Kaos GL’nin haberine göre rapordaki tespitleri onaylayan RTÜK, Netflix’e üst sınırdan idari para cezası yaptırımı kararı aldı.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) dijital platformlar Netflix, Disney +, Prime Video, Mubi, Bein ve Blu TV’ye ceza yağdırdı. Sansürün gerekçesi olarak ‘toplumsal ve kültürel değerler’, ‘Türk aile yapısı’, ‘ahlak’, ‘LGBTİQ’, ‘eşcinsellik’, ‘cinsiyet, cinsellik ve ilişkilerin sınırlarının bulunmaması’, ‘cinsiyet temelli alternatif bir dünya kurgulanması’ gösterildi.
Kurul, Netflix’in iki ayrı dosyasını karara bağladı. İlk rapor ‘Anne’ isimli yapıma geldi. İzleme raporunda cezanın gerekçesi olarak şöyle dendi: “Filmde cinsiyetin, cinselliğin ve ilişkilerin sınırlarının tanınmaması, cinsiyet temelli alternatif ideal bir dünya kurgulanması, evrensel aile formunun değiştirilmesi, yoğun müstehcenlik içeren sahnelerin detaylı bir şekilde gösterilmesi ve tüm bunların normalleştirilmesi ve hatta 'sağlıklı' olarak tanımlanması ailenin korunması ilkesine aykırı olarak değerlendirilmiştir.”
Netflix’in ‘Elite’ isimli yapımı da RTÜK’ten ceza yedi. Üst Kurul, platformun ‘Yayın hizmetleri, toplumun millî ve manevi değerlerine, genel ahlaka ve ailenin korunması ilkesine aykırı olamaz’ hükmünü ihlal ettiğine karar verdi.
‘Anne’ ve ‘Elite’ için ceza gerekçesinde ‘eşcinsel ilişkiler yer alması’ da geçti. Disney +’da yayınlanan ‘Love, Victor’ dizisi de RTÜK’ün gündemindeydi. Dizinin ikinci sezon dördüncü bölümü ‘toplumu rahatsız edici ve ahlaka aykırı davranışlar içerdiği’ yönündeki rapora dayanarak cezalandırıldı. Platforma üst sınırdan idari para cezası verildi.
Amazon Prime Video’da yayınlanan ‘Modern Love’ isimli yapımı da ‘toplumun manevi değerlerine ve ailenin korunması ilkesine aykırı’ olarak değerlendiren RTÜK, yayıncıya üst sınırdan idari para cezası uygulanmasına karar verdi.
MUBİ’de yer alan, ‘Liseli’ isimli film ile ana karakterleri lezbiyen olan ‘Ateşli Oda’ adlı filmi de RTÜK’ten nasibini aldı. Her iki film için de ‘Çarpık ilişkiler ve müstehcenlik içeren sahnelerin yayıncılık ilkelerine aykırı olduğu’ görüşüne varıldı.
Üst Kurul, Blu TV’nin ‘The Book Of Queer’ isimli dizisini ‘LGBTQ+ ögeleri barındırdığı’, beIN MOVIES STARS’da yayınlanan ‘Lost Highway’ filmine de ‘Yayın hizmetleri, Toplumun milli ve manevi değerlerine, genel ahlaka ve ailenin korunması ilkesine aykırı olamaz’ kararı üzerinden idari para cezası verdi.
Verilen kararların dışında RTÜK, ‘Türk aile yapısı, milli manevi değerler, Türkiye'nin bölünmez bütünlüğü’ gibi konularla alakalı yayın politikaları noktasında dijital internet platformu yayıncılarıyla Eylül ayında kapsamlı bir toplantı düzenlenmesi maksadıyla yayıncıların Ankara’ya çağırılmasına karar verdi.
‘RTÜK el artırıyor’
Altyazı Sinema Dergisi’nden editör, yönetmen, sinematograf Fırat Yücel, konuyu Agos’a değerlendirdi.
RTÜK’ün sansürcülüğün de ötesinde, homofobi, ayrımcılık ve cinsiyetçilikte deyim yerindeyse bu denli el arttırarak ceza yağdırmasını, Osman Kavala’yı hedef alan TRT yapımı Metamorfoz dizisinden ayrı düşünemiyorum. Biliyorsunuz, Yeşil Sol Parti Milletvekili Cengiz Çandar, RTÜK’e başvurarak, kamu kaynaklarıyla finanse edilmiş bir kara propaganda prodüksiyonu olan Metamorfoz’dan dolayı TRT’ye yaptırımda bulunulmasını talep etti. TRT’ye böyle bir yaptırım uygulanmayacağını RTÜK’ün şu anki siyasi yapısından hareketle tahmin etmek zor değil. Ancak işin bir de muhalefet yüzü var: Maalesef, doğrudan kamuyu ilgilendiren bir mesele olsa da Metamorfoz’a yönelik toplumsal tepki yeterli düzeyde ve volümde değil. Ne yazık ki, toplumda tepkiyle sonuç alınamayacağı ya da daha da kötüsü, toplumsal tepki vermenin (‘sokağa çıkmak’ kısaltmasıyla özdeşletirilen) AKP iktidarına yarayacağı yönünde bir algı oluştu. Seçim sonuçlarından beteri, seçim sürecinde topluma anaaakım muhalefet tarafından kanıksatılan bu fikir oldu.
RTÜK bana kalırsa, kanalları ve dijital platformları ceza yağmuruna tutarken seçim sürecinde açılan bu zeminden ilerliyor. Çok sık kullanılan tabirle, tepki ölçüyor ve tepkiler zayıf olunca daha da el artırıyor. Şunu iyi biliyoruz, RTÜK tek başına hareket eden bir kurum değil, arkasında bir siyaset-medya-sermaye ittifakı var; bazen sosyal medyadaki iktidar odaklarının, bazen Akit ve Yeni Şafak gibi gazetelerin, bazense Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı gibi makamların başlatmış olduğu karalama ve sindirme politikalarının ekrandaki uzantısı olarak davranıyor. Örneğin, bugün RTÜK’ün, yıllardır Türkiye’de sinemada ve TV’de gösterilmekte olan Kayıp Otoban için ceza kesmesine şaşırılıyor haliyle ama bunun bir evveli var; 2019’da Yıldız Teknik Üniversitesi Sinema Kulübü’nün göstermeyi planladığı David Lynch filmleri de yasaklanmıştı. Üniversite yönetimi, kulüp üyelerine “Öğrencileri sapıklaştırıyorsunuz”, “Eşcinsellik kırmızı çizgimizdir” gibi laflar etmiş. Anaakım muhalefet, ya kendi içindeki homofobinin galip gelmesiyle ya da yaşananlara neredeyse ‘kampüs içi meseleler’ gibi bakarak, bu gibi vakalardan gözünü kaçırdı. Üniversitelerde 2018-2023 arası yaşanmış bu gibi sayısız homofobik sansür vakası var. Sonucunda biriken öfke, o beş yıl boyunca verilmeyen tüm tepkilerin birleşimi olarak Boğaziçi Direnişi’ni doğuran etkenlerden biri oldu diyebiliriz. Ama iktidar, tek bir alana sıkışmış direnişleri marjinalize etme yöntem ve araçlarına sahip.
Bu iktidarın sansürcü politikalarına karşı savaşılacaksa şunu görmek gerekiyor, üniversite kampüsünde bir film sansürlenmişse o film vakti geldiğinde ekranlarda da sansürlenecektir. Bugün Metamorfoz’a yeterince güçlü tepki konmazsa, sinemacılar TRT’den destek almaya devam ederse, TRT de propaganda yapımlarına devam edecektir. Bugün destek alan yarının hedefi haline de gelebilir, defalarca yaşandı zaten. Bugün yaşanan, bir iktidar sorunu kadar bir muhalefet sorunu da. Örneğin dijital platformlar esasen bu cezaları ödemeyebilir; ‘cinsiyet temelli alternatif dünya düşlemek’ ve ‘LGBTİ+ ögeler’ gibi bir ceza gerekçesi olamaz, en azından mevcut yasalar ve sözleşmeler uyarınca bu gibi gerekçeler doğrudan temel insan haklarına saldırı niteliğinde. Ancak bu mevzu etrafında bir toplumsal muhalefet yaratılamadığı sürece bu kanallar da RTÜK’ün hukuksuz cezalarına riayet etmeye devam edecek. Anaakım muhalefet, iktidarı sansürcü ilan ediyor ama sansür vakalarının bugün belki yarısından fazlasının hedef aldığı LGBTİ+’ların adını bile anamıyor. RTÜK açısından bakıldığında, meydanı bu kadar boş bulduğunda ceza yağdırmasından daha olağan bir şey yok. Türkiye’de güçlü bir toplumsal muhalefet hâlâ ve her şeye rağmen var, ama toplumsal muhalefet marjnalizasyona karşı tek başına mücadele de edemez; parlamenter siyasetle sınırlı kalmayan daha geniş cepheler örülmesi, hem Metamorfoz gibi propaganda ürünlerine, hem de ‘ahlak’ cezalarına karşı ortak bir kararlılıkla tepki verilebilmesini sağlayacak politikalar üretilmesi gerekiyor.