Fethiye Çetin, 301. maddenin yeni yargı paketiyle birlikte mutlaka kaldırılması gerektiğini söyledi.
“AİHM 2010 yılında Dink/Türkiye kararında ve özellikle 2011 tarihinde Akçam/Türkiye kararında bu maddenin öngörülebilir olmadığını yani yasallık ilkesine aykırılığını tespit etmiştir. Öngörülebilirlik şartı, yasa maddesinin, somut olmasını, belirsizlik ve muğlaklık içermemesini şart koşmaktadır. Oysa yasa maddesi keyfi yorumlara açıktır. AİHM’in söz konusu iki kararı nedeniyle Türkiye 301’i acilen kaldırmalıdır. AİHM’İN yetkisini kabul etmiş olan Türkiye’nin başka şansı ve lüksü yok”
4. Yargı Paketi’nde bulunan 301. maddeye ilişkin düzenlemeye itiraz edilmesi üzerine 301. Maddenin yarattığı problemleri değerlendiren Dink ailesi avukatlarından Fethiye Çetin yasanın mutlaka değişmesi gerektiğini belirtti.
Çetin, AİHM tarafından düşünce özgürlüğüne aykırı bulunan “Türklüğü ve devlet organlarını alenen aşağılama suçu”nun düzenlendiği TCK’nın 301. maddesinin bireye karşı devleti koruduğunun altını çizdi. Çetin, “Temel olarak devleti bireye karşı korumayı hedefleyen bu madde günümüz demokrasilerinde kabul edilemez. Çünkü evrensel hukuk ilkelerinin geçerli olduğu demokratik toplumlarda, korunan değer, birey ve hakları olmalıdır. Devlete karşı birey korunmalıdır. Bu maddenin bu haliyle hala ceza kanunu içinde muhafaza edilmesi, reform paketleri ile yasalaştırılmaya çalışılan diğer düzenlemelerin de içini boşaltmakta ve anlamsızlaştırmaktadır” dedi.
“‘Türk milleti’ kavramı ırkçı bir anlayışa yorumlanıyor”
TCK 301/1 maddesindeki “Türk milleti” kavramının, Anayasanın başlangıç hükümlerindeki tanıma uygun olarak ve değişikliğe rağmen hala ırkçı bir ulusçuluk anlayışıyla yorumlandığını söyleyen Çetin “Uygulamada, ‘milli değerler’ söz konusu olduğunda ifade özgürlüğü başta olmak üzere pek çok hak ve özgürlük kullanılamamakta ve korunmamaktadır. Ayrıca, 301/1 maddesinde tanımlanan suç türü, milli ve manevi değerlere yöneltilen saldırıları yaptırıma bağlamaktadır. Bu tür suçlarda yargıç, toplumsal tepkilerin etkisiyle kendi değerlerine de saldırıda bulunulduğu saklı düşüncesiyle taraf olabilmekte ve yasayı eşitliğe aykırı, ayrımcı bir zihniyetle uygulayabilmektedir” dedi.
Yapılan son değişikliğe rağmen mevcut haliyle TCK 301. Maddesinin uluslararası ve iç hukuk düzenlemelerine aykırı olduğunu söyleyen Çetin “ 301 bu haliyle , Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve AİHM içtihatlarına, Anayasanın “hukuk devleti” ve “demokratik devlet” ilkelerini düzenleyen 2. maddesine; temel hak ve özgürlüklerin güvence ölçütlerini düzenleyen 13. maddesine, “ifade özgürlüğünü düzenleyen 26. maddesine, bilim ve sanat özgürlüğünü düzenleyen 27. maddesine, suçların yasallığını düzenleyen 38. maddesine, adil yargılanma hakkını düzenleyen 36. maddesine; sanatın ve sanatçının korunmasını düzenleyen 64. maddesine ve nihayet 90. maddesine aykırıdır” dedi.
Yasa maddesi soyut
TCK 301. maddesinin, yasallık ilkesine aykırı olduğunu belirtti. TCK 301. maddesinde suçun oluşumu için getirilen “aşağılama” kavramının, Eski Ceza Kanunun 159. maddesinde var olan muğlaklığı ve dolayısıyla subjektif yorumları, keyfi uygulamaları artırdığını belirten Çetin “Soyut, muğlak, sınırları belirsiz ‘aşağılama’ kavramıyla, yasallık ilkesine aykırı bir durum yaratılmıştır.
Son olarak AİHM’in Türkiye’yi 301. nedeniyle mahkûm ettiği iki kararı hatırlatan Çetin “AİHM 2010 yılında Dink/Türkiye kararında ve özellikle 2011 tarihinde Akçam/Türkiye kararında bu maddenin öngörülebilir olmadığını yani yasallık ilkesine aykırılığını tespit etmiştir. Öngörülebilirlik şartı, yasa maddesinin, somut olmasını, belirsizlik ve muğlaklık içermemesini şart koşmaktadır. Oysa yasa maddesi keyfi yorumlara açıktır. Kişi yazdığı, söylediği şeylerin soruşturmaya uğrayıp uğramayacağını bilemiyor. İfade özgürlüğünün süreklilik arz eden bir şekilde tehdit edilmesi söz konusu. AİHM’in söz konusu iki kararı nedeniyle Türkiye 301’i acilen kaldırmalıdır. AİHM’İN yetkisini kabul etmiş olan Türkiye’nin başka şansı ve lüksü yok” dedi.