Osmanlı'da sahneye çıkan ilk profesyonel Ermeni kadın oyuncu Arusyak Papazyan’ın yaşamı, hem bir sanat direnişini hem de kadınların sahnedeki varlık mücadelesini gözler önüne seriyor. Dr. Barkev Balımyan yıllar süren bir ilgi ve çalışmanın ardından Papazyan’ın yaşamını kaleme aldı. Aras Yayınları’ndan çıkan “Arusyak Papazyan: Osmanlı Ermeni Sahnesinde Bir Öncü” oyuncunun yaşamına ve dönemin kadın mücadelesine dair derin bir keşif sunuyor.
1841'de İstanbul'da dünyaya gelen, 1907'de gene İstanbul'da vefat eden Arusyak Papazyan, Osmanlı İmparatorluğu'nun ilk profesyonel Ermeni kadın tiyatro sanatçısıydı. O her şeyden önce yol açıcı bir öncüydü.
O dönemin katı dini ve toplumsal kurallarına rağmen Arusyak Papazyan’ın sahneye çıkması, onun kişisel direncinin ve sanat tutkusu uğruna göze aldığı risklerin bir göstergesi aslında. Osmanlı topraklarında tiyatroyu meslek edinip sahneye çıkma cesareti gösteren Papazyan, cesaretin bedelini ise yürek burkan bir yaşamla ödemek zorunda kaldı.
Cesareti pusulası oldu
Cesurdu, çünkü daha önce yapılmayanı yapmıştı. Önünde bir yol göstereni yoktu. Onun önünde yürünmüş bir yol yoktu. Takip edeceği bir örnek olmadan kendi yolunu çizme cesaretini ve iradesini sergileyerek bu rolü üstlendi. Ayrıca sahnede yer almasıyla, daha önce kadın karakterleri canlandıran erkek oyuncular için de güçlü bir alternatif haline geldi. Hayatını tiyatroya adayan Papazyan’ın kaderi belki de doğduğu gün, ismiyle çizilmişti.
Venüs gezegeninin Ermenice karşılığı olan Arusyak ismi aynı zamanda sıklıkla kullanılan bir kadın adıdır. Venüs, Roma mitolojisinde aşk ve güzellik tanrıçası olarak bilinir. Hem tanrıları hem de ölümlüleri büyüleyen güzelliğiyle aşkın ve tutkunun simgesi olur. Tanrıça Venüs’ün aşkı, tıpkı ismini aldığı, o güneşe yakın gezegenin yıkıcı sıcaklığı gibi, hem büyüleyici hem de yakıcıdır. Arusyak ise Venüs’ün güneşe tutulması gibi tiyatroya tutulmuş, tiyatro ateşiyle yanıp kavrulmuş ve sonunda eriyip gitmiştir.
Bir hayat, bir dönemin aynası
Arusyak’ın yaşamı, sadece bir kadının sahneye çıkışının öyküsü değil, aynı zamanda bir dönemin sosyal ve kültürel yapısının da aynasıdır. Onun öyküsü ve yaşamındaki kırılma noktaları, yalnızca Osmanlı Ermeni toplumunun değil, Osmanlı İmparatorluğu’nun da toplumsal dönüşümüne ışık tutuyor.
Arusyak Papazyan’ın yaşamının bilinmeyen yönleri, Barkev Balımyan’ın kaleme aldığı “Arusyak Papazyan: Osmanlı Ermeni Sahnesinde Bir Öncü” kitabıyla gün yüzüne çıkıyor. Balımyan, Arusyak Papazyan’ın yaşamöyküsünü, tiyatro aşkıyla ve gücüyle şekillenen bir direniş öyküsüne dönüştürerek aktarıyor. Batı tarzı tiyatronun Osmanlı topraklarına girişi ve kadın oyuncuların sahneye çıkma mücadelesi üzerinden Osmanlı halklarının ve özellikle Osmanlı Ermeni toplumunun kadınlara bakışını derinlemesine inceliyor.
Sahne ışıkları Papazyan’da
Bazı isimler zamanla unutulup giderken, bazıları ise geçmişin sis perdesinden çıkıp yeniden sahneye davet edilir. Barkev Balımyan’ın çalışması, sahne ışığını Arusyak Papazyan’a çevirerek onu yeniden yaşatıyor. Bugün yalnızca biyografik notlarla sınırlı kalan Arusyak’ın öyküsü, bu kitapla birlikte hafızalarda yeniden canlanıyor. Belgesel niteliği taşıyan anlatımıyla Balımyan, okuru arşivler ve belgeler arasında dolaştırırken, kişisel yorumlarıyla bu yaşam öyküsünü durağanlıktan çıkarıp, tarihsel bir aktör olarak yeniden konumlandırıyor. Kitap, tarih yazımında çoğu zaman geri planda bırakılan kadınlar ve Ermeniler üzerinden, Arusyak Papazyan’ın özelinde Osmanlı Ermeni tiyatrosunu görünür kılarken, aynı zamanda okuyucuyu henüz tam anlamıyla keşfedilmemiş bir alanla tanıştırıyor.