğin farazi bir kadına yönelik üretilmesinden rahatsızlık duyuyorum, siteyi açarken önceliklerimizden biri de buydu. Kısıtlamasız, olabildiğince kabullenici bir gayretle sadece nefret söylemi ve kadın düşmanlığını ötelemeye çalışarak yazınca da doğal olarak herkes tarafından okunabilecek bir içerik ortaya çıkıyor.
Nigar: Benim bir kadın olarak ilgilenip hakkında yazdığım konuyu başka kadınlar ilgiyle okuyorsa benim için o konu “kadın gündemi” şartını yeterince karşılıyor demektir. “Kadına has gündem” olduğunu düşünmüyorum, ama kadınların kadın olma tecrübesinden hareketle başka türlü okuduğu, anladığı ve etkilendiği şeyler hep olacaktır.
Kiraz: Kadına has gündem olmaz mı? Gazetelerde, dergilerde, ekonomi, siyaset, spor sayfalarının yanında “kadın” diye köşeye ayrılan gündem o işte. İçinde güzellik, mutfak ve çocuk bakımı sırları var. Üstelik bu gündem çok da verimli. Bir sırrı tam çözmüşken, hop yenisine geçiyoruz, yalnız o sayfadan dışarıya asla çıkamıyoruz.
· 5harfliler'e feminist diyebilir miyiz?
Çağla: Bana göre bunun en kısa cevabı 5harflilerin küçük parçalardan oluşan kocaman bir robot değil, sadece çok yazarlı bir site olduğu. Ben şahsen kendimi feminist olarak tanımlıyorum, gündemimde de kesinlikle bu var ama 5harfliler’e yazan/okuyan birini hiçbir etikete zorlamak gibi bir kaygım olamaz, kendi adıma sitede ne bulamayacaklarına dikkat edebilirim ancak, o da kadın düşmanlığı.
Melis: Bence denilebilir.
Duygu: 5Harfliler’de çoğunlukla kadınlar yazıyor ve sanırım çoğunluğu kendini feminist olarak tanımlıyor (sanırım diyorum çünkü kimseye ‘feminist misin’ diye sorulmadı yazısı yayınlanmadan önce). Siteyi kurarken amacımız güldüğümüz, ilginç bulduğumuz, sinirlendiğimiz, söyleyecek bir şeyimizin olduğu, güncel ya da güncel olmayan, kısacası istediğimiz her konuda yazmak, bunu yaparken de yazıların Türkiye internet ve medyasının geri kalanında alıştığımızın aksine kadınları eksik, berbat, öteki gibi hissettirmemesine özen göstermekti.
Oşu: Kim ne istiyorsa onu desin, esas olan içerik, o da tüm çeşitliliğiyle ortada.
Kiraz: Aramızda hiç konuşulmayan yegâne konu bu olsa gerek.
Feride: Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz.
· Medyadaki kadın temsili üzerine ne düşünüyorsunuz? Özellikle 'kadın gündeminin peşinde bir site' olarak, artık neredeyse her 8 Mart yaklaştıkça 'erkek şiddetini görünür kılarak' kadınların gündeme gelmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Çağla: Kadın temsili ve temsilleri devamlı kendi aramızda konuştuğumuz ve siteye de sık sık taşıdığımız bir sorun. Bazen gülerek ele alınabilecek kadar sinir bozucu, bazen kabul edilmez şeylerle karşılaşıyoruz her gün. Şiddet haberlerinin “şiddet görmüş, çaresiz insan” temsiliyle verilmesine karşılık ben böyle haberleri verirken kurtulma, mücadele etme hissine odaklanan, konuyu “bakın kadının gözü mosmor” biçiminde değil, daha soyut bir şekilde görselleştirmeye çalışan, daha umutlu resimler, fotoğraflar seçmeye çalışıyorum.
Zeynep: İyi ki kadının medyadaki temsilini sormuşsunuz aslında. (Kadının meclisteki temsilini sorsanız, cevap yazmak çok güçleşecekti.) Çok genel konuşacağım ama kadın temsilinden değil, “temsili kadın”dan bahsetmek daha doğru olabilir. Temsili kadın çocuk doğurmaya, iyi bir eş olmaya, ailesinin beslenme düzenini titizlikle takip etmeye, evde her şeyi kusursuzca yürütmeye ve kocasının arkasında durmaya devam ediyor. 8 Mart yaklaştıkça “erkek şiddetinin görünür kılınması” hakkında ise ağır konuşmak istiyorum. Yani açıkcası, erkek şiddeti öyle çok da görünmez bir şey değil, görmek isteyen baktığı çoğu doğrultuda görebilir erkek şiddetini. Mor makyajlı artistik kadın fotoğrafı galerileriyle nereye varılmaya çalışıldığı bizi sıklıkla düşündüren bir konu.
· Türkiye'de özellikle 90’ların ikinci yarısının belki de en büyük sosyal mücadelelerinden biriydi başörtüsü hareketleri. Neden gerçekten sadece kadınlara ait bu mücadeleyle Türkiye'deki feminist hareketler, şimdilerde çok küçük bir araya gelmeler yaşansa da, genelde uzak kaldılar?
Nigar: Çünkü Kemalizm...
Melis: EVET! 90’larda bugüne oranla daha az sorgulanan; ‘aydın = Kemalist’ ; ‘feminist = aydın’ demek ki; ‘feminist = Kemalist’ analojisinin sorunluluğundan bahsediyorsunuz. Bir problemi çözmek için elinde temel bilgi olarak yanlış/eksik bilgiyle yola çıkmanın doğru sonuca ulaşmayı zorlaştırdığı bir gerçek. Bugün hâlâ komformist ve düzen tutkunu bazı kesimlerde yaygın olsa da ‘aydın = Kemalist’ fikrinin sarsılmazlığı yavaş yavaş son buluyor ve yerini ‘kutsal’ sayılabilecek şeyin ‘barış ve eşitlik’ olabileceği düşüncesine bırakıyor. ‘Öteki’leştirilmiş ve özgürlükleri elinden alınmış- alınmakta olan-, itilmiş, beğenilmemiş, nefrete maruz kalmış; (artık nasıl söylemek istersek) kısacası ‘bir anlamda sizin doğduğunuz şekilde doğmamış’ herkesin aslında baştan sahip olması gereken bazı temel hakların varlığına ayılınmasıyla, bakış açıları biraz genişliyor. Dolayısıyla feminizm ‘bizim’ gördüğümüz haliyle artık yalnızca kadınlarla alakalı, kadınlara dair bir mesele değil. 90’larda ele alınışından farklı olarak artık toplum içi tüm haksızlıkları konu edinmesi mümkün bir hareket. Taraflar, her ne kadar kendi meselelerine öncelik veriyorsa da diğer ‘kendi meselelerinin temelini oluşturan sorunlardan kaynaklı benzer meselelere’ karşı artık bir nebze daha açık. Ya da öyle olmasını diliyoruz
Oşu: Bu soru çok kapsamlı, saatlerce konuşulacak bir soru. Hap gibi bir cevap vermem gerekiyorsa şunları söylerim: İdeolojik kamplaşma ve senelerin önyargıları tabii ki bu alanda da zortladı. Cumhuriyet kadını denen, kendini okumuş, ‘aydın’ ve ‘entelektüel’ gören değişik sınıflardan kadınlar, türbanın kaçmaları gereken, korkmaları gereken bir ideali temsil ettiğine inanıp türban takan kadınları (çarşafı saymıyoruz bile) tekil bir kişiliğe indirgediler. Bir de tabii hiç bir temele dayandırılamayacak şekilde mantıksızlık ve kültürsüzlükle özdeşleştirdikleri ‘doğululuk’, aynı zamanda türbanla bağdaştırdıkları, türbanın sembolize ettiğini düşündükleri bir fikirdi. Sanıyorum şöyle bir inanış vardı: onlar türban takıyorlar, yani zaten haklarını gönüllü olarak vermişler/satmışlar, bizim gibi akıllı değiller, o zaman ne hak aramasından bahsediyorlar? Yani kronik bir burnuhavadalık, körlük, indirgemeci tavır hakimdi. Bu minvalde, onlara göre ya baskı altında yaşamayı seçmiş ya da seçmemiş ve ‘mağdur’ olan türbanlı kadınlar, daha doğrusu türbanı desteklerlerse, sanki kadın haklarına temelden aykırı bir durum yaratacaklardı. Yani Atatürk’e ve onun fikirlerine ihanet edeceklerini düşünüyorlardı. Hâlâ böyle hisseden çok insan var ama kadın hareketi içinde oldukça kırıldı sanırsam. Bu kırılmada öncelikli olarak Kürt hareketinin çok önemli payı var çünkü temelden bütün cumhuriyet ideoloji ve ilkelerini sorgulamaya açtılar. Şüphesiz, kadın hareketinin içinde yukarıda tanımladığım gibi düşünmeyen bir sürü kadın vardı, hepsinin hakkını yemeyelim.
Kiraz: O mesele sadece kadınlara ait değildi. Hatta erkekler bütün tartışmaların tam ortasında duruyor ve mükemmelen manipüle ediyorlardı. 90’lar feminist hareketinin nerede, neye karşı uzak durduğunu tespit etmek çok güç. Şimdi bunu yazarken düşünüyorum hatta hangi mesele “sadece kadına ait” olarak tanımlanabilir diye Türkiye’de. Hiç bir şey gelmiyor aklıma. Kadına erkekler tarafından bizatihi bırakılmamış, bırakılması tercih edilmemiş hiçbir şey kadının meselesi olamıyor.
· 5harfliler.com’da yayınlanan yazılara ne gibi tepkiler geliyor? Sanal şiddete maruz kaldığınız oluyor mu?
Nigar: Daha olmadı, belki sanal şiddete başvuracak kitleye henüz ulaşamadığımızdandır, kimsenin hakkını yemek istemiyorum. Arada misafirliğe gelen trolümsülerimiz oluyor, çikolata ikram ediyoruz.
Duygu: Pek sanal şiddet sayılmaz heralde ama bir defadan fazla “penis de beş harfli”, “yarak da beş harfli” (esprisine uysun diye bir r’yi feda etmişti) şeklinde yorumlar aldık. Bu “inanılmaz mantık hatası” yüzünden utanç içinde siteyi kapatacağımızı umdular belki de... Çok düşündük, çok tartıştık, evet penis de beş harfliydi, hatta bir r’sini saymazsak da yarrak da, peki şimdi ne yapacaktık… ‘Her şeye rağmen’ siteyi kapatmamaya karar verdik. O karar bizim için bir dönüm noktasıydı. Bu yorum karşısında bile yıkılmadıysak bizi artık hiçbir şey durduramayacaktı.
· 'Üç harfliler' gibi 5harfliler de Türkiye'de korku filmi unsuru mudur sizce?
Çağla: Kadınlar değil de durum korku filmi unsuru diyerek Levent Kırcamsı bir yorum yapayım. (Gerçi bir süredir Levent Kırca da bir korku filmi unsuru.)
· Kadına yumurta atan erkek tiyatrocu, kendini devrimci ilan edebiliyorsa, yumruk atan entelektüel erkekler kendilerini ne olarak ilan edebilir?
Çağla: Bir çeşit mağdur olarak ilan edebilir mesela, yapıyorlar da zaten. Şimdi iyice moda olan, sanki dayakçılık kişinin üzerinde hiçbir kontrolü olmadığı hayalet uzvuymuş gibi davranıp kişiyi dayakçılığından/tecavüzcülüğünden ayırma yaklaşımı var. Arkasından sanki konuyla herhangi bir alakası varmış, olabilirmiş gibi “Ama çok okuyor, çok bilgili” diyecek olan mutlaka çıkacaktır.