Patrik seçimi esaslarını düzenleyecek İçişleri Bakanlığı talimatnamesi hakkında geçen haftaki yazımda yurtdışı adaylar için bir kısıtlama getirilmesi olasılığına dikkat çekmiş ve şunları yazmıştım:Türkiye’de doğmuş, büyümüş ya da babası Türkiye topraklarında doğmuş bir ruhani, Türkiye’de ruhban okulu olmadığı için eğitimini yurtdışında alıyor ve çoğunluğu bu topraklardan göçmüş ya da göç etmek zorunda kalmış Ermeni toplumlarına yurtdışında hizmet veriyorsa, hangi mantık onları aday olmaktan alıkoyabilir?
“Eğer talimatnamede böyle bir kısıtlama olursa Patrik seçimi süreci en baştan sakat bir şekilde başlamış olur ve toplumun büyük bir kısmını bu seçimin adil bir seçim olduğuna ikna etmek imkansız olur.”
Talimatname geldi ve gördük ki patrik adayları için bu maksatla konmuş bir madde var: "İstanbul Ermeni Patrikhanesi'ne mahsus episkoposlar sınıfına dahil olmak" şartı aranıyor adaylarda.
İlk olarak şu soruyu sormamız gerekiyor: 1961 talimatnamesinde yer almayan ve sonraki yani 1990 ve 1998 seçimleri için yayınlanan talimatnamelerde de yer almayan bu madde niçin kondu? Devlet patrik seçimine niçin bu şekilde müdahale ediyor?
Bu sorulara açıklıkla yanıt bulmak zorundayız. Bu maddenin istenirse nasıl yorumlanabileceğine birazdan geleceğim, ancak bu maddenin bir amaca hizmet için konduğu çok açık. Belli ki yurtdışındaki doğal patrik adaylarına bir kısıtlama getirilmek isteniyor. Bunu kim istiyor? Devlet mi yoksa Ermeni toplumu içindeki bazı aktörler mi?
Öyle görünüyor ki ikisi birden. Talimatname öncesinde perde arkasında ya da perde önünde çok sayıda temas gerçekleştiğini biliyoruz. Ta Bekçiyan’ın değabahlığı döneminden başlayan temaslardır bunlar. Bu seçimin iki aday arasında gerçekleşmesi için çalışmalar yürütüldü. Devlet de öyle anlaşılıyor ki “Eh, bu benim de işime gelir” dedi.
Bu süreç neden ve nasıl bu şekilde işledi, bunun açıklığa kavuşması şart, velhasıl. Söz konusu maddeye gelecek olursak. Bu sayımızda yer alan çok sayıda tepkiden de anlaşılabileceği gibi eğer bu madde yurtdışı adaylara sınırlama şeklinde yorumlanırsa ve sadece Bekçiyan’a davet gönderilirse Türkiye Ermeni toplumunun gelenekleri hem çok büyük yara alır hem de artık bütün ipler devletin eline geçmiş olur.
Öncelikle “Patrikhanemiz” diyeceğimiz bir kurum artık ortada kalmaz. Devlet nasıl isterse öyle işleyen bir kurumumuz olur. Bu topraklardaki binlerce yıllık tarihimiz için büyük darbe olur bu. Ve tabii şu da var. Bu hamleyle laik olması gereken devlet dini bir alana girip bu alanda müdahalede bulunmuş oluyor. Bu ayrıca insan hakları ve dini özgürlükler açısından son derece sorunlu bir durumdur. Mesela ben, bir birey olarak, Ermeni toplumunun bir üyesi olmanın yanısıra elbette ki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım. Devlet bu hamlesiyle benim seçme özgürlüğümü de elimden almış oluyor, beni kısıtlı bir aday listesi ile –ki buna liste de denemeyecek- karşı karşıya bırakıyor. Üstelik bunu “dini özgürlükler alanında çok önemli işler gerçekleştirdik” diyen bir iktidar yapıyor ama ne enteresandır ki çok karşı çıktığı 1960 darbesi sonrasındaki iktidarın bile gerisine düşüyor.
Dolayısıyla bu müdahaleye her düzeyde itiraz etmek bu maddeyi revize etmek şarttır. Eğer bu yapılmazsa bu sürecin aktörleri tarih önünde üzerlerine düşen görevi yapmamış kişiler olarak anılacaklardır.
Gelelim şu meşhur maddenin mantığına. Yani "İstanbul Ermeni Patrikhanesi'ne mahsus episkoposlar sınıfına dahil olmak” şartına. Geçen hafta da yazmıştım. 1863 Nizamnamesi yazıldığında Osmanlı ülkesi Balkanlar’dan Basra’ya kadar uzanıyordu ve o dönemde yüzlerce episkopos bulunuyordu. Ve o madde, devamındaki Cismani Meclis ve Genel Meclis ile birlikte anlam kazanıyordu. Ne o Osmanlı ülkesi var ne Cismani Meclis, ne de Genel Meclis.
Her şey bir tarafa, zaten tümü Eçmiadzin’den episkopos rütbesi alan bu ruhaniler arasında, hele ki Türkiye’de doğmuşlarsa, nasıl böyle bir ayrım yapılabilir? Türkiye’de doğmuş, büyümüş ya da ailesi Türkiye topraklarında doğmuş bir ruhani, Türkiye’de ruhban okulu olmadığı için eğitimini yurtdışında alıyor ve çoğunluğu bu topraklardan göçmüş ya da göç etmek zorunda kalmış Ermeni toplumlarına yurtdışında hizmet veriyorsa, hangi mantık onları aday olmaktan alıkoyabilir?
1915 ile budanan bu toplumun ruhanileri ABD’de, Avrupa’da, Güney Amerika’da, Avustralya ya da Ermenistan’da görev yapıyorken, aslında bu toprakların insanlarına hizmet veriyorlardır.
Dolayısıyla söz konusu madde teknik açıdan sakıncalı olduğu gibi tarihsel açıdan da anlamsızdır. Bu topraklarla şu ya da bu şekilde bağlantısı olan tüm ruhaniler, Türkiye Ermeni Patrikliği’ne “mahsus”tur. Gerek seçim sürecindeki aktörlerimizin gerekse devletin bunu da gözönünde tutmasında fayda var.