YETVART DANZİKYAN

Yetvart Danzikyan

KARDEŞÇESİNE

25 Kasım ve erkek şiddeti

Bir tane bile “Kendisinden ayrılmak isteyen kocasını öldürdü” haberi göremezsiniz. Ya da belki bir, birkaç tane. Erkek, kadını tüm kabalıklarına ve zorbalıklarına boyun eğmesi gereken bir nesne olarak görüyor.

Erkek şiddeti can almaya devam ediyor.  Kadınların erkekler tarafından öldürülmesine uzun süre “Kadın cinayetleri” dendi. Ama bence bu yanlış bir kodlama. Bunun adı erkek şiddeti. Üstelik dizginsiz bir erkek şiddeti. 
Neredeyse her ay insanın kanını donduran özel bir cinayete tanık oluyoruz. Yanlış anlamayın, ayda bir cinayet işlenmiyor. Neredeyse her gün işleniyor. Hatta neredeyse demek bile fuzuli. Ancak bazı vakalar, gaddarlıklarıya özel olarak kamuoyunun, medyanın ilgisini çekiyor. Bu yazının yazıldığı gün 19 yaşındaki bir kadının 17 saat boyunca hayatta kalma çabasını, ancak başarısız olmasını anlatıyordu gazeteler. 17 saat şiddete maruz kalmış Güleda Cankel. Üstelik karakola da gidilmiş ancak şikayet olmayınca polisler serbest bırakmışlar. Katil de, yani Güleda’nın erkek arkadaşı, işine kaldığı yenden devam etmiş. 
Yıllardır artarak devam eden bir mesele ile karşı karşıyayız. Üstelik artık buna mesele de denmez. Kadınlar katlediliyor. Erkekler tarafından katlediliyor.  Bu katliamın arkasında yatan elbette çok sayıda sebep var. Ancak işin şu kısmını herhalde gözden kaçıramayız. 
Şiddeti, güçsüz olanı ezmeyi yücelten bir kültür, atmosfer içinde yaşıyoruz uzun süredir. Bu günlük hayatın her tarafına yansıyor. Ve aslında çok genel bir düzeyde iktidar tarafından da besleniyor. Elbette hiçbir yetkili kalkıp “Kadınları öldürün” demiyor. Ancak güce dayalı bir mantığın propagandası her alanda yapılıyor. Kadın, evinde oturup çocuk büyütmesi gereken , kendini “millet”ine adaması gereken bir varlık olarak görülüyor. “İffet” üzerinden tanımlanıyor kadınlar. 
Bu, toplumdaki gaddarlıkla da atbaşı gidiyor. Medyada okuduğumuz cinayetlerin çok büyük bölümünde karşımıza çıkan manzara şu: Boşanmak ya da ayrılmak isteyen kadın, kocası ya da erkek arkadaşı tarafından öldürülüyor. Bu bize herhalde şunu gösteriyor. Erkek bir kez birlikte olduğu kadını artık dövse de sövse kendisinden ayrılamayacak, ayrılmaya hakkı olmayan bir “nesne” olarak görüyor. Hele ki kadının ayrılıp başka birisi ile birlikte olma hakkını basitçe bir cinayet sebebi, bir tahrik  olarak görüyor. Ancak çoğunda iş buraya kadar bile gelmiyor. Kadının ayrılmak istemesi, bu zihniyet için cinayete yeterli bir sebep olarak görülüyor. 
Korkunç bir mantık ve zihniyet bu. Bir tane bile “Kendisinden ayrılmak isteyen kocasını öldürdü” haberi göremezsiniz. Ya da belki bir, birkaç tane. Erkek, kadını tüm kabalıklarına ve zorbalıklarına boyun eğmesi gereken bir cins olarak görüyor. 
Dolayısıyla erkek şiddetini önlemeye çalışırken herhalde ilk önce bu gaddarca, hükmedici, faşist mantık üzerinde durmak gerekiyor. 
Bu hafta bütün bu mesele açısından önemli bir hafta. 25 Kasım, geleneksel olarak  “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma ve Mücadele Günü”. Kadınlar, kadın örgütleri bu önemli gün için hazırlıklar yapıyorlar bir süredir. 24 Kasım Pazar günü sokağa çıkacaklar ve çağrılar yapıyorlar. Bunlardan biri Kadıköy’deki Beşiktaş iskelesinde saat 15.00’te yapılacak. Çağrıda şu ifadeler yer alıyor:
 “İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı Koruma Kanunu etkin bir şekilde uygulansaydı, yüzlerce kadın hayatta olabilirdi. Tam da burada kadınlar şiddetsiz bir yaşam için İstanbul Sözleşmesi’ne, bir şifre olan 6284 sayılı Koruma Kanunu’na dayanıyor. Tam ve etkin uygulanan bir İstanbul Sözleşmesi, kadınları yaşatır..” 
6284 sayılı kanun, şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla çıkarılmıştı. Kadınlar haklı olarak bu maddenin işletilmesini talep ediyor. 
Yazıyı bu yılın verileriyle bitirelim. İçişleri Bakanlığı’nın verilerine göre, Türkiye'de 2016'da 304, 2017'de 353, 2018'de 280 kadının erkek şiddetinin kurbanı olmuştu. Bu yıl ise Kasım ayının başlarına kadar 299 kadın öldürülmüş durumda. Bianet sitesinin yaptığı çalışmaya göre de 1 Ocak 2019'dan 20 Kasım 2019'a kadar erkekler 302 kadını öldürdü, 532 kadına şiddet uyguladı. İçişleri Bakanlığı verilerinde dünyada bir milyon kişi başına düşen kadın cinayeti sayısı da var. Bu ölçeğe göre İngiltere, Fransa, Japonya gibi ülkeler 1,8-2 seviyesinde iken Türkiye 2019 verilerine göre 3,6 seviyesinde. 2016-2019 Ağustos ayları arasında öldürülen kadın sayısı ise 1.167.. Yazıyla bin yüz altmış yedi. İstatistiklere sığmayan, sayıların anlatamayacağı ürpertici bir tablo ile karşıyayız.