İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) 2021 yılında Ermeni Soykırımı’nın yıldönümünde düzenlediği anma nedeniyle derneğin Eş Genel Başkanı Eren Keskin ile Irkçılık ve Ayrımcılığa Karşı Komisyon üyesi Güllistan Yarkın hakkında, “devleti aşağılama” (TCK 301. madde) iddiasıyla açılan davaya 27 Şubat Salı günü İstanbul 51. Asliye Ceza Mahkemesi’nde devam edildi.
MLSA'dan Rabia Çetin'in haberine göre duruşmaya Eren Keskin ve Güllistan Yarkın’ın yanı sıra avukatları Gülseren Yoleri, Özcan Kılıç, Jiyan Tosun, Jiyan Kaya, Davut Arslan, Mehmet Kartal katıldı.
Duruşmayı ayrıca Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu (FİDH), İnsan Hakları Savunucularının Korunması için Gözlemevi, Dünya İşkence Karşıtı Örgüt ve İnsan Hakları Savunucularının Korunması için Gözlemevi, Tehlikedeki Avukatlar için Uluslararası Gözlemevi, Dünya İşkence Karşıtı Örgüt (OMCT), Turin Barosu, Lille Barosu, Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu, Almanya, Hollanda ve ABD başkonsolosluklarından temsilciler, Cumartesi Anneleri temsilcileri takip etti.
İlk olarak savunma yapan Keskin, “1915’te İttihat ve Terakki’nin büyük bir suç işlediğini, soykırım gerçekleştiğine inanıyorum. Kimseye hakaret etmiyoruz, suçlamada bulunmuyorum. İfade özgürlüğü kapsamında düşüncelerimi açıklıyorum. Düşüncelerim bana aittir. Bunun yargılanması yapılabilir, elbette ceza verebilirsiniz ama düşüncelerimizden vazgeçmeyiz” dedi.
“Biz ne yazık ki çok geç kalarak, 2005’ten itibaren 1915’teki Ermeni Soykırımı’nı anmaya başladık” diyen Eren sözlerini şöyle sürdürdü:
“24 Nisan 1915’te, 200 civarında Ermeni aydın gözaltına alındı ve bir daha kendilerinden haber alınmadı. Bu, bugün Türkiye’nin devlet aklını oluşturan İttihat ve Terakki Cemiyeti tarafından başlatıldı. Bu resmî ideoloji sorunlu bir ideolojidir. Diğer kimlikleri yok sayan bu resmî ideolojiyi kabul etmiyorum.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın taziyesi hatırlatıldı
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, 2014 yılında yaptığı “20. yüzyılın başındaki koşullarda hayatlarını kaybeden Ermenilerin huzur içinde yatmalarını diliyor, torunlarına taziyelerimizi iletiyoruz" açıklamasına da atıfta bulunan Keskin şöyle konuştu:
“2005’te ‘Soykırımı tanı, af dile ve tazmin et’ diye çağrıda bulunarak anmalara başladık. 2018’e kadar özgürce bu açıklamalarımızı yaptık. Hatta 2014’te Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da açıklaması vardı. Ancak, Türkiye’de devlet aklı sürekli değiştiği için bundan vazgeçildi; 2018’den sonra Süleyman Soylu gibi uluslararası sözleşmeleri yok sayan bir bakan tarafından engellenmeye başlandık. Ben bu suçlamayı kabul etmiyorum. 1915’te İttihat ve Terakki’nin büyük bir suç işlediğini, soykırım gerçekleştiğine inanıyorum. Suçlamaları kabul etmiyorum, beraatımı talep ediyorum.”
Ardından savunma yapan Gülistan Yarkın da eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun kendilerini hedef göstermesi üzerine haklarında dava açıldığını söyledi. “Devletle aynı şekilde düşünmemek ve bunu ifade etmek bir ifade özgürlüğü meselesidir” ifadesini kullanan Yarkın sözlerini şöyle sürdürdü:
“Osmanlı Devleti tarafından gerçekleştirilen Ermeni Soykırımı konusunda Türkiye Cumhuriyeti devletinin resmî ideolojisiyle aynı şekilde düşünmüyorum. Devletle aynı şekilde düşünmemek ve bunu ifade etmek bir ifade özgürlüğü meselesidir. 1915'te yaşananları soykırım olarak değerlendiriyorum. Bu nedenle bu anmalara katıldım. İddianamedeki suçlamaya katılmıyorum. Hristiyan veya Ermeni olmayan bir birey olarak kendi tarihimi de soykırım failliğinin bir parçası olarak değerlendiriyorum. Ayrıca gene iddianameyi hazırlayan savcılıktan farklı olarak soykırım inkarının bugün bu topraklarda yaşayan toplulukların gelişmesine katkısı olmadığını tam tersine bizi gerilettiğini düşünüyorum."
"Zorlama bir iddianame"
Avukat Özcan Kılıç da iddianamenin çelişkili olduğunu belirterek şöyle konuştu: “Cimer’e ihbar eden kişi yok, YouTube’dan bir görüntüyle dava açılmış. 2024’te yaşıyoruz ama 1915’teki olayı konuşuyoruz. 1915’te İttihat ve Terakki’nin yaptığı bu olayın sorumlusu mevcut Türkiye Cumhuriyeti’ymiş gibi zorlama iddianame yazılmış. Bu dava Ermeni isminin alerjisinden açılan bir dava.”
Avukat Jiyan Tosun ise Türk Ceza Kanunu (TCK) madde 301’in Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 14. maddesine aykırı olduğunu belirterek şöyle konuştu:
“Madde 301 Türklük kavramına önem atfedip diğer tüm kimlikleri yok sayan, insanların yargılanmasına neden olan bir madde. Bu maddeyle en çok uğraşan Hrant Dink’ti. Onun ölümünden sonra Mehmet Ali Birand’ın ‘Hrant’ın katilini boş yere aramayın, onu öldüren 301 maddedir’ sözleri de bunu açıkça ortaya koymaktadır. Aynı maddeden hakkımda soruşturma başlatıldı. Bu madde insan hakları savunucularının, Türkiye’nin resim ideolojisiyle aynı düşünmeyen insan hakları savunucularının susturulmasana, ifade özgürlüğüne yönelik caydırıcı maddelerdir.”
Avukat Gülseren Yoleri 1915 yılı Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin henüz kurulmadığına dikkat çekerek şöyle konuştu: “1915’te yaşanan olaylara soykırımın denmesinin Türkiye Cumhuriyeti’ni küçük düşürücü olduğuna yönelik dava bir çelişkidir. Hakikatlerin üzerinin örtülmeye çalışması sebebiyle bu yargılama yapıldığı kanaatindeyiz.”
Savunmaların ardından mahkeme heyeti, mütalaanın verilmesi için duruşma 26 Mart 2024 tarihi, saat 14.00’a ertelendi.