Türkiye’nin Batılı anlamdaki ilk tiyatro eseri Şinasi’nin “Şair Evlenmesi” diye bilinir. Ama araştırmacı Yervant Baret Manok, gerçeğin hiç de sanıldığı gibi olmadığını anlattı.
ÖZGÜR DUYGU DURGUN
1700’lerin sonunda, yani İstanbul’da ne modern bir Ermeni ne de modern bir Türk tiyatrosundan bahsetmenin mümkün olduğu yıllarda, Venedik’te Ermeni aydınlanmasının öncüsü rahiplerin küçük bir Osmanlı toprağı olan San Lazzaro Adası’ndaki manastırlarında Türkçe metinler yazıp sahnelediklerini biliyor muydunuz?
Bu oyunlara yönelik ilk ciddi araştırma, 1984’te Venedik Ca’ Foscari Üniversitesi’nin Doğu Dilleri ve Edebiyatları Bölümü’nden Yervant Baret Manok’un bitirme teziyle gerçekleştirildi. Manok bu araştırmayı şimdi Doğu ile Batı Arasında San Lazarro Sahnesi başlıklı bir kitap haline getirdi. BGST Yayınları’ndan çıkacak olan kitap, Türkiye tiyatrosunun gelişimine katkısı olan Ermeni aydınlarına mercek tutuyor.
Kitapla ilgili bugün Beyoğlu Cezayir Toplantı Salonu’nda yazar Manok ve Prof. Boğos Levon Zekiyan’ın konuşmacı olarak katılacağı iki buluşma gerçekleştirilecek. Yervant Baret Manok, buluşmadan önce kitapla ilgili sorularımızı yanıtladı.
*Kitabınız aslında moda tabirle “ezber bozuyor” ve Türkçe yazılmış ilk tiyatro örneklerinin Venedik’teki Ermeni Mıkhitarist Manastırı’nda doğduğunu ortaya koyuyor. Üstelik, Ermeni rahiplerin büyük katkılarıyla. Bu ilginç hikâyenin peşine nasıl düştünüz?
Türkiye’de Batılı anlamdaki tiyatronun, bir edebî tür olarak, Şinasi’nin 1860’ta yazdığı Şair Evlenmesi ile başladığı konusunda genel bir kanaat vardır. Ancak bugün, Şinasi’den önce yazıldığı anlaşılan bazı Türkçe tiyatro eserlerinden haberdarız. Bu eserler, Osmanlı sınırları dışında ve genellikle Osmanlı vatandaşı olmayan, Avrupalı doğubilimci ve Türkologlar tarafından kaleme alınmıştır. Ancak bu oyunlardan sadece birkaç tanesi sahnelenebilmiş ve bu çalışmalar münferit olaylar olarak kalmıştır. Mıkhitaristlerin yazıp Venedik’teki San Lazzaro Adası’nda ve Osmanlı ülkesinin çeşitli şehirlerinde açtıkları okullarda sahneledikleri Türkçe oyunların ise sürekliliği olmuştur. Şinasi’den önce oyun yazdığı sanılan birkaç Osmanlı yazarının eserleri ise günümüze ulaşmamıştır.
Bugün Batılı anlamda ilk Türkçe tiyatro oyunlarından bahsederken Mıkhitaristlerin tiyatro faaliyetlerinden genellikle bahsedilmez. Aslında Venedik’te Şinasi’den 60-70 yıl önce, Mıkhitarist rahipler tarafından yazılmış ve sahnelenmiş, Ermeni harfli Türkçe oyunlar da genel olarak “Türkçe tiyatro”nun bir parçasıdır.
Ancak bugüne kadar, ne Türk ne Ermeni hiçbir araştırmacı Mıkhitaristlerin yazıp sahnelediği Ermeni harfli Türkçe oyunları ayrıntılarıyla incelememiştir. Bu çalışmamın amacı, bugüne kadar tam araştırılmamış ve az bilinen bu konuyu -1790’lı yıllardan itibaren Mıkhitaristlerin Venedik’teki San Lazzaro Adası’nda yazıp sahnelediği Ermeni harfli Türkçe oyunları- ayrıntılarıyla Türkiyeli okuyucuya tanıtmak ve ileride bu konuyla ilgilenebilecek araştırmacılara başvurabilecekleri bir kaynak sunmaktır.
1800’lerde manastırda Türkçe oyunların sergileniyor oluşu da son derece ilginç...
Mıkhitaristlerin Venedik’teki manastırına gelen öğrencilerin ve rahiplerin büyük bir kısmı Osmanlı tebaasıydı. Bu insanların Ermenice kadar iyi bildikleri bir lisan olan Türkçeyi kullanmaları, Türkçe bir oyun sergilerken veya izlerken bu oyunun dilini ve içindeki lehçeleri anlamaları doğaldı. Ermeni harfli Türkçe metinlerin yazılıp sahnelenmeye başlandığı 1790’lı yıllarda, Ermenicenin ve Ermeni kültürünün yanısıra, Mıkhitaristlerin vatandaşı oldukları ülkenin dilini ve kültürünü sürdürme eğiliminde olmaları çok normal bir durumdu. Tabii, bütün bu konular 1915 öncesi için geçerlidir. 1915’ten sonra Mıkhitaristlerle Türkiye arasındaki bağlar çok zayıflamışsa da kopmamıştır. Bugün İstanbul’da Mıkhitaristlerin iki okulu faaliyet gösteriyor.
*Buradan yetişen önemli düşün ve kültür insanları oldu mu?
Mıkhitaristlerin Venedik ve Viyana’daki manastırlarından yetişen rahiplerin birçoğu çeşitli konularda yaptıkları araştırmalar, yazdıkları veya çevirdikleri kitaplar, ürettikleri edebî, tarihî, dini vs. eserler sayesinde dönemlerinin en önemli Ermeni aydınları olmuşlardır. Ayrıca Mıkhitarist rahiplerin önemli bir görevi de, birçok şehirde açtıkları okullarda eğitmenlik yapmaktı. Osmanlı ülkesi içinde ve dışında Mıkhitaristlerin açtığı okul sayısı 100 civarındadır. Bunlardan 55’i Venedik Mıkhitarist Birliği, 45’i de Viyana Mıkhitarist Birliği tarafından açılmıştır. Bu okulların çoğu daha sonra savaşlardan ya da siyasî ve maddi sebeplerden dolayı kapanmıştır.
*San Lazarro’da nasıl eserler sahnelenmiş?
Mıkhitaristlerin ne Ermenice ne de Türkçe oyunlarının büyük bir edebî değer taşıdığı söylenebilir. Bu oyunların asıl değeri, henüz ne Ermeni ne de Osmanlı tiyatrosundan söz edebileceğimiz oldukça erken bir dönemde, küçük bir Osmanlı toprağı kabul edilen bir adada oynanmış ilk Batılı tiyatro örnekleri olmalarından kaynaklanır.
Mıkhitaristlerin yazıp sahneledikleri Türkçe komedilerinin seyircileri arasında, çok büyük bir ihtimalle Ermeni olmayan; Türk, Rum, Yahudi ve çeşitli kimliklerden Osmanlı vatandaşları da vardı. Mıkhitaristler, oyunlarında politik konulara değinmedikleri ve padişahı ve Osmanlı yönetimini açıkça eleştirmedikleri için; sahneledikleri komedilerin seyircileri arasında diğer Osmanlı vatandaşlarının da bulunmasından rahatsız olmamışlardır.
*Kitabınızın giriş yazısını kaleme alan akademisyen Mehmet Fatih Uslu’nun sorusu şu: “Bugüne kadar bu eserlere neden bakılmadı, araştırmacılar ve tarih yazıcılar neden bu metinlerin peşinde koşmadı, izini sürmedi?”
Kanımca, Mıkhitarist rahipler tarafından yazılıp sahnelenmiş Ermeni harfli Türkçe bu oyunlar hem Türk hem de Ermeni araştırmacılar tarafından üvey evlat muamelesi görmüştür. Resmî çizgideki Türk araştırmacılar,
Osmanlı edebiyatı ve Osmanlı sanatı adlandırmasını Müslüman- Türk toplumunun üretimiyle sınırlandırmış; Osmanlı’nın diğer unsurlarının üretimlerini görmezden gelmişlerdir. Buna benzer bir şekilde Ermeni araştırmacılar da Mıkhitaristlerin Ermenice oyunlarını araştırmalarına rağmen Ermeni harfli Türkçe oyunları önemsememişlerdir.
*Son olarak Ermeni ve Türk halklarının ilişkileri ve karşılıklı etkileşimleri üzerine araştırmalarınız mevcut. Bu alandaki çalışmalarınızdan da bahseder misiniz?
Türkçe ve Ermenicenin karşılıklı etkileşimleri, birbirlerinden aldıkları kelimeler ve deyimler, ortak sözcükler vs. ile ilgili bir çalışmam, ayrıca din değiştirmek zorunda kalarak Müslüman olmuş Ermeniler hakkında da bir araştırmam var.
*Taraf gazetesi