Birkaç gün önce Toros Apik ile görüştük. Toros Ahparik Zileli, dünya tatlısı bir büyüğümüz. Yıllardır onurla sürdürdüğü ve pek dillendirmediği harika bir vefa örneği sergiliyor.Faik Ali Bey’in verdiği cevap; “Bu cinayetleri işlemeyeceğime göre istifamı kabul buyurun, başkasını tayin edin, emirlerinizi o uygulasın” olur. Aldığı tehditler ve İttihat ve Terakki Partisi’nin mutasarrıflık binası önünde topladığı grubun “Gâvur mutasarrıf, çık dışarı!” tehditleri onu korkutmaz. Faik Ali Bey, mutasarrıf olarak görev yaptığı 1915’in Ocak ayından 1916’nın Mart ayına kadar Kütahya’dan tek bir Ermeni tehcir edilmez.
Faik Ali Ozansoy, anne ve baba tarafından birkaç nesil şair yetiştirmiş bir aileye mensup. 10 Mart 1876, Diyarbakır doğumlu. Çocukluğunu Diyarbakır’da geçiren şair, iptidai, rüşti ve idadi tahsilini burada gördükten sonra İstanbul’a gelmiş. Mülkiye mektebine girerek 1901 yılında buradan mezun olmuş. İlk memuriyeti, abisi şair Süleyman Nafiz’in mektupçu olarak görev yaptığı Bursa Maiyet memurluğu olan Ozansoy, daha sonra sırayla Sındırgı, Burhaniye, Pazarköy ve meşrutiyetin ilanıyla Mudanya kazaları kaymakamlığında bulundu. Ardından Midilli Mutasarrıflığı’na tayin edilen Faik Ali Ozansoy, Balkan Savaşları sonrası Kütahya Mutasarrıfı (Valisi) olarak atandı. İnsanlık dışı bir karara karşı insani bir duruş sergileyen Ozansoy’un hikâyesi de burada başlıyor.
Kütahya Valisi olan Faik Ali Ozansoy telgraf odasına çağrılır, arayan İstanbul’dan Talat Paşa’dır. “Şehrinizdeki Ermenilerin derhal Zor’a sevkini gerçekleştiriniz!” der. Faik Ali Bey’in verdiği cevap; “Bu cinayetleri işlemeyeceğime göre istifamı kabul buyurun, başkasını tayin edin, emirlerinizi o uygulasın” olur. Aldığı tehditler ve İttihat ve Terakki Partisi’nin mutasarrıflık binası önünde topladığı grubun “Gâvur mutasarrıf, çık dışarı!” tehditleri onu korkutmaz. Faik Ali Bey, mutasarrıf olarak görev yaptığı 1915’in Ocak ayından 1916’nın Mart ayına kadar Kütahya’dan tek bir Ermeni tehcir edilmez.
Toros Abi, yıllar önce Faik Ali Ozansoy’un Zincirlikuyu’da bulunan mezarını bulup, dua etmek istiyor. Mezarlık yetkililerine mezarın nerede olduğunu sorduğunda ise kayıtlarda bulunamıyor. Toros Abi özel olarak bir kişiyi görevlendiriyor ve mezar üç-dört ay aranıyor. 1 Ekim 1950 tarihinde geçirdiği bir kalp krizi sonucu Ankara’da vefat eden Ozansoy’un “Abdülhak Hamit’in ayakucuna gömülmeyi” vasiyet etmiş olduğunu öğrendiklerinde ise mezar bulunuyor ama taşının kayıp olduğu ortaya çıkıyor ve bu kez de mezartaşı aranmaya başlanıyor. Bir süre sonra bir tarafa atılmış bir vaziyette mezartaşı da bulunuyor. Toros Abi mezartaşını tüm kaidesi ile elden geçirttikten sonra mezar bugünkü halini alıyor. Her yıl bir hoca ve bir rahip gelip duasını okuyor.
Bu anlattıklarımın bir kısmı belki de biliniyor. 10 Mart, Faik Ali Ozansoy’un doğum günüydü. Onu sadece 24 Nisanlarda değil, doğum günlerinde de anmak belki hepimize iyi gelebilir. O yüzden tarihe bir kez daha not düşmek istedim.