Bu haftaki sayfamızda, ekoloji ve sanat alanında çalışmalarda bulunan ‘birbuçuk kolektifi’ ile yaptığımız sohbete yer veriyoruz. Ekoloji mücadelesiyle ilişkisi içinde sanatsal üretimin imkânlarının tartışıldığı bugünlerde, kolektifin yaklaşık üç yıldır sürdürdüğü çalışmalar ile Bienal kapsamında devam eden ‘Sindirim’ adlı programlarını konuştuk.
KEVSER GÜLER
MARİNA PAPAZYAN
Bu haftaki sayfamızda, ekoloji ve sanat alanında çalışmalarda bulunan ‘birbuçuk kolektifi’ ile yaptığımız sohbete yer veriyoruz. Ekoloji mücadelesiyle ilişkisi içinde sanatsal üretimin imkânlarının tartışıldığı bugünlerde, kolektifin yaklaşık üç yıldır sürdürdüğü çalışmalar ile Bienal kapsamında devam eden ‘Sindirim’ adlı programlarını konuştuk. ‘birbuçuk’, 2016’dan beri hem bilimsel hem de politik bir alan olarak ekolojinin ürettiği bilgi ve söylemleri, sanat, tasarım ve diğer yaratıcı disiplinler aracılığıyla düşünmeye ve tartışmaya açan bir kolektif. İklim değişikliği ve enerji ekonomisti/dansçı Ayşe Ceren Sarı, çevre bilimci/sanatçı Serkan Kaptan ve küratör Yasemin Ülgen’in koordinasyonunda devam eden kolektif, 2017’den bu yana, farklı disiplinlerden katılımcıların araştırma ve üretimlerini merkezine alan kapalı toplantılar düzenliyor. Katılımcıları, belirledikleri başlık bağlamında karşılaşmalarının besleyici olabileceğini düşündükleri kişiler içinden seçen kolektif, bu buluşmaların moderasyonunu ve kaydını tutmayı üstleniyor. ‘birbuçuk’un bu pratiğinin, özellikle parçası olduğu coğrafyanın ve daha geniş ölçekte gezegenin sorunlarının aciliyeti ve tıkanmışlığına odaklanan çalışmalara metodolojik bir alternatif önerdiğini düşünüyoruz.
‘birbuçuk’, bugünlerde ise 16. İstanbul Bienali Kamusal Programı kapsamında ‘Sindirim’ adlı bir program tasarladı. İstanbul Bienali kamusal programında birbuçuk’un yer almasının, zaman zaman kendi mekânsal ve politik bağlamından yalıtılma riskini taşıyan Bienal için isabetli olduğunu düşünüyoruz. Burada özellikle kendimize yönelttiğimiz “Bu bienal herhangi başka bir şehirde olabilir miydi?” sorusuna, parçası olduğu coğrafyadan katılımcıları bir araya getiren ‘Sindirim’ ile birbuçuk’un hem söylemsel hem de yöntemsel olarak değerli bir öneri ürettiğine inanıyoruz.
16. İstanbul Bienali’nin kamusal programının bir bölümünü siz hazırlıyorsunuz. Bu işbirliği nasıl başladı?
birbuçuk olarak 2016’dan bu yana ekoloji ve sanat alanında çalışmalarımıza devam ediyoruz. 2017’den bu yana düzenlediğimiz etkinliklere devam ederken İKSV’nin duyurusunu yaptığı İstanbul Bienali Çalışma ve Araştırma Programı’na başvurduk. Eylül 2018 - Mayıs 2019 arasında Fulya Erdemci mentörlüğünde farklı disiplinlerden gelen sanatçı ve küratör arkadaşlarımızla birlikte kolektif çalışma fırsatı bulduk. 16. İstanbul Bienali’nde yapacağımız ‘Sindirim’ programını da bu süreçte hazırlamaya başlamıştık. Tam da o zaman Nicolas Bourriaud’nun küratörlüğünde yapılacak olan bienalin kavramsal çerçevesi açıklandı. Yaklaşımımız ve çalışma odaklarımız içerikle doğrudan ilişkilendiği için Bienal’in kamusal programının bir parçasını hazırlamamız için davet aldık. Mayıs ayından bu yana da ‘Sindirim’ programı üzerine çalışıyoruz.
Program su, benzin, patates, beton ve işlemci adı altında beş başlıkta kurgulanmış. Bu başlıkları belirlerken ve insanları toplantılara davet ederken nasıl bir yöntem izlediniz?
Bu nesneler oldukça sıradan ve gündelik yaşamlarımızda sürekli ilişki halinde olduğumuz nesneler. Her biri ekolojik, politik, maddesel, sanatsal veya kente dair pek çok soru ve etmenin kesişimiyle var oluyor; bu şekilde yaşamlarımızda yer etmiş durumdalar. Biz de bu nesnelerin ilişkisel önerilerinin, ekoloji ve sanat çalışmaları bağlamında tartışma ve üretimlerin kesişimlerini besleyebilecek metaforlar olarak konumlandırmayı arzu ettik. Örneğin ‘Su’ başlığı altındaki programa davet ettiğimiz katılımcılarla suyun akma hakkına güncel politikalar, mücadele, plastik ve kültür üzerinden bakarken, ‘benzin’ etkinliğinde fosil yakıtların gezegenimizi nasıl etkilediğine ve alternatif gelecek tahayyüllerine odaklandık. ‘Patates’ etkinliği tarım, hayvancılık, gıda, toprak, tohum politikaları gibi birçok konuyu açmak için bir çıkış noktası oldu. ‘Beton’ ise tahmin edileceği gibi kentsel dönüşüm, kent mücadeleleri ve kentin ekolojisine bakan meseleleri farklı açılardan ele aldı. ‘İşlemci’ başlığı iklim krizi ve ekolojik yıkım karşısında gelecek senaryolarına bakan katılımcılarla kendini bulan bir program oldu. Bu beş nesneden yola çıkan, çeşitli ilişkiler ve sorulara birbirinden başka yöntemler ve formlarla yaklaşan sanatçı, kolektif ve mücadelede aktif rol üstlenen kişileri davet ederek ortaklaşmanın olanaklarına dair, yalın ve samimi bir dil ortaya çıkarmaya çalıştık.
‘Sindirim’ kavramını da düşünerek, kamusal programın aralarında üç ay olan iki aşamada uzun bir sürece yayılmasının etkileri neler oldu? Bu katılımcılar arasındaki etkileşimi etkiledi mi? Kurumsal işbirliğini de içinde bulunduran kamusal bir programın uzun bir vadeye yayılmasının kazanımları sizce neler olabilir?
Programa davet ettiğimiz kişileri farklı alanlardan belirledik. Kamusal etkinlik öncesinde yaptığımız buluşmalar ve atölye çalışmalarının amacı da öncelikli olarak bu farklı alanlar arasında bir araya gelişleri sağlamak. Birlikte söz üretmenin öncesinde tanışıklığın, arkadaşlığın ve samimiyetin olması gerektiğine inanıyoruz. Bu bağlamda ortak bir başlıkta sözünü söyleyecek katılımcılarımızın üç ay öncesinde yan yana gelmesini önemsiyoruz. Bu sürecin ardından bireysel üretimlerin yanı sıra yeni ortaklıklar da ortaya çıktı, ki bizim de amacımız bu tip yeni ilişkilenmelere alan sağlamak.
Bugün aciliyeti en yüksek olan konu iklim kriziyken, ekolojinin her alanda konuşulması gerektiğini düşünüyoruz. Bu anlamda İstanbul Bienali gibi uluslararası ve her alandan yüksek sayıda ziyaretçisi olan bir sanat etkinliğinde ekoloji meselelerinin işin uzmanları ve sanatçılar tarafından farklı biçimlerde masaya yatırılması ya da deneyime sunulmasının önemli.
Bu programı bienal kapsamında olmasının bir diğer güzel tarafı ise ‘Sindirim’ programını, arkadaşlarımız Güneş Terkol ve Güçlü Öztekin’in bienalin ana mekânı olan Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Resim Heykel Müzesi’nde yer alan ‘Worlbmon’ isimli çalışmasının içinde yapacak olmamız. Sanat ve ekoloji arasında diyalog imkânları sağlamaya çalışırken fiziksel olarak da bir sanat işinin içinde bu ilişkiselliği yaratmak oldukça heyecan verici bizim için.
Bu karşılaşmalarda kendi rolünüzü nasıl görüyorsunuz? Süreç içinde değişiyor mu? birbuçuk’un katılımcılarla etkileşimi, bu katılımcıların yeni üretimler yapmasını ve bu üretim ve araştırmaların desteklenmesini de kapsıyor mu?
Üçümüz de hem sanat hem politik ekolojiyle ilgili çalışmalar yürütüyoruz ancak ‘birbuçuk’ olarak kendi uzmanlıklarımızın ötesinde iki alanı bir araya getiren aracılar olarak konumlanıyoruz. 2017’den itibaren yaptığımız etkinliklerin tümünde önem verdiğimiz şey alanlar ve kişiler arası moderasyon. Disiplinlerin iç içe geçtiği ve disiplinsiz sohbet imkânlarını yaratmak amacıyla yola çıktığımız için bundan sonrasındaki çalışmalarımıza da bu rolde devam etmeyi düşünüyoruz.
Program detayları
‘Sindirim’ programı, 28 Eylül’den 26 Ekim’e kadar her cumartesi 12.00-17.30 arasında MSGSÜ İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’nin dördüncü katında yapılacak.
‘Su’, 28 Eylül
Akgün İlhan, Akademisyen, çevresel sosyal bilimci, su ve iklim aktivisti, “Kısır Döngüsel Su”
Sevinç Alçiçek, Artvin doğumlu, Arhavi Doğa Koruma Platformu temsilcisi, doğa ve yaşam savunucusu, dere bekçisi, atmaca kadın, “Taa kalbimde bir çığlık duyuyorum, isyan ediyorum. Bu ağaçların, vadilerin, unutulmakta olan dilimin, yabanımın, atmacamın, deremin, tepemin ve benim çığlığım.”
Sedat Gündoğdu, Akademisyen, deniz biyoloğu ve çevre aktivisti, “Yedinci Kıtadan Sofradaki Tabağımıza: Mikroplastikler”
dadans, Dila Yumurtacı, Melek Nur Dudu, Merve Uzunosman, “Be Water My Friend”
Aslıhan Demirtaş, Mimar, aktivist ve akademisyen, “Sediment”
Serkan Taycan, Sanatçı, mühendis ve akademisyen, “Karadeniz’den Marmara’ya: İki Deniz Arası’nı Yürümek”
Hazal Döleneken, Besteci, enstrümantalist, şarkıcı ve yeni medya sanatçısı, “Natura”
‘Benzin’, 5 Ekim
Begüm Özkaynak, Akademisyen, “1 Litre Benzinin Bedeli”
Ümit Şahin, Araştırmacı, yeşil ve iklim aktivisti, “Evimiz Yanıyor!”
Cihan Küçük, Müzeci, “Artwash / Sanat ile Aklama”
kaybid, Sokak sanatı, kolaj, animasyon, yeni medya sanatçısı - doğa ve canlılık aktivisti, “Bazı Vahşi İçgüdülerin Şehirdeki Sessiz Kulaçları / Reflux”
Yokoluş İsyanı’ndan Eymen Aktel, Sanatçı ve iklim aktivisti, “Yıllar Sonra İlk Kez Çocuk Gibi Oynadım”
‘Patates’, 12 Ekim
Berin Ertürk, Çiftçi, ekoloji ve agroekoloji aktivisti, “Patates Bizi/Kendini Kurtarabilecek mi?”
Gülşah Mursaloğlu, Sanatçı, “Bir Elastiklik Hikayesi”
İlhan Koçulu, 150 yıldır çobanlık ve peynir üreticiliği yapan bir ailenin çocuğu, peynir ustası, yerel gıda ve tohum savunucusu, Boğatepe Peynir Müzesi kurucusu, “Yerel Üret, Yerel Tüket”
Özlem Işıl, Sosyolog, Çiftçi-Sen dayanışma ekibi üyesi, Kadıköy Kooperatifi gönüllüsü, müşterekler ve gıda aktivisti, “Gıda Krizine Karşı Dayanışma Ekonomileri ve Dayanışma Modelleri”
Ece Eldek, Tasarımcı, sanatçı ve şair, “Mamama”
Sezai Ozan Zeybek, Akademisyen, ”Patates Medeniyeti: Bir Kök Bitkisininin İzinde Dünya Tarihi”
Çokayaklılar, Şafak Çatalbaş, Aslı Narin, Elif Süsler, “Yeraltında Gezen Yıldızlar”
Pınar Üzeltüzenci, Sosyolog, müzisyen, müzik yazarı, “Pata pata”
‘Beton’, 19 Ekim
Artıkişler Video Kolektifi, Halil Yetiş, Civan Tekin, Alper Şen, “1457 Ankara’dan Kesik”
Aslı Odman, Sosyal bilimci, çevre ve işçi sağlığı aktivisti, “Geleceğin kanserlerini beton ile çağırmak: Asbest”
Mine Yıldırım, Siyaset bilimi doktora adayı, hayvan hakları savunucusu, “Betonun üzerinde, altında, kenarında: Köpekler”
Sevil Baştürk, Yaşam savunucusu, permakültür tasarımcısı, Roma Bostanı insanı ve vegan, “6. Yok Oluş’un Eşiğinde Kentte yaşam için başka bir birliktelik: Roma Bostanı”
Kerem Ozan Bayraktar, Sanatçı, akademisyen, “Ruderal Manifesto”
Barış İne (Mekanda Adalet Derneği), Sosyal bilimci, “Mekanda Adalet için Disiplinlerötesi Çalışmalar”
Elmas Deniz, Sanatçı, “Betondan Dere Yatağı ve Betondan Pasta İmalatı Üzerine Bir Sohbet”
‘İşlemci’, 26 Ekim
Deniz Çevikus & Eymen Aktel
11 yaşında, iklim aktivisti ve Gelecek için Cumalar (Fridays for Future) hareketine İstanbul'dan katılıyor & Sanatçı ve iklim aktivisti.
Ömer Madra, Açık Radyo (94.9) genel yayın yönetmeni, programcısı, kurucusu, çevre aktivisti, yazar ve çevirmen, “Büyük İşlemcinin Son Günlerinde Hayat”
Ulya Soley & Deniz Tortum, Küratör & Yönetmen ve medya sanatçısı, “Güzel Gelecek”
Ethemcan Turhan, Doktora sonrası araştırmacı, iklim adaleti ve enerji demokrasisi alanlarında çalışıyor, Ankaralı, “Kahraman salyangoz siborg tavşan’a karşı”
Irmak Ertör
HAH, Sanatçı kolektifi - Ahu Akgün, Gizem Karakaş, Ayça Telgeren, Defne Tesal ve Murat Yıldız, “Bir Günü Ölçme Denemesi”
Aslı Dinç, Sanatçı