2 Mart 2025'te kaybettiğimiz Edip Akbayram, Agos'un 1 Mayıs 1998 tarihli sayısında Jaklin Çelik'in sorularını yanıtlamıştı. Röportajı tekrar paylaşıyor, Akbayram'ı saygıyla anıyoruz.
Camların arkasında gece ve kar
Beyaz karanlıkta parlayan raylar.
Umutsuz çaresiz sallanan eller
Kavuşulmamayı anlatıyorlar.
Üçüncü mevki bekleme salonu
Çıplak ayaklı bir çocuk yatıyor.
Gece ve kar yine pencerelerde
Acı türküsünü mırıldanıyor.
Bir türkü söylüyorlardı içerde
Bu giden kardeşimin türküsüydü.
Arkadaşlar bakmayın gözlerime
Bu milyonların türküsüydü.
Bu dizeler Nâzım Hikmet'ten... Nâzım'ın yüreğinden kelimelere dökülen, milyonlara ithaf edilmiş sadece birkaç satır... Bu satırlar yaşadığımız coğrafyada din, dil, ırk farketmeksizin hepimizi anlatıyor... Tıpkı Edip Akbayram'ın 30 yıllık sanat yaşamında, o buram buram Anadolu kokan sesiyle söylediği, yüzlerce şarkı gibi... 30 yıldır buram buram insan kokan yüreğiyle, milyonlarca yüreğe dökülüyor şarkılarıyla... O, fikirleri ve yaptığı sanatla, ulaştığı kitleyle de bire bir örtüşen ender sanatçılardan.
1950 Gaziantep doğumlu. Üniversite sınavları için geldiği İstanbul'da, tesadüfen bir müzik yarışmasına katılır. Okulla müzik arası bir tercih yapması gerektiğinde, müziği seçerek bugünlere kadar yine kendi tabiriyle düşe kalka gelir. 30 yıl sadece müzikle geçmez.
Savaşımcı ve bir o kadar da hümanist kimliğiyle, ihtiyacı olan herkesin yanında yer almaya çaba sarfeder. Şimdi ise 30 yıllık emeğinin geç veya erken olmasının önemi olmaksızın, fazlasıyla hakkedilmiş ilgisiyle karşı karşıya.
Prestij Müzik'ten çıkan ‘Dün ve Bugün’ adlı albümü geçtiğimiz ay piyasaya sürüldü. Albüm, Edip Akbayram'ın daha önce seslendirdiği eski çalışmaların bir derlemesi. Kısa sürede yurtiçi ve yurtdışında 600 bin adet sattı. Yeni kasetinden yola çıkarak Edip Akbayram'la genel bir sohbet yaptık. Sınırlar belirlemeksizin. Çünkü Edip Akbayram'a göre çizgiler yok. Bir şey vardır konuşulur veya yoktur konuşulmaz...
Müzik şirketinin promosyon çalışması, albümün satışında ve sanatçının tanıtımında ne derece etkili?
İmkânlarım dahilinde yaşadığım topluma nitelikli şeyler vermeye çalıştım.
'Tam otuz yıldır varım. Ama yapı gereği medyatik bir insan olamadım. Olmayı da istemedim. İki satır bir yazı çıksın ama onurlu bir yazı çıksın. Beni dinleyen 200-250 bin kemikleşmiş bir kitle var. İmkânlarım dahilinde yaşadığım topluma nitelikli şeyler vermeye çalıştım. En son müzikteki bu kargaşadan çok soğudum. Çünkü ben de bir yürek taşıyorum. Okuduğu şarkıyla, sanatçılığı ayıramayan bir kulvardayız biz. Bunlar beni çok üzdü. Aslında birkaç sene albüm yapmamayı düşündüm. Tesadüfen Prestij Müzik'ten böyle bir öneri gelince kabul ettim. Aldığını müziğe harcayan bir firma olduğu için iki albümlük bir anlaşma yaptım"
Sanat ve sanatçının ifadesi nasıl olmalıdır?
Halk kendine ihanet edene dersini çok güzel verir...
"Ben bir sanatçıyım. Sanatçı da yaşadığı coğrafyadaki insanlarla, türkülerini yürek yüreğe, beyin beyine taşımak zorunda. Sanatçılık budur. Haksızlığa tamammülüm yok. Hayatım boyunca, sömürülen herkesin yanında olmaya çalıştım. Birbirini seven insanlarla elektriklenme, sevgi karşılıklıdır. İnsanda sıcaklık çok önemli. Zaten Türkiye gibi bir ülkede bizi ayakta tutan bu sevgi. Yoksa otuz yıl bu ülkede çok zor koşullar yaşadım. Bizim kuşağımızdan bana beş tane isim sayamazsın. Yollarını değiştirdiler, yürüdükleri çizgi yok oldu. En büyük yargı organı halktır. Halk kendine ihanet edene dersini çok güzel verir."
Bildiğim kadarıyla bir dönem ‘Aldırma Gönül’ şarkısı yasaklıydı...
Türkülerden, sanattan korkmayın. Bunlardan korkmadığınız zaman ülkede demokrasiden, çağdaşlıktan bahsedin.
"Hayır, yasak değildi. Ama küçük bir yerin mülki amirinin özel zevkine göre yasak kelimesi getirilebiliyordu. Yasak olması için bunun sanatçıya resmi yoldan tebliği önemlidir. "Sayın Edip Akbayram siz Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde 'Aldırma Gönül' parçasını okursanız TC'nin bilmem ne maddesinin bilmem nesine göre bu suçu işlersiniz!" O olmadığına göre benim hiçbir şarkım yasak olmadı. Mesela ben Gaziantep'e gidiyorum ‘Aldırma Gönül’ü okuyorum. Urfa'da Emniyet Amiri diyor ki "Bunu burada okuyamayacaksın!" Okurduk. 3 saat karakolda oturur çay kahve içerdik. Bu tür kişisel engellemeler vardı. TRT’de 10 sene yasaklandı. Onlara şunu söyledim: “Türkülerden korkmayın, sanattan korkmayın, bunlardan korkulmaz. Bunlardan korkmadığınız zaman ülkede demokrasiden, çağdaşlıktan ve ileri gitmekten bahsedin. Kendi ülkemin ulusal televizyonunda 'Aldırma Gönül' ve 'Eşkiya' parçalarımı okuyorum. Değişen tek şey saçlarımın beyazlaşması. Yoksa kulağım aynı, burnum aynı. O kirli politikayı yaratanlar o kirli kafalarda gizli."
80 öncesi ve sonrası aydın kesimde bir değişiklik söz konusu mu?
Tartışılması lazım. Biz hep birbirimize kızdık, kavga ettik.
"Şu anki aydın kesimini tutarsız buluyorum. Tabii bu dengesizliği de Türkiye'nin geçirmiş olduğu darbelere bağlıyorum. Bir defa Türkiye'de yapılan darbelerin hepsi genelde sola yapılan büyük darbelerdi. Bir de Türkiye'nin siyasi istikrarına baktığınız zaman, solun başına ne geldiyse hep bölünmekten gelmiştir. Ben size küsüyor ve farklı bir parti kuruyorum, veyahut illegal farklı bir eylem yapmaya kalkıyorum. Yıllarca söyledik. Yapmayın, masa başına oturduktan sonra ufak tefek detaylar götürülür. Çünkü sonucuna baktığınız zaman sosyalizm istiyorsunuz. Paylaşımı, insan hak ve hukukunu, demokrasiyi istiyorsunuz. Oturulup tartışılması lazım. Ama biz hep birbirimize kızdık, birbirimizle kavga ettik. Şu anki Türkiye'nin siyasi istikrarında çok çabuk ve bir kısa dönemde eğer birlik ve beraberlik olmazsa, solun adı da kalmayacaktır."
Bu coğrafyada yaşayan bütün ‘ötekiler’ hakkında...
Ben kötü insanların olduğuna inanmıyorum, kötü yönlendirilen insanların olduğuna inanıyorum.
"Ben azınlık veya fazlalık olarak hiçbir şey görmüyorum. Bu coğrafyanın içinde kimler yaşıyorsa hiçbir ayrım yapmaksızın benim için insandır. Türktür, Kürttür, Ermenidir, Çerkezdir, Rumdur. Kesinlikle öyle bir kompleksim olmadı. Sanatçılar için gerekli olan tek şey insanlar. Bir kere sanat hiçbir şeyi ayırmadan paylaşmaktır. Bunun içine sevgi de girer, kavga da. Bu coğrafyada yaşayanları, yıllarca da yaşamış olanları hepsini de kucaklıyorum. Hepsinden önemlisi şapkamla saygımla eğiliyorum. Dünyanın her yanında yanlış yere yönlendirilen insanlar olduğu gibi bizim ülkemizde de var. Zaten ilk başta bu görülebilseydi sanat adına, politika adına çok şeyleri kotarırdık."
Son olarak da...
Agos'u okuyan bütün güzel insanlara saygı ve sevgilerimi yolluyorum...
Edip Akbayram'ın sesinden Nazım Hikmet'in Gidenlerin Türküsü