1999'daki gibi devletin çöküşünü görüyoruz. Ama 99'dan farklı olarak Twitter ve sosyal medya var. Yardım çağrıları paylaşılıyor, arama kurtarma ekiplerinin ulaşmadığı yerlerden görüntüler geliyor, insanların nasıl kendi çabalarıyla yakınlarını kurtarmaya çalıştığı yansıyor. Son yıllarda iktidarın sözünden çıkmamak durumunda kalan merkez medya haber kanalları da bu depremde özellikle muhabir düzeyinde elinden geleni yapıyor. Ama bir direnç var ki o bir türlü aşılamadı.
6 Şubat’ta Kahramanmaraş Pazarcık ve Kahramanmaraş Elbistan’da meydana gelen iki şiddetli deprem, 10 kentte çok büyük yıkıma yol açtı. Önce şunu söylemek lazım: Enkaz altında kalan, enkaz başında yakınlarını bekleyen, arama kurtarma çalışmaları yürüten ve orada zor koşullarda haber takibi yapan herkesin Allah yardımcısı olsun. Dondurucu soğukta çok ama çok zor koşullarda büyük bir mücadele veriliyor.
Şu açık: Devlet bir kez daha yetersiz kaldı. Bununla da yetinmeyip suçu başkalarına atma gayretleri var. 1999 Gölcük Depremi’nde de devletin çöküşüne şahit olmuştuk. O vakitler de “Devlet sadece kendi vatandaşına karşı güvenlik örgütlenmesine vardır, felaket anları için örgütlenme yoktur” diyorduk.
Aynı durum katmerlenmiş bir şekilde yaşanıyor. Elbette ki bu çapta bir deprem hiçbir devletin kolay kolay altından kalkabileceği bir durum değildir. Fakat şu iki konu herkesin aklında: Bu bölgede deprem olacağı yıllardan beri belliydi ve 1999 depreminden sonra yarım yamalak da olsa “Kentsel Dönüşüm” başlamıştı. Bu konularda hiçbir şey yapılmadı. Yapılmadığı gibi bilim insanlarının proje üretmesine de izin verilmedi. Neden?
Bunların da ötesinde büyük bir organizasyonsuzluk var. On binlerce insan enkaz altında. Deprem sonrası için de belli ki bir hazırlık yapılmamış. Dahası, deprem sonrasında da yeni bir örgütlenmeye hala geçilmemiş. Yani 1999 depreminden neredeyse farkı yok.
Bunlar da yetmezmiş gibi yardım faaliyetlerine de izin verilmiyor, sivil toplum kuruluşlarının çalışmaları çeşitli gerekçelerle engelleniyor. Bu durum artık 99 Gölcük Depremi’nden hayli ayrışıyor. O zaman da yardım kuruluşları için kolay bir faaliyet alanı yoktu ama en azından kasıtlı olarak engellenmiyorlar, düşman olarak görülmüyorlardı. Bu kez sahneyi kimseye kaptırmak istemeyen bir iktidar var.
Fakat bu kez Twitter ve sosyal medya var. Depremin ilk gününden bu yana yardım çağrıları paylaşılıyor, arama kurtarma ekiplerinin ulaşmadığı yerlerden görüntüler geliyor, insanların nasıl kendi çabalarıyla yakınlarını kurtarmaya çalıştığı yansıyor. Sosyal medya sadece trajedinin ve devletin yetersizliğinin boyutlarını ortaya koymuyor. Aynı zamanda yardımlaşma-haberleşme-koordinasyon için de büyük bir işlev görüyor.
Bu durum karşısında iktidar “Dezenformasyon” gibi gerekçeler öne sürerek Twitter’ı kısıtlamayı denedi. Büyük bir tepki oluştu ve elbette ve istediği gibi de kısıtlayamadı. Şimdi Twitter yönetiminden “Dezenformasyon” konusunda güvence alındığı, bu yüzden de Twitter’ın tekrar açıldığı mesajı veriliyor. Gerçekten akıl almaz. Kendi kibrinden gram taviz vermeyen devlet bir de yardımlaşma hattını kesiyor. Bu kadarını göreceğimizi düşünmezdik.
Birkaç not da merkez medya için. Son yıllarda iktidarın sözünden çıkmamak durumunda kalan merkez medya haber kanalları bu depremde özellikle muhabir düzeyinde elinden geleni yapıyor. Aksaklıklar, yetersizlikler canlı yayınlarda aktarılıyor, merkezden müdahale edilmedikçe. Bu açıdan sahada görev yapan muhabirlere bir kez daha kolaylık diliyorum. Emekleri çok önemli. Muhalefet cephesindeki haber kanallarında da büyük bir gayret var, sahadan çok önemli bilgiler, değerlendirmeler geliyor. Bu açıdan da artık bir alternatif var seyirci için.
Velhasıl iktidar ne kadar uğraşsa da gerçeği örtmek mümkün olmuyor. Şu da var ki, merkez medyanın sınırları zorlamasında elbette felaketin ve trejedinin büyüklüğü, yetersizliğin ayan beyan ortada olması kadar, Batı’daki milyonlarca insanın yakınlarının, yıkım hattındaki kentlerde ikamet etmesi de etkili, kanımca. Medyada pek çok kişi de (Organik AKP medyasını kastetmiyorum) yakınlarının orada olduğunu bilerek, bu duyguyla yayın ya da yorum yaptı.
Yani, iktidarın sosyal medyayı kısıtlaması mümkün olamıyor, merkez medya üzerindeki baskısı da kimi şahsiyetlerde işe yarasa da (isim vermemeyim şimdi) genel itibariyle adı konmamış bir dirençle karşılanıyor. Dolayısıyla devletin çöküşü ortada. Bu belli. Ama şimdi daha önemli olan canları kurtarmak, zor durumda olanlara yardım elini uzatmak. Çünkü çok kritik saatler. Enkaz kaldırma çalışmaları bittiğinde de yine yardım ihtiyacı bitmeyecek. Hepimizin bunun farkındayız zaten.
Not: Bir direnç var ki o bir türlü aşılamadı. Ermenistan'dan gelen ve Adıyaman'da görev yapan arama kurtarma ekipleri ne yazık ki haber açısından diğer ekipler kadar hakettiği ilgiyi görmedi. Nedendir bilinmez.