Lerna Babikyan’ın üretimlerinde bulacağımız kültürel köklerin yansımaları, elbette, Gomidas Vartabed örneğinden ibaret değil. Birkaç yıl önce Berlin’de imza attığı ‘Ermenice Harflerle Dans’ adlı projesiyle köklerine dönüş hikâyesini belki de en başından, bir alfabe üzerinden ele alıyor. Harflere bedensel hareketlilikle hayat vermesi, özgün bir sanatsal bir yolculukta keşfetmenin ve öğretmenin çok iyi bir örneği.
MERİ TEK DEMİR
Bir performans sanatı yazıya nasıl dökülür? Dökülse bile, bu sanatı yazı yoluyla öğretebilmek mümkün müdür? Parrhesia Kolektif üyelerinden, sanatçı, eğitmen ve yazar Lerna Babikyan’ın ‘Yaratıcı Dans: Hareketli Pedagoji’ başlıklı kitabı bu soruya âdeta bir cevap, konuyla ilgilenen eğitmenler ve aslında beden farkındalığını dans yoluyla keşfetmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Babikyan, önsözde, dans ve hareketi yalnızca bir gösteri biçimine indirgeyen tutumun bu sanatı kendi felsefesinden ve geçmişinden nasıl ayrıştırdığını ve bu ayrıştırmanın kültürel miras açısından ne anlama geldiğine değiniyor. Kültürel mirasın nesiller arası aktarımı Babikyan’ın yaratıcı dans serüveninde en çok önem verdiği ve onu özgün kılan noktalardan biri.
Kitabın ilk bölümünde yaratıcı dansın kökenlerine inerken, belki de günümüzün baskın gösteri anlayışı içinde görmezden geldiğimiz bir gerçeği yeniden hatırlıyoruz. Yaratıcı dans, moderniteyle ortaya çıkmış bir disiplin değil; aksine, Babikyan’ın altını çizdiği gibi kökleri insanlık tarihinin başlangıcına kadar uzanan, mağara insanının korku, heyecan gibi türlü hislerini yansıtmak ve ritüellerini yerine getirmek için kullandığı, yüzyıllar içinde gelişen bir ifade biçimi. Temelinde insanın bedensel dışavurumunu ele alan yaratıcı dans, aynı zamanda bir kültürel ifade şeklini de ortaya çıkarıyor, çünkü dans diğer tüm sanat türlerinde olduğu gibi mitoloji, doğa ve benzeri pek çok temadan ilham alıyor ve her toplumun yaşam koşullarına göre şekilleniyor.
Diğer taraftan, zaman içinde yaratıcı dans disiplini de belli yaklaşımlar, metotlar ışığında gelişse de, her bir bireyin yaratıcı dansla ifadesi, hareketin ortaya çıkardığı bedensel ve ruhsal bütünlük, biricik ve özgün bir üretime dönüşüyor. Kitabın ilerleyen bölümlerinde yer alan yöntemler, yaratıcı dans yoluyla dışavurumu ve bedensel farkındalığı deneyimlemek isteyenler için bir kılavuz özelliği taşıyor. Başka bir deyişle, kitapta bulunan teknikler bireyin bedensel ve ruhsal bütünlüğünü fark etmesine ve bu farkındalıkla onu yeniden şekillendirmesine aracı da oluyor. Bu noktada Lerna Babikyan’ın hem uzun yıllardır yurtiçinde ve yurtdışında edindiği profesyonel ve kişisel tecrübeleri, hem de pozitif ve paylaşımcı yaklaşımı önemli rol oynuyor. Çağdaş bir performans sanatçısı olan, eğitimci ve araştırmacı yönüne de üretimlerinden tanık olduğumuz Babikyan, dans alanındaki pek çok kuramsal ve uygulamalı tekniği, farklı yaklaşımları bilen ve bunu eğitimine katan bir sanatçı. Ancak belirttiğim gibi, Babikyan’ın sanatında kendi kültürel mirası ve köklerinin yansımaları da bir o kadar önem arz ediyor; bu yansımalara performanslarında da rastlıyoruz.
Babikyan, 14 Eylül’de Parrhesia Kolektif’in düzenlediği ‘Zihinsel ve Bedensel Özgürleşme ve Eşitlik Pratiği Olarak Yaratıcı Dans’ başlıklı webinar’da, kendi çalışmalarının nasıl yol aldığını anlatırken, kitabında da atıfta bulunduğu Gomidas Vartabed’den heyecanla bahsediyor. Gomidas Vartabed, 1912 yılında Esayan Lisesi öğretmenlerine öğrenci odaklı müzik ve dans eğitimi üzerine bir konuşma yapmış. Bunun Babikyan’ı heyecanlandırdığı kadar hüzünlendiren de bir durum olduğunu anlıyoruz: “Tarih 1912, yer Taksim’de bulunan Esayan Lisesi… Çok heyecan duydum bunu okuduğumda, bir açıdan çok şaşırdım, bir açıdan da üzüldüm. Böyle bir değerin kaybı… Bu topraklarda, tüm bu bilincin olması ve bizim ondan yüz yıldan fazla süre sonra tekrar aslında hiç olmamış, hiç yaşanmamış gibi tekrar anlatmaya çalışmamız, bu beni çok etkiledi.”
Lerna Babikyan’ın üretimlerinde bulacağımız kültürel köklerin yansımaları, elbette, Gomidas Vartabed örneğinden ibaret değil. Birkaç yıl önce Berlin’de imza attığı ‘Ermenice Harflerle Dans’ adlı projesiyle köklerine dönüş hikâyesini belki de en başından, bir alfabe üzerinden ele alıyor. Harflere bedensel hareketlilikle hayat vermesi, özgün bir sanatsal bir yolculukta keşfetmenin ve öğretmenin çok iyi bir örneği. Babikyan bu deneyimi kendine saklamıyor; düzenlediği atölyelerde çocuk ve yetişkin katılımcıların kendi deneyimlerini edinmelerine imkân sağlayarak onları bu yolculuğa ortak ediyor. Bu pratiğin altında bir sanatçı farkındalığı ve hassasiyeti yatıyor. Sanatçının, var olanı ve unutulanı, köklerinin varlığını kendi yorumuyla izleyiciye, dinleyiciye, okura sunması çok kıymetlidir; sanatçıyı dönüştürüp geliştirir.
Babikyan en başa, soyut bir dünya olan harflerin dünyasına giderek köklerine dönüyor ve bugünün yorumuyla, bu harfler aracılığıyla kendi deneyimlerimizi yakalamamızı sağlıyor. Kültürel mirasta dilin önemi tartışılmazdır. Bu noktada, dans pratiğine harfleri katarak kaybolmak üzere olduğu düşünülen bir dilin, yalnızca zihinsel değil, bedensel ve ruhsal bir bütünlükle canlandığını görüyoruz. Bu açıdan, Babikyan’ın çok yönlü bir sanatçı olduğunu, sanatını icra etmek kadar paylaşmaktan, hayatlara dokunmaktan, bazı önyargıları yıkmaktan çekinmediğini söylemek yanlış olmaz. Yazıyı sonlandırırken, Anne Green Gilbert’in kitabın sunuşunda temennilerini ben de tekrarlıyorum, dilerim Babikyan’ın kitabı başka dillere de çevrilir ve birikimi pek çok kültürden insana rehber olur.