OSMAN KAVALA: “İstanbul Rum toplumu bu okul üzerinde hak sahibi. Yurtdışındaki Türkiyeli Rumlar da muhakkak bu projeyle ilgilenecektir.”
YORGO DEMİR
geodem2000@gmail.com
Galata Rum Okulu Vakfı ve Netherlands Architecture Institute (Hollanda Mimarlık Enstitüsü - NAI) tarafından düzenlenen ‘Yeniden İşlevlendirme: Galata Rum Okulu’ başlıklı çalıştay 19-21 Kasım tarihleri arasında yapıldı. Moderatörlüğünü Merve Bedir ve Chris Luth’un üstlendiği çalıştayın sonunda, Galata Rum Okulu’nun ‘By the Rum for everybody’ (Rumlar tarafından herkes için) şiarıyla kullanıma açılması fikri benimsendi. Okul binası, kimliği korunarak ve aidiyeti vurgulanarak, tüm İstanbul’u kucaklayan bir kültür ve sanat merkezine dönüştürülecek.
Kültür merkezi
Yaklaşık bir yıldır, bu düşünce doğrultusunda birtakım pratik adımlar atılıyor. Bu süreçte, ilk olarak, Galata Rum İlkokulu Vakfı Yönetim Kurulu’na dışarıdan danışmanlık yapacak bir ekip oluşturuldu. Başında Yunanistan’da başarılı işlere imza atmış olan BetaPlan mimarlık ofisinden Takis Tavaniotis ve Petros Tavaniotis’in bulunduğu ekip, yapının mimari dönüşümü için bir proje hazırladı. Çalıştayda bu konuda yapılan beyin fırtınasının da, kuşkusuz, projeye önemli bir katkısı olacak. Çalıştayın devamı 19 Aralık’ta, yine Galata İlkokulu binasında yapılacak.
Konu hakkında görüştüğümüz Galata Vakfı Başkanı Meri Komorosano, öncü bir projeye imza atmaktan mutluluk duyduklarını söyledi. Komorosano, “Bu çalıştaydan beklentimiz, daha önce üzerinde karar kıldığımız ‘kültür’ fonksiyonu doğrultusunda, okulumuz için vizyon önerileri geliştirmek” dedi.
Komorosano, sözlerine şöyle devam etti: “Onarım, bir master plan çerçevesinde yürütülecek. Okulumuzu bir kamusal alan olarak kente kazandırmak ve binanın kullanım potansiyellerine dikkat çekmek istiyoruz. Bina yeniden işlevlendirilirken statik, kâr amaçlı bir yönetim anlayışıyla hareket etmiyor, bu mekânın deneyselliğe açık olmasını arzuluyoruz. Yönetim tecrübesi kazanmak, alternatif gelişim modelleri oluşturmak, destekçileri harekete geçirmek, projeyi ve etkinlikleri iyi yönetmek için kentin en önemli kültür ve sanat kurumları ile işbirliği yapmamız gerekiyor. Uluslararası deneyimlere ve desteklere de ihtiyacımız olduğu açık. Okulumuzda gerçekleşen bu deneyimin yalnızca bu bina için değil, bütün İstanbul için yararlı olacağına inanıyoruz.”
Bugüne ve geleceğe yönelik perspektif
Vakfın yönetim kuruluna danışmanlık yapan ekibin önemli isimlerinden, Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kavala, yapının dönüşüm süreciyle ilgili sorularımızı yanıtladı. Kavala, sürecin zor ama heyecan verici olacağını söyledi: “İstanbul Rum toplumu bu okul üzerinde hak sahibi. Yurtdışındaki Türkiyeli Rumlar da muhakkak bu projeyle ilgilenecektir. Bir taraftan geniş bir kesimden görüş ve uzmanların fikirlerini almak, ama öbür taraftan da gerçekçi planlar ve stratejiler oluşturmak lazım. Bu da oldukça profesyonel çalışan bir organizasyon gerektiriyor. Bu, yeni bir kurum yaratma süreciyle iç içe yaşanacak. Tabii, işin mali kısmı, fon ihtiyacı da oldukça önemli, ve bunun için de gerçekçi planlara ihtiyaç var.”
Kavala, çalıştayın düzenleyicilerinden Hollanda Mimarlık Enstitüsü’nün kamu yapılarını dö-nüştürme deneyiminin buradakinden farklı olduğuna dikkat çekti: “Onlar, boş kamu binalarını mahallelerin ve kentlerin ihtiyaçlarına göre işlevlendirmek için çalışıyorlar. Bu, Galata Rum Okulu için de bir anlamda önemli ama asıl ihtiyaç, burada Rum kimliğini ve kültürel mirasını yansıtan ya da bunlarla ilişkili olan işlevlerin yürütülebilmesi. Hollanda’da ve bazı diğer Avrupa ülkelerinde boş kamu binalarının ‘ahali tarafından kültürel amaçlı işgali’ şeklinde bir deneyim var fakat sanırım, Türkiye’de bu tür binaları işgalden korumak için çaba sarf ediyoruz. O yüzden deneyimler birebir oturmayabiliyor ama yöntemleri tartışmak açısından, bir araya gelmenin faydalı olduğunu düşünüyorum.”
Kavala, İKSV’nin Şişhane’deki binasının model olup olmayacağına dair soruyu şöyle yanıtladı: “Bu tür faaliyetlere imkân verecek büyüklükte, çok değerli bir bina. Farklı fonksiyonlar yürütülebilir. Ancak bu yapıya hakkını vermek için, Rum kimliği ve kültürel mirasıyla ilgili çalışmaları nostaljik bir biçimde değil, bugüne ve geleceğe yönelik bir perspektifle yapabilmek gerekiyor. O yüzden İKSV’de veya başka kültür merkezlerinde olmayan bir fonksiyonun orada yürütülmesi lazım. Her kurumun kendine göre bir kimliği vardır. Rum okulunda da böyle bir şeye ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.”
Kavala, özellikle ticaret ve bilim alanlarında öne çıkan Rum toplumunun, kurulacak olan kültür merkezinin de etkisiyle, kendini sanat alanında da göstermesinin mümkün olup olmayacağına ilişkin soruyu şöyle yanıtladı: “Hemen olmasa bile, bu şekilde bir plan yapılırsa, orta vadede öyle bir etkisi olacağını düşünüyorum. Burada önemli olan, standartları belli bir düzeyin altına indirmeden, sanatsal, kültürel ve diğer entelektüel faaliyetlerle ilgilenen gençlere imkân tanınması ve ürettiklerinin duyulmasının sağlanması. Eğer belirli bir program içerisinde bu tür destek faaliyetleri yürütülürse, Rum gençler arasında ciddi bir dinamizme, ciddi bir entelektüel tetiklemeyi sağlayabilir.”
Son olarak, bu merkezin idaresi için, vakıfla birlikte çalışacak, vakfın genel istekleri doğrultusunda programlar hazırlayacak, kaynak bulmak konusunda çaba gösterecek, profesyonel bir örgütlenmeye ihtiyaç olacağının altını çizen Kavala, “Bunun için de kültür ve sanatla ilgilenen, bu konuda çalışan insanlar olması lazım” dedi.