Karikatür dergisi Gırgır’ın önde gelen çizerlerinden Uğur Durak’ın ilk kişisel resim sergisi 20 Şubat’ta Ma Sanat Kadıköy’de açıldı. ‘Sessizlik Avı’ adını taşıyan ve 18 Mart’ta sona erecek sergi, galerinin, gösterilen yoğun talep üzerine 31 Mart’a dek uzatıldı. Gırgır’da çizmeye 1975 yılında başlayan Durak’la sergi vesilesiyle konuştuk.
Karikatür dergisi Gırgır’ın önde gelen çizerlerinden Uğur Durak’ın ilk kişisel resim sergisi 20 Şubat’ta Ma Sanat Kadıköy’de açıldı. ‘Sessizlik Avı’ adını taşıyan ve 18 Mart’ta sona erecek sergi, galerinin, gösterilen yoğun talep üzerine 31 Mart’a dek uzatıldı. Gırgır’da çizmeye 1975 yılında başlayan Durak’la sergi vesilesiyle konuştuk.
Soluklanmak
Serginin odağında sessizlik olduğunu belirten çizer, izleyiciyi ânı yaşamaya çağırıyor: “Savaş, vahşet, şiddet, öteleme, birbirini yeme... Sürekli bir gürültüyle birlikte yaşıyoruz. Hatta, Mecnun olup doğaya kaçsanız bile o gürültü zihninizde devam ediyor. Büyük bir çoğunluk bu gürültünün farkında değil. İnsanlara normal gibi geliyor. Bir sanatçı olarak ‘Bir duralım, kendimize gelelim’ diyorum. Öncelikle kendime söylüyorum bunu tabii.”
Durak, serginin sadece resimlerden oluşmadığına dikkat çekiyor: “Resme odaklanarak bir şeyler yapıp, izleyiciye sunuyorum. ‘Sessizlik Avı’nı birtakım güzel resimlerin olduğu, salt bir resim sergisi olarak görmüyorum. Bu sergide herkese, bir soluklanmamız, gürültüyü minimuma indirmemiz gerektiğini hatırlatmak istiyorum.”
Ân
Çizer, ‘şimdi’nin önemini ise şu sözlerle anlatıyor: “Ne geçmişe, ne de geleceğe takılıp kalmalıyız. Geçmişe takılmak geçmişin problemlerini asla çözemez, üstelik o problemleri daha da çözülemez hale getirir. Çare ve çözüm sadece şimdide, yani bu anda, yani sonsuz andadır. Bunun anlamı asla geçmişin problemlerini unutup üstlerini örtmek değil. İnsanlar çok farklı, karşıt fikirlerde olabilirler. Eğer bu insanlar sonsuz anın ışığından nasiplenebiliyorlarsa, bütünü ruhlarında hissedebiliyorlardır. Sonsuz anın insanları için karşıt fikirler, onları eninde sonunda bütünde birleştiren önemsiz ayrıntılardır. Geçmişin problemlerini asla görmezden gelmeden, onlara çok farklı ve yapıcı bir açıdan yaklaşarak, onları insanlığın yararına olacak şekilde gerçek anlamda çözebilmek, ancak sonsuz anın ışığında yıkananların becerebilecekleri bir şeydir. Ya sessizlik avına çıkarız, ya da av oluruz. Ya sonsuz anın ışığını yakalarız, ya da geçmiş ve geleceğin karanlığında av oluruz.”
Resimler ve şiirler
‘Sessizlik Avı’nda çizerin soyut resimleri yer alsa da, Durak, soyut resimlerle haşır neşir olmayan insanlara da hitap edebilmek için, her bir resmi tasvir eden şiirler yazmış:
“Ben şair değilim, izleyiciyi yakalayabilmek için çok yalın birkaç dize var sadece. Toplumumuzda ‘Soyut resimden anlamıyorum’ diyen çok insan var, onları da bir şekilde yakalayabilmek gerekiyor. ‘Ben sanatımı yaptım, anlayan anlar, anlamayan anlamaz’ deyip kenara çekilemiyorum, sorumluluk duyuyorum. O da bir düşünce ama bana yetmiyor, insanları başka nereden yakalayabilirim diye düşünüyorum. Şiir burada devreye girdi. Örneğin, bir resme ‘Özgür Ağaç’ başlıklı bir şiir yazdım. ‘Bir ağacım ben. Rengârenk, mutlu, özgür... Ve bütünle bir. Peki ya sen?’ Şiiri okuyan, resmin bir ağacı tasvir ettiğini anlıyor böylece, ve bir özdeşleşme meydana geliyor. Diğer türlü, bir sanat yapıtı olarak kalıyor sadece. Şiirle, ‘Ne yapmış bu adam, elektrik mi çarpmış?’ gibi soruları elimine ettim. Soyut resme bakan izleyici, onu kendi ruh haliyle yoğurup yeni yorumlara ulaşabilir. Bu güzel bir şey, buna karşı çıkmıyorum, engellemek de istemiyorum. Ama benim ayrıca bir derdim var, onu da araya nasıl sokabilirim diye düşündüm. Buradaki niyetim resimle bütünleşme sağlayabilmek, çünkü kişi resme bakıp hiçbir şey anlamıyorsa, istemez ki onu... ‘Bu ne ya, sanat mı?’ der. Türkiye’de sanatın her türlüsüne karşı genel bir önyargı var, hele soyut resme... Ben, önyargılı insana da bir şekilde yaklaşabilmek istiyorum. Bu yaklaşmayı başarmak zorundayız. Bu toplumda yaşıyorsak birlikte yoğrulmalıyız. Tabii, bunu yaparken estetikten, güzellikten fire vermedim.”
Karikatür ve resim
Profesyonel olarak karikatür çizmesine rağmen küçük yaşta resme başladığını söyleyen Durak, resmin hayatında sürekli var olduğunu vurguluyor: “Karikatürden önce resim çiziyordum. Kimse bilmiyor bunu, çünkü piyasaya resimlerimle değil, karikatürlerimle çıktım. Profesyonel olarak karikatür çizmeye küçükken başladım, çünkü popüler olan oydu. Doğan Kardeş, Gırgır, Oğuz Aral derken, bir baktım tam sayfa çiziyorum, paralar kazanıyorum. Sergilere hazırlanmasam da hep resim yaptım. Sadece, bu uğraşım karikatürün gölgesinde kaldı. Almanya’da akademide yedi yıl resim okudum. Döndüğümde karikatüristlik yapmayı sürdürdüm. Dergilere, reklam ajanslarına çiziyordum. Bir gün ‘Tamam’ dedim, ‘Artık sergi açmanın zamanı geldi’. Atölyede resimler taşınca sergi yapmaya karar verdim. ‘Sessizlik Avı’, son 10 yıl içinde çizdiğim eserlerden oluşuyor.”