CHP, AKP’yi ilk kez 2009’da Antalya’da, ikinci kez ise 31 Mart 2019 yerel seçimlerinde Türkiye genelinde yendi. Ateş İlyas Başsoy, her iki kampanyayı da yürüten kişilerden. CHP Yerel Yönetim Kampanya Başkanı Başsoy, yeni yayınlanan ‘Seveceksen Radikal Sev: CHP Neden Kazandı? AKP Neden Kaybetti?-1’ adlı kitabında 31 Mart seçimlerindeki CHP kampanyasının dinamiklerini ve arka planını anlatıyor. Kitabın, ‘Hepimiz Aynı Belediye Otobüsündeyiz’ adlı ikinci cildi de yakına çıkacak. Başsoy ile kitabından yola çıkarak, 31 Mart 2019’dan günümüze kadar CHP ekseninde yaşanan siyasi gelişmeleri konuştuk.
‘Radikal Sevgi’ kitapçığının sembolize ettiği 31 Mart 2019 yerel seçimleriyle ilgili kampanya, kitaptan da anladığım kadarıyla CHP teşkilatlarında egemen olan siyasi kültürü değiştirmeye, dönüştürmeye yönelik bir kampanya. Daha doğrusu, ‘bir kampanyadan daha fazlası’. 31 Mart sonrasına bakacak olursak, CHP’de egemen olan siyasi kültürün bu kampanyanın ruhuna uygun biçimde değişmekte olduğunu söyleyebilir misiniz?
Bu kültür son on yıldır hızla değişiyor zaten. On yıl önce siyasetsiz seçmen veya diyalojik iletişim gibi kavramlardan bahsettiğimde pek az dinleyicim oluyordu. Bugün CHP’nin önemli bir bölümü bu bilince erişti. Dahası, yerel seçimin ardından formülün pratik sonuçlarını gördüler. CHP’nin şu anki belediye başkanı profili, on yıl önceki profilden neredeyse gece ve gündüz kadar farklı… Ben yaptığımız işi hiçbir zaman bir reklam kampanyası gibi görmedim. 2011’den beri, benim gibi düşünen birçok yoldaşımla beraber geliştirdiğimiz, gitgide kalabalıklaştığımız bir yolculuk olarak gördüm.
Son dönemlerde yapılan kamuoyu araştırmaları, 31 Mart 2019 seçimlerinin kamuoyunda en çok iz bırakmış isimlerinden Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın olası bir erken seçimde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın karşısındaki en güçlü adaylar arasında yer aldıklarını gösteriyor. Bunu yaptığınız kampanya çerçevesinde nasıl değerlendirirsiniz?
Keşke ikisi de aday olmasa. İmamoğlu da, Yavaş da bulundukları yerde dev bürokratik aygıtların başındalar. Aday gösterilirlerse Ankara veya İstanbul, meclis çoğunluğundan ötürü hemen AKP’ye geçecek. 2014’de en güçlü cumhurbaşkanı adayı Yılmaz Büyükerşen’di ve aynı gerekçeyle aday olmamış, olamamıştı. Çünkü aday olduğu anda Eskişehir, AKP’ye geçiyordu… İstanbul’un marka değeri Türkiye’den yüksek. Benim hayalim İmamoğlu ve Yavaş’ın en az üç dönem bu iki müthiş kentin başında olmaları. Ama ‘radikal sevgi’ ilkelerine göre, haklısınız, ikisi de güçlü adaylar. Yine de bana sorarsanız, doğru bir kadın adayın iki turlu seçimde kontrast etkisiyle çok daha fazla şansı var. Öyle bir kadın aday var mı, birkaç kişi var... Siyasete hiç bulaşmamış sürpriz bir isim de çok başarılı olabilir, Selçuk Şirin örneğin veya Fatih Portakal... İki turlu seçim kompleks bir strateji oyunu. Ne yazık ki, CHP veya muhalifler iki cumhurbaşkanlığı seçimi boyunca bu matematiği anlamadılar.
Bu röportajımızın yayınlanacağı 4 Eylül tarihinde Muharrem İnce, ‘Bin Günde Memleket Hareketi’ni Sivas’tan başlatıyor. Bunu CHP ve Türkiye siyaseti açısından nasıl yorumluyorsunuz?
Muharrem İnce’nin Genç Parti gibi bir etkisi olabilir. Özellikle Trakya’da birçok seçim bölgesinin AKP’ye geçmesine yol açabilir. Böyle bir etkiyle AKP’nin iktidar süresine birkaç yıl ekleyebilir. İyi bir hatip olduğu için özellikle lümpen kesim üzerinde etkisi var. Zaten bu nedenle AKP tarafından baş tacı ediliyor, pohpohlanıyor.
31 Mart seçimlerinden sonra sizinle yaptığımız röportajda, “Ekrem İmamoğlu CHP’deki değişimin nedeni değil, sonucudur” demiştiniz? İmamoğlu’nun İBB Başkanı olarak bir buçuk yılı bulan performansı bu değişimle ne ölçüde uyumlu?
İmamoğlu çok zorlu bir beş yüz gün geçirdi. Hiç düşmedi, hiçbir belirgin hata yapmadı. Bu tavrıyla da bir önceki röportajımızdaki sözlerimi kanıtladı. Gerçek bir satranççı. Üstelik bu dönemin yarısı pandemi sürecinde geçti. İmamoğlu sevgisi bugün AKP’nin kalesi olan kent çeperlerinde yükseliyor. Tam olması gerektiği gibi.
CHP’nin hiçbir il başkanı kamuoyunda Canan Kaftancıoğlu kadar tanınmış değil. Hatta Ankara ve İzmir gibi büyük şehirlerin CHP il başkanlarının adlarını bu şehirde yaşayanların bir kısmı hariç Türkiye’de sanıyorum pek duyan yoktur. Kaftancıoğlu’nun bu kadar tanınır ve görünür olmasında AKP ve aktrollerin onu adeta bir nefret nesnesi haline getirmiş olmasının önemli bir payı olduğunu düşünüyorum. Buna katılıyorsanız, neden AKP çevrelerinde ‘Canan Kaftancıoğlu takıntısı’ var?
AKP çevrelerinin bu takıntısı olsa olsa Canan Kaftancıoğlu sevgisiyle açıklanabilir. Az önce Muharrem İnce’ye olan sevgide bahsettiğim gibi bir nedenleri mi var acaba? Böyleyse, kesinlikle yanlış bir aşk içindeler. Canan Kaftancıoğlu muhalefetinden AKP’ye gelecek bir oy bile yok. İnce ve Kaftancıoğlu taban tabana zıt iki siyasi figür. İnce eski usül bir diyalektik iletişim üstadı. Erdoğan’a benzemeye çalışıyor ama Erdoğan’daki uzmanlığa saygı, danışman sözü dinleme, gazın yanı sıra frene de basmaya nitelikleri İnce’de yok. Bunların hepsi Canan Kaftancıoğlu’nda var. Muhtemelen ülkedeki en iyi beyin takımı CHP İstanbul İl Örgütü’nde. İmamoğlu’nun aday gösterilmesinden tutun da, İstanbul kampanyasını bir memleket meselesi haline getirmeye kadar her şeyin arkasında en çok o var. AKP ona vurdukça, daha da güçleniyor. 1990’larda Erdoğan’a karşı yapılan yırtıcı muhalefetin 2000’lerde çok güçlü bir Erdoğan imgesi yaratması gibi. CHP’de bir insanı bir makama aday göstermek, genellikle o kişinin aleyhine işler ama bu riski göze alacağım: Benim cumhurbaşkanı adayım öncelikle Canan Kaftancıoğlu.