şapgir’in kısa tarihi

10 Kasımda herkesin aklına gelen o tek gün dışında başka neler oldu? Tek hayali şair olmak olan Mihail neyi icat etti? Berlin Duvarı, Varlık Vergisi ve dahası Serdar Aksoy’un hazırladığı “şapgir’in kısa tarihi”nde...

Serdar Aksoy
serdaraksoy@yandex.com

Malûm, 10 Kasım dendi mi herkesin aklına saat ve dakika ayrıntısıyla tek bir gün geliyor. Oysa ki, Mustafa Kemal'in Samsun'a ayak bastığı yılın 10 Kasım'ında ne olduğunu hemen kimse hatırlamaz. O vakit 1919'dan girelim mevzuya...

10 Kasım, Şap

Rusya'nın Altay bölgesinde bulunan Kurya Köyü'nde bir mucit dünyaya gelir. Timofey oğlu Mihail'in tek hayali şair olmaktır. 1938'de askere alınan genç Mihail'e, Kızıl Ordu da söz konusu idealini gerçekleştirme fırsatı yaratamaz; onu ancak tank şoförü yapar. Askere alındıktan üç yıl sonra Bryansk Cephesi'nde savaşan Mihail, çatışmalar esnasında yaralanır ve hastaneye kaldırılır. Hastanede yatarken arkadaşlarının Sovyet tüfekleriyle ilgili rahatsızlığını duyan genç şair adayı, bu meseleyi çözmek için çalışmaya başlar ve sonunda bugün kim bilir kaç kişinin canını almış olan AK47'yi icat eder.

“Birileri gelip, ellerimin milyonlarca insanı öldürdüğünü bilerek geceleri nasıl uyuduğumu sorunca, şu cevabı veriyorum: “Uyku problemi yaşamıyorum, vicdanım rahat. Ben yurdumu savunmak için silah icat ettim” diyen Mihail Timofeyeviç Kalaşnikov'un doğum gününü bir televizyon kanalına yaptığı şu açıklamayla kutlayalım: “İnsanların kullanabileceği, çiftçilere örneğin, çim biçerken faydalı olacak bir çim biçme makinesi icat etmiş olmayı tercih ederdim.

1989'da, 9 Kasım'ı 10 Kasım'a bağlayan gece, Batı'da “Utanç Duvarı” olarak anılan Berlin Duvarı yıkılmaya başladı. Sosyalist Doğu Almanya'dan kapitalist Batı Almanya'ya kaçışları önlemek için ilk olarak dikenli tellerle ayrılan sınıra, 23 yıl önce bugün yıkılmaya başlayan 43 metre uzunluğundaki duvar sonradan örülmüştü, dikenli teller ise vazifesiz bırakılmayıp duvarın üstüne eklemlenmişti.

Berlin Duvarı'nın yıkıldığı gün bir başka Sosyalist ülkede de hareketli günler yaşanıyordu. Bulgaristan'da yaşayan Türklere uyguladığı muhtelif baskılar sonucu Türkiye'deki Bulgar göçmenleri tarafından bir nefret objesi olarak anılan Todor Jivkov da Doğu Avrupa'da yaşanan rejim değişikliklerine boyun eğerek bir 10 kasım günü tüm yetkilerini bırakmak durumunda kalmıştı. Bir köylü çocuğu olarak dünyaya gelip, Komünist Parti Merkez Komitesi Birinci Sekreterliği'ne kadar yükselen Jivkov'un 1965 yılında kendisine karşı girişilen bir askeri darbeyi önlediğini de “sivilleşme” adına belirtmekte fayda var.

11 Kasım, Gir

Doğum yeri: Moskova, Mariinskiy Hastenesi. Doğum tarihi: 11.11.1821. Baba adı: Mihail. Ana adı: Maria. Yukarıda açık kimlik bilgilerini verdiğimiz kişiyi yavaş yavaş soyalım. Babası Mihail Bey, annesi Maria Hanım olan küçük Fyodor, annesini tüberküloz hastalığından kaybedince babası onu amcasının yanına karga kovalamaya değil, mühendis mektebine gönderdi. Kısa kesersek; doktor babanın “Evladım, oku da adam ol” tavsiyesini fazla ciddiye alan Fyodor, bugün edebiyat çevrelerinde Dostoyevski olarak biliniyor.

Balkanlardan gelen soğuk hava dalgasının peşine takılıp Türkiye'ye dönecek olursak... 'Bu kanun aynı zamanda bir devrim kanunudur. Bize ekonomik bağımsızlığımızı kazandıracak bir fırsat karşısındayız. Piyasamıza egemen olan yabancıları böylece ortadan kaldırarak, Türk piyasasını Türklerin eline vereceğiz' ifadesi, 11 Kasım 1942'de konan Varlık Vergisi'nin anlam ve öneminin altını çizmek için sanıyorum yeterli.

Avusturya tahtı veliaht prensi Arşidük Franz Ferdinand'ın öldürülmesiyle başlayan I. Dünya Savaşı 1914'ün 11 Kasım'ında imzalanan Rothondes Anlaşması'yla sona ererken, İstanbul Sıkı Yönetim Mahkemesi'nin Cumhuriyet gazetesini süresiz olarak kapatması da 11 Kasım 1980 tarihine denk düşüyor.

İsim: Latife (Kadın olsa daha iyi olur)

Yemek: Patates musakka

şapgir şiiri:

İşim gücüm budur benim,

Gökyüzünü boyarım her sabah,

Hepiniz uykudayken.

Uyanır bakarsınız ki mavi.

***

Deniz yırtılır kimi zaman,

Bilmezsiniz kim diker;

Ben dikerim.

***

Dalga geçerim kimi zaman da,

O da benim vazifem;

Bir baş düşünürüm başımda,

Bir mide düşünürüm midemde,

Bir ayak düşünürüm ayağımda,

Ne haltedeceğimi bilemem.

Orhan Veli Kanık

 

 

Şapgir'de bu hafta 

Kategoriler

Şapgir