Arundhati Roy, Adnan Hoca, Freddie Mercury, Reşat Nuri Güntekin ve daha fazlası Serdar Aksoy'un hazırladığı şapgir'in kısa tarihinde...
Serdar Aksoy
serdaraksoy@yandex.com
İstiklâl Marşı'yla başlayan ders kitapları bir başka marşla sona ererdi, hatırlayacaksınız. Şöyle başlıyordu Öğretmen Marşı: “Alnımızda bilgilerden bir çelenk,/Nura doğru can atan Türk genciyiz./Yeryüzünde yoktur, olmaz Türk'e denk;/Korku bilmez soyumuz.”
Hâlâ var mıdır bilmiyorum, fakat Türkçe ders kitaplarında “Okuduğumuzu Anladık Mı” diye bir bölüm yer alırdı. Öykü, şiir vs. bir metin verilip, öğrenciden konuyla ilgili soruları cevaplaması beklenirdi.
Şimdi, biri çıkıp da “Öğretmen Marşı ne anlatıyor” diye sorsa, bu yaşımda apışıp kalırım. Başlığı dışında marşın hedef kitlesinin öğretmenler olduğunu hangi dizeden anlamamız gerekiyor? Mesela adını, Doktor Marşı diye değiştirsek kim itiraz edebilir? Ya da tarikat şeyhi marşı?
“Candan açtık cehle karşı bir savaş,/Ey bu yolda ant içen genç arkadaş!/Öğren, öğret hakkı halka, gürle coş;/Durma, koş.” Üstteki dizeler biraz ipucu verse de, Öğretmen Marşı'nın, “Bir topluluğu simgelemek için düzenlenmiş müzik parçası” olarak tanımlanan “marş” sözcüğünün yakınından bile geçmediği çok açık.
Öte yandan; tema zayıflığını ya da “ant,” “koş,” “coş,” gibi klişe-komik ifadeleri bir kenara bırakırsak marşta, en hafif tabirle etnik merkeziyetçi, en hakkaniyetli tabirle ırkçı ifadelerin kullanıldığı çok açık. İstanbul Üniversitesi'nden ordinaryüs sıfatıyla 1958 senesinde emekli olan İsmail Hikmet Ertaylan'ın yazdığı bu marş için en yerinde ifade ise, kanımca, “safsata” olur.
Gelelim bu uzunca girizgâhın sebebine...
24 Kasım, Şap
Öğretmenler Günü, Türkiye'de 1981'in 24 Kasım'ında kutlanmaya başladı. Hayata tek bir isimle başlayıp üç isimle bitirme şerefine nail olan Mustafa Kemal, 24 Kasım 1928'de Millet Mektepleri'nin Başöğretmeni oldu. Atatürk'ün 100'üncü doğum yıl dönümü olan 1981'de ise, Başöğretmen olduğu 24 Kasım'ın Öğretmenler Günü olarak kutlanmasına karar verildi.
Öğretmenlerin Öğretmenler Günü'nü kutlayıp 1960'lara yollanalım...
1961'in 24 Kasım'ında Hindistan'ın Kerela eyaletinde, 36 yıl sonra İngilizlerin saygın edebiyat ödülü Booker'a değer görülecek bir bebek dünyaya gelir. Delhi'de mimarlık eğitimi alır, ancak mesleğini hiç sevmez. Bir süre kocasıyla birlikte çiçek çocuk olarak yaşar, bursla gittiği İtalya'da da yazarlık yönünü keşfeder. Anladığı yazarlıktan çıkan kitap ise “Küçük Şeylerin Tanrısı”dır.
Arundhati Roy'a “nice yıllar” diledikten sonra bir asır geriye gidersek...
Bizim “kedi canını seven” Adnan Hoca'nın “Yaratılış Atlası” adlı kitabıyla çürütmeye çalıştığı Darwinizm'in temel taşı “Türlerin Kökeni” de Londra'da bir 24 Kasım günü yayımlandı. Darwin'in 1859'da basılan kitapta ele aldığı evrim teorisi, canlıların ortak atalardan evrilerek çeşitlendiği düşüncesine dayanıyor. 1250 kopya basılan kitabın ilk baskısının bir günde tükendiğini de belirtelim.
18'inci yüzyıldan 20'nci yüzyılın sonuna varalım...
Milenyum'a dokuz kala öldüğünde henüz 45 yaşındaydı. Parsi kökenli bir ailenin çocuğu olarak Zanzibar'da dünyaya geldi, Bombay'da okudu, 17 yaşındayken ise Brintanya'ya taşındı. 1989'da HIV Pozitif teşhisi konan Rock'ın Tanrısı, 23 Kasım'da Queen'in menajeri Jim Beach'in yaptığı açıklamayla AIDS taşıdığını kamuoyunu duyurduktan bir gün sonra hayata veda etti. “Bohemian Rhapsody” ve “We Are the Champions” gibi birçok hit şarkının yazarı olan Freddie Mercury'nin, cenaze töreni zerdüşt bir rahip tarafından yönetilirken, efsanenin naaşı Kensal Mezarlığı'nda yakıldı. Küllerinin akıbeti ise bugün hâlâ bilinmiyor.
25 Kasım, Gir
2000'e merhaba demek üzereyken, 1999'un 25 Kasım'ında PKK Lideri Abdullah Öcalan'a verilen idam cezası Yargıtay tarafından onandı. 2002'de çok yakın savaş tehdidi ve terör halleri dışında kaldırılan idam cezası, 2006'da tüm suçlar için kaldırıldı. Cezası ağırlaştırılmış müebbet hapis olarak güncellenen Öcalan'ın, bugün bir sözüyle onlarca ölümün önüne geçebilmesi, dünyanın en ilkel cezalandırma yönteminin kaldırılmasının ne denli yerinde olduğunun bir kanıtı olabilir mi?
Cumhuriyet'in ilk yıllarına gitmek isteyen buradan devam edebilir...
Şapka ve Kılık Kıyafet İnkılâbı'nın birçok insanın ölümüne neden olduğunu biliyor muydunuz? Bugün kadük kalsa da Şapka ve Kılık Kıyafet İnkılâbı'na karşı Rize'de gerçekleştirilen gösteriler sonucu sekiz kişi idama mahkûm edildi. Buradan Atatürk'ün ileri görüşlülüğü konusunda bir çıkarım yapmaya gerek var mı?
“Çalıkuşu,” “Yeşil Gece,” “Yaprak Dökümü” ve “Anadolu Notları” gibi saygın eserlerin saygın yazarı Reşat Nuri Güntekin bir 25 Kasım (1889) günü dünyaya geldi. 1939'da milletvekili olarak TBMM'ye giren Güntekin, 1950'de Paris'te Kültür Ataşesi oldu ve UNESCO'nun Türkiye temsilciliğini yürüttü. Güntekin'in eserleri birçok dizinin senaryosuna temel teşkil etti. Bunun üzerine, kitabevlerinde “Yaprak Dökümü” romanını gören zamane gençleri, “Aaa, Yaprak Dökümü'nün kitabı çıkmış” diye hayretler içinde kaldılar.
Şapgir'in Kısa Tarihi'ni bu hafta, Fas'ta geçen yıl bugün yönetime gelen Adalet ve Kalkınma Partisi'yle sonlandıralım. Bizim AKP'den esinlenen parti de ılımlı İslam çizgisinde siyaset yapıyor. Fas halkıyla ettiğimiz kader birliği bir hayli manidar değil mi? Bir de unutmadan partinin amblemi hemen yanda.
İsim: Ahmet (erkek), Damla (kadın)
Yemek: Barbunya pilaki
Şapgir şiiri: Che Guevera
Bizim de dağlarımız vardır Che Guevara
Bakma şimdi durgunsa, bir şahan gibi duruyorsa
Yorgundur, savaşlar görmüştür, çeteciler barındırmıştır
Yani satılmış değillerdir, hiç tüfek patlamıyorsa
Alaçamın, mor meşenin ardına, silah çatıp yatmaya
Bizim de dağlarımız vardır Che Guevara
Bizim de halkımız vardır Che Guevara
Unutulmuş uzak tarlalar yalazında
Sazıyla, türküleriyle kardeşliğe vurgun
Bütün ulusların halkları gibi
Ve yalnız büyük fırtınalarla kımıldayan
Bizim de halkımız vardır Che Guevara
Bizim de ozanlarımız vardır Che Guevara
Sağ çıkmış güneşsiz taş odalardan
Yüreğiyle barışa, sevgiye yönelmiş
Çelik öfke bir yanı, bir yanı uysal mavi
Eğilmeden dimdik geçmiş demir kapılardan
Bizim de güzel insanlarımız vardır Che Guevara
Bizim de delikanlılarımız vardır Che Guevara
Yokluklardan biyol kopup gelmiş
Üç zeytin, az ekmek üniversitelerde
Düzen çarpar önce, alkol vurur
Başkaldırırlar akılları suya erende
Çünkü Vietnam hepimizin Vietnam'ı
Kongo hepimizin Kongo'su
Bir kez özsu yürümüştür dallara
Patlayacaktır ağır sancılarla karanlıklar
Varmak için o güzel yarınlara
Bizim de dağlarımız vardır Che Guevara
Ankara, Ekim 1967
Metin Demirtaş