Odyan'ın Ermenice 'Şerlok'unun orjinali ve Türkçe çevirisi neden farklı?

Peki ama, bu farklılıkların sebebi neydi? Tercüme eden kendi inisiyatifini kullanarak olayları, kişileri ve kitabın sonunu mı değiştirmişti? Yoksa, eser Odyan’ın da bilgisi dahilinde, Osmanlıcaya tercüme edilirken mi değiştirilmişti? Ya da Osmanlıcası yeni baştan farklı olarak mı yazılmıştı? Ya da...

Ünlü Ermeni yazar Şirvanzade’nin “mizah için doğmuş en büyük Ermeni mizah ustası” diye tanımladığı Yervant Odyan, aynı zamanda romancı, eleştirmen, köşe yazarı ve çevirmen kimliği ile de tanınmıştır. Yazın hayatına başladığı tarihler, Osmanlı İmparatorluğu’nun tüm unsurlarının Meşrutiyet etrafında birleşmek için mücadele ettiği, ancak aynı zamanda ayrışma sancılarının da beraber yaşandığı döneme rastlamıştır. Bu sebeple eserleri; daha ziyade özgürlük, sosyal mücadele, halkların kardeşliği, devrimcilik, Ermeni toplumunun kaderi gibi konulardan oluşmuştur. 

Bugünkü yazımızın konusu Yervant Odyan’ın “Abdülhamit ve Sherlock Holmes”, “Saliha Hanım veya Ordu Müstebide Karşı” adlarıyla bilinen ve birbirinin devamı olan iki tarihi-polisiye romanı ile ilgili. “Abdülhamit ve Sherlock Holmes” başlıklı ilk roman 1911 yılında Reteos Sakayan matbaasında Ermenice olarak yayımlanmıştır. Onun devamı niteliğindeki ikinci kitap olan “Saliha Hanım veya Ordu Müstebide Karşı” ise 1912 yılında önce Püzantion adlı Ermenice gazetede tefrika edilmiş, sonra aynı yıl Reteos Sakayan matbaasında kitap olarak basılmıştır. Eser daha sonra Süleyman Tevfik tarafından Osmanlıcaya çevrilerek Rumi 1328 (1912-Mart- Aralık/1913 yılı Ocak-Mart) tarihinde yayımlanmış. 

Yervant Odyan

Odyan, tarihi roman-polisiye tarzındaki bu iki ciltlik eserde, Sultan Abdülhamid döneminin 1904-1908 tarihleri arasındaki zaman dilimini, yani Jön Türklerin eski rejimi yıkıp yerine Meşrutiyet’i kurma çabalarında bulunduğu zamanı yansıtmaya çalışmıştır. İkinci kitaptaki başkahramanın kadın olması ise ayrıca dikkat çekicidir. Saliha Hanım’ın kişiliğinde örnek bir eş ve anne modelini yansıtmanın yanı sıra, onun devrimci bir kimliğe bürünüş hikayesini de anlatmıştır. Romanın yazıldığı dönem göz önüne alındığında yazarın ikinci ciltteki başkahramanı kadın olarak seçmesi ilginçtir. Kahramanını güzelliği ile değil de yüksek ahlaki değerleri, terakkiperver düşünceleri, güçlü karakteri, feodaliteye ve istibdata beslediği nefret ve öncü yapısı ile tanıtması, bugün hala kadının toplum içindeki yerinin tartışıldığı ülkemizde, yazarın kadınlara bakış açısını ortaya koyması açısından da önemlidir.

İki kitap arasında farklılıklar
Buraya kadar hikâyede çok da olağanüstü bir durum söz konusu değil. Hikâyenin ilginç yönü benim bu iki cildi yayına hazırladığım esnada yaşadıklarımla ilgili. Edebiyat meraklıları 2014 Yılında Everest Yayınları tarafından Odyan imzalı ‘Abdülhamid ve Sherlock Holmes’ adlı bir romanın yayımlandığını hatırlayacaklardır. Benden önce yayınlanmasını ‘kısmette yokmuş’ diye niteledim. Ancak yayınlanan kitabı okumaya başladığım esnada birtakım gariplikler ortaya çıkmaya başladı ve sayfalar ilerledikçe bunlar giderek arttı. Ermenice orijinalinden tercüme ettiğim 1000 sayfadaki hikâye ile basılan kitaptaki hikâyedeki farklılıklar oldukça fazlaydı. İki kitap gerek kullanılan dil, gerek örgü, gerek kahramanların kimlikleri, gerekse hikayenin bitişi açısından çok önemli farklılıklar taşımaktaydı. 

İlk fark dilde görülüyordu. Ermenice orijinalinde okuyucuyu zorlamayan akıcı, polisiye yazımına uygun, Osmanlıcasında ise edebiyat kaygısının daha yüksek olduğu ağdalı bir dil kullanılmıştı. Nitekim Everest yayınları romanın anlaşılabilmesi için bitimine bir Osmanlıca-Türkçe sözlük ekleme gereği hissetmişti. Odyan’ın, Aras’tan yayınlanmış ‘Yoldaş Pançuni’ ve ‘Lanetli Yıllar’ adlı eserlerine aşina olan okuyucular, yazarın çok sade ve akıcı bir dili olduğunu zaten biliyorlar. Şu anda Odyan’ın aynı tarzında bir başka eserini çevirirken, yine aynı akıcı dile şahit olunca ‘Abdülhamid ve Sherlock Holmes/Saliha Hanım’ adlı eserlerini ve onlarla ilgili bu ilginç bilgileri okuyucularla paylaşma gereği hissettim. 

Dil dışında, romandaki bölüm başlıkları ve şahıs isimlerinde de benzemezlikler vardı. Bölüm sayıları ve bölüm başlıklar farklıydı. Bazen aynı figürler farklı isimlerle ve farklı mekanlarda yer alıyorlardı. Veya Ermenicede orijinalde hiç olmayan tipler, Osmanlıca tercümede mevcuttu vs vs. 

Ermenice metinde olmayan bölümler

En önemli fark ise Osmanlıca metinde, Ermenice metinde olmayan farklı konu eklemelerinin bulunması idi. Üstelik bu ekli bölümlerin romanla çok da bağlantısı yoktu ve romanın bütünlüğünü bozan, konudan tamamen kopuk konularla ilgiliydi.  Mesela o tarihlerde kendisinden çok konuşulan Fehim Paşa ile Margrit isimli cambaz kız arasındaki gönül ilişkisi eserin Ermenice orijinalinde yer almıyordu. Üstelik romanla hiçbir bağlantısı olmayan bu kısım uzun sayfalar boyunca devam ediyordu.

En büyük fark ise romanın bitiş kısmında yer alıyordu. Kitabın Ermenicesi ile Osmanlıcası tamamen farklı sonlarla bitmekteydiler.

Peki ama, bu farklılıkların sebebi neydi? Tercüme eden kendi inisiyatifini kullanarak olayları, kişileri ve kitabın sonunu mı değiştirmişti? Yoksa, eser Odyan’ın da bilgisi dahilinde, Osmanlıcaya tercüme edilirken mi değiştirilmişti? Ya da Osmanlıcası yeni baştan farklı olarak mı yazılmıştı? Ya da...

Polisiye kitaplar konusunda uzman araştırmacı yazar Erol Üyepazarcı ile sohbetimizde eserin Rumca tercümesinde de ilave kısımların olmadığını ifade etti. Üyepazarcı’nın konu hakkındaki görüşü; Ermenice metinde olmayan üç yüz küsur sayfalık bölümün yazar tarafından Türkçe metne sonradan ilave edilmiş olabileceği yönünde. Sebebinin ne olduğu konusunda yanıtı bilemeyeceğimizi belirten Üyepazarcı, o tarihlerde Selanik’te sürgün hayatı yaşayan padişaha sövmenin geçerli modasına Odyan’ın da uymuş olabileceğini belirtiyor. Belki de Odyan Türkçe metne bu bölümleri dönemin atmosferi içinde Türk okuyucuların hoşuna gitmesi için ilave etmişti, kim bilir! 

Bu durumda, ‘Kitap Osmanlıca üzerinden tercüme edilip basılmış iken Ermenice orijinalinden tercümesi de yayınlanmalı mı?’ sorusu geliyor akla. 

Gönül tabii ki orijinali üzerinden tercümesinin yayınlanmasını istiyor. Bu konuda sayın Üyepazarcı ile aynı görüşü paylaşıyoruz. Ermenice aslından tercümesinde okuyucu tüm bu farkları görebilecek. İlave ve ilgisiz bölümler olmadan özgün metni okuma olanağını bulacak.  Günümüz Türkçesi ile polisiyeye uygun bir dille yazıldığı için de seri ve zevkli bir okuma yapabilecek. Üyepazarcı’nın kişisel kanısı eserin o haliyle çok daha eli yüzü düzgün bir polisiye roman olarak karşımıza çıkacağı yönünde. Böylece Odyan’ın eserinin, Türk Polisiye Edebiyatı’ndaki ilk eserlerden biri olarak, hakkı olan yeri de kazanacağını ifade ediyor. 

Ne yazık ki yayınevlerinin ekonomik kaygıları yüzünden bu iki ciltlik eserin Ermenice orijinalinden Türkçe çevirisinin yayınlanması şu anda mümkün olamıyor. Umudu yitirmemek gerekir… Belki bir gün yayınlanır… Neden olmasın! Biz en azından okuyucuları aydınlatmak adına bu kadarını yazmakla yetinelim.  





  

Kategoriler

Kültür Sanat


Yazar Hakkında