Rober Koptaş’tan ilk kitap, ilk roman: ‘Unufak’

Agos’un ve Aras Yayıncılık’ın eski genel yayın yönetmeni Rober Koptaş’ın ilk kitabı ‘Unufak’, İletişim Yayınları’ndan çıktı.

Yayınevi romanı şu cümlelerle tanıttı:

“Rober Koptaş, 20. yüzyılın büyük olaylarının gölgesinde bir ailenin dünyasını anlatıyor. Anadolu’daki meçhul bir şehirde başlayıp İstanbul’a varan hikâyede, zamanın durmadan dönen çarkları arasında öğütülen insancıkları izliyoruz. Onların her biri, önceki kuşaklardan miras yükleri ardında bırakmak, alınlarına yazılı kaderden kaçmak için çabalıyor. Peki bunu başarabilecekler mi? Kabuk bağlamış sırlar, anlatılanlar ve anlatılmayanlar, insanı gölgesi gibi takip eden sızılar... Unufak, sadece bir ailenin değil, insana dair tüm duyguların da hikâyesi...”

Rober Koptaş, 1977’de İstanbul’da doğdu. Lusavoriçyan, Karagözyan, Surp Haç Tıbrevank okullarından sonra Marmara Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü’nde lisans eğitimini tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi’nde, yazar, hukukçu, mebus Krikor Zohrab hakkındaki teziyle Modern Türkiye Tarihi yüksek lisansı derecesini aldı. Üniversite öğrenciliği yıllarından itibaren çalıştığı Aras Yayıncılık’ta 2015-2023 arasında genel yayın yönetmenliği yaptı. 2006’da ‘Hayat, Olduğu Gibi’ başlığı altında köşe yazıları yazmaya başladığı Agos gazetesinde, 2007’de Hrant Dink’in katledilmesinin ardından editör olarak görev aldı; 2010-2015 arasında gazetenin genel yayın yönetmenliğini üstlendi.  Express, 1+1, Mesele, Agos, Notos, Toplumsal Tarih, Tarih ve Toplum, Birikim, Bianet, K24, Gazete Duvar, Civilnet gibi çeşitli mecralarda yazı, söyleşi ve makaleleri yayımlandı. Bir Ermeni ailesinin 20. yüzyıldaki hikayesine odaklanan ‘Unufak’, bu ailenin farklı kuşaklardan fertlerinin yaşantılarını aktarıyor:

Rober Koptaş FOTO: Erkin Ön

“Evimiz orada, o kavaklı şehirdeydi, sonra İstanbul’a geldik, çünkü başka İstanbul yoktu. İstanbul yuvamız oldu ama aslında hep yuvasızdık. Sirkeci’deki iş hanının tepesinde iki göz odamız oldu, kuş yuvası gibi ama insan yuvası olacak yer değil. Dört çocuklu bir aile için hiç değil. Taşı toprağı altın diye İstanbul’a çalışmaya, yeni bir hayat kurmaya gelenlerden farklıydı halimiz. Bizim dönecek yerimiz yoktu, biletimiz tek yöndü.”

Kategoriler

Kültür Sanat Edebiyat