Prof. Kadıoğlu, Erdoğan’ın ‘Muhteşem Yüzyıl’ çıkışını ve otoriter tavırlarını Milliyet gazetesi muhabiri Zeynep Miraç’a değerlendirdi. “Bir Ermeni’nin bir gün bu topraklardaki ecdat tanımlaması içine girebileceğine inanıyor musunuz?” sorusunu ise Kadıoğlu, ecdat kelimesine açıklık getirerek yanıtlıyor.
Geçen haftanın en hararetli tartışma konusu, Başbakan Erdoğan’ın Muhteşem Yüzyıl dizisi için sarf ettiği sözlerdi. Erdoğan, “Bizim böyle bir ecdadımız yok” dedi, ‘yargıyı göreve çağırdı’. Tartışmanın ana ekseni, Başbakan’ın otoriter tavrıydı. Ne var ki, kopan gürültünün altında kalan bir ayrıntı vardı. Milliyet gazetesinden Zeynep Miraç, Sabancı Üniversitesi öğretim üyesi, siyaset bilimci Prof. Dr. Ayşe Kadıoğlu ile ecdat tanımlamalarına farklı bir açıdan baktı.
Başbakan’ın ‘Muhteşem Yüzyıl’ için sarf ettiği “Bizim öyle bir ecdadımız yok” cümlesinin kendisine “Bizim nasıl bir ecdadımız var?” sorusunu sordurduğunu söyleyen Kadıoğlu, “Bu cümlede bir ecdat tanımlaması var. Ve o ecdat erkek, at üstünde, militer bir görüntüsü var. Belki Muhteşem Yüzyıl tartışmasının dışında, ama benim aklıma ilk bu geldi. ‘Ne kadar dar ve Milli Eğitim müfredatının sınırlarında kalmış bir ecdat tanımı bu’ dedim. Esas sorun, böyle tekil bir ecdat tanımlamasına girmiş olmak benim açımdan. Ben daha çoklu ecdat tanımlamaları olabileceğini düşünüyorum” diyor.
Ecdat dediğimizde aklımıza ille de at üstünde bir Kanuni Sultan Süleyman gelmesinin şart olmadığını dile getiren Kadıoğlu, şöyle devam ediyor: “Bir kadın da düşünebiliriz. Mesela Kadınlar Halk Fırkası’nın kuruluşuna emek vermiş olan Nezihe Muhittin... Vefat ettiğinde Lape Hastanesi’nde ve ruh sağlığı bozuk bir durumdaymış. Cenazesi Şişli Camii’nden kaldırılmış. Hep Büyükdere Caddesi’nin adı Nezihe Muhittin Caddesi olmalı diye düşünürüm. Bu da ecdada saygıdır.”
‘Zabel Yeseyan da bu ülkenin insanlarının ecdadı’
Bu ülkede yaşayan insanların ecdatları arasında Zabel Yeseyan’ın da olduğunu vurgulayan Kadıoğlu, “Üsküdar’da bir caddenin adı Zabel Yeseyan Caddesi olsa ne güzel olur. Ama biz bugün hâlâ Talat Paşa Bulvarı, Reşit Galip Caddesi diyoruz. Oysa artık cin şişeden çıktı. Tek bir ecdat tanımıyla olamayız” diyor.
Miraç’ın, “Siz bir Ermeni’nin bir gün bu topraklardaki ecdat tanımlaması içine girebileceğine gerçekten inanıyor musunuz?” sorusunu ise Kadıoğlu şöyle yanıtlıyor: “Hayır, şu an için buna inanmıyorum. Ama ilerisi için diliyorum diyelim. Şu an için bu epeyce uzak bir hayal gibi görünüyor, ama bunu dile getirmek gerektiğini düşünüyorum. Ecdat yalnızca soy ile değil, bu coğrafyada yaşamış olan kişiler üzerinden de tanımlanabilir.”