Ankara İngiliz Arkeoloji Enstitüsü’nün yönetimindeki SARAT Projesi, Türkiye'de arkeolojik varlıkların korunması ve farkındalığın artırılması için çalışmalar yürütüyor. Bu çerçevede toplum ve arkeoloji ilişkisi üzerine kamuoyu araştırması yapıldı. Araştırmada arkeoloji konusunda toplumun bilgi seviyesi çok yüksek olmasa da konuya merak duyduğu ortaya çıktı.
SARAT, 2018 yılının Mayıs ayında KONDA işbirliğiyle 29 ilde 3 bin 601 kişiyle yüz yüze görüşmeler yaparak, arkeolojik varlıklara yaklaşım, arkeoloji algısı üzerine kamuoyu araştırması gerçekleştirdi.
Çalışma, Türkiye'de arkeoloji alanında yapılan ilk araştırma olma özelliğini taşıyor. SARAT tarafından yayımlanan sonuç raporuna göre, arkeoloji, toplumun temas ettiği ve tanıdığı bir kavram olmasına karşın bilgi seviyesi yüksek değil.
Sonuç raporundaki bulgular şöyle,
İlk akla gelen şey kazı
Araştırmaya katılanların yüzde 36'sı ‘Arkeoloji’ kelimesini duyduğunda aklına ilk gelen şeyin ‘kazı’ olduğunu söyledi. Yüzde 20’si ‘tarihi eser’ yüzde 13’ü ise ‘tarihle ilişkili şeyler’ yanıtını verdi. Araştırmaya katılanların yüzde 85'i ise arkeolojik kazılarda çıkan eser ve kalıntıların sahiplik hakkının devlette olduğunu belirtti.
Her iki kişiden biri uygarlık adı söyledi
“Türkiye’de yaşamış eski uygarlıklardan hangilerini biliyorsunuz?” şeklindeki soruya ise her 2 kişiden 1’i en az bir uygarlık ismi söylerken geri kalanlar ya bilmediklerini söyledi ya da herhangi bir yanıt vermedi. En çok söylenen uygarlık ismi ‘Etiler’. Etiler’i Osmanlılar, Lidyalılar, Bizans ve Sümerler izliyor. Uygarlıklar konusunda ise en çok fikir sahibi olanlar gençler ve üniversite mezunları.
Ayasofya ilk sırada
Araştırmaya katılanlara müze veya arkeolojik alan adı da soruldu. En çok bilinen müze Ayasofya ve Topkapı Sarayı.
‘Bugünkü Türkiye’yi hangi uygarlık meydana getirmiştir?’ sorusuna en çok “binlerce yıldır yaşamış tüm medeniyetler” yanıtı alındı. Bu yanıtı verenlerin oranı yüzde 46. Yüzde 28’i ‘Selçuklu ve Osmanlılar’, yüzde16’sı ‘Türkler’ ve yüzde 10’u ‘Müslümanlar’ yanıtını verdi. Her 2 kişiden 1’inin kendisi ya da yakınlarının çocukları okul aracılığıyla müze veya arkeolojik alan ziyaret etmiş. Görüşülenlere Müzekart’ları olup olmadığı sorulduğunda yalnızca yüzde 12’sinden evet yanıtı alındı.
Geçmişi anlamak
Araştırmanın önemli sonuçlarından biri de geçmişi anlamaya dönük duyulan ilgi. Araştırmaya katılanların yüzde 29’u geçmişi anlamaya ilgi duyuyor. Eğitim seviyeleri ve hayat tarzlarına dönük yapılan değerlendirmede ise geçmişi anlamaya dönük ilgi duyanların yarısından fazlası üniversite mezunu. Eğitim seviyesi lise ve altı olanların yarısı ise geçmiş konusunda ilgisiz. Görüşülenlerin yüzde 26’sı doğrudan insanlığın geçmişini anlamakla ilgilenmediklerini belirtiyor. İlgilenenlerin en çok söylediği sebepler arasında 'atalarını öğrenmek' ve ‘eski insanların nasıl yaşadığını öğrenmek’ var.
Okullarda okutulmalı
Arkeoloji ile ilgili bilgiye ulaşma konusundaki kaynakların başında yüzde 37'lik oranla televizyon geliyor. Müzeler yüzde 35, internet yüzde 34 olmak üzere oldukça benzer oranlarda en çok
kullanılan kaynaklarken, yüzde 18’i kitapları, yüzde 17’si de seyahati kaynak olarak
kullanılıyor. En az kullanılan bilgi kaynağı ise yüzde 2 cevap oranıyla okullar. Araştırmaya katılana her 5 kişiden 4'ü Türkiye’nin arkeolojik varlıklarının okullarda okutulması gerektiğini düşünüyor.
Definecilik önlenmeli
Araştırma sonuçlarına göre her 10 kişiden 9’u tarihi eserlere zarar verenlerin cezalandırılması gerektiğini belirtiyor. Farklı hayat tarzlarına sahip olanlar bu konuda hemfikir.
Definecilik arkeolojik ve kültürel miras alanlarını tehdit eden en önemli unsur. Araştırmada defineciliğe ilişkin sorular da yöneltildi. Yakın çevresinde define bulan birileri olduğunu söyleyenlerin oranı yüzde 7. Araştırmaya katılan her 4 kişiden 3'ü kaçak kazı yapıldığında polis ya da jandarmayı arayacağını söylüyor. Defineciliğin suç olduğu ve önlenmesi gerektiğini düşünenlerin oranı ise yüzde 80. Görüşülen kişilerin yüzde 67’si Türkiye’de eski eserlerin yeterince korunmadığını düşünüyor.
"Araştırma sonuçları hepimiz için yol gösterici olabilir"
SARAT Proje ekibinden Ankara İngiliz Arkeoloji Enstitüsü (BIAA) Kültürel Miras Yönetimi Araştırmacısı Işılay Gürsu, araştırmanın sonuçlarını AGOS'a değerlendirdi.
Nasıl bir araştırma yaptınız ve sonuçları nasıl değerlendirmek lazım?
Biz bu araştırma kapsamında arkeoloji ile ilgili bilgi seviyesini ölçecek farklı sorular sorduk. Kimi sorular cevapsız kaldı, ama hepsi için bunu söyleyemeyiz. Mesela görüşülen kişilerin nerdeyse yüzde 85’i arkeolojik kazılardan çıkan eserlerin sahibinin devlet olduğunu biliyor, ya da yaklaşık yüzde 83’ü arkeolojinin ne olduğuna ve arkeologların ne yaptığına dair görüşlere sahip. Bunlar oldukça yüksek rakamlar. Diğer taraftan Türkiye’de yaşamış eski uygarlıklardan birinin adını söyler misiniz diye açık uçlu olarak sorulduğunda görüşülenlerin yüzde 48’inden bir yanıt alamadık. Elbette Türkiye gibi insanlık tarihinin binlerce yılına ev sahipliği yapmış bu ülkede bu rakamın daha yüksek olmasını beklerdik. Fakat bir sorudan hareketle karamsar bir tablo çizip farkındalık seviyesi düşük demiyoruz, çünkü bizi umutlandıran cevaplar kötümserliğe sevk edenlerden daha fazla.
Bu kamuoyu araştırması, 3 bin 601 kişi ile yüz yüze görüşülerek gerçekleştirildi, Avrupa’da bu çapta benzer bir çalışma henüz yapılmadı. Arkeolojik varlıklar ile ilgili bilgi sorularına verilen yanıtlar doğal olarak en çok eğitim seviyesi ile alakalı. Eğitim seviyesinin daha yüksek olduğu toplumlarda bilgi düzeyinin de yüksek çıkacağını söyleyebiliriz elbette.
Bu tablo bize ne söylüyor?
Bence tablo umut verici. Arkeoloji ile ilgili algıyı ölçmek için pek çok soru sorduk, eğer bir düşmanca tavır, ya da umursamazlık ile karşı karşıya olsaydık, bunu bu sorularda yakalamak mümkün olurdu. Öyle bir tutum kesinlikle yok. Hatta ‘keşke olanaklar el verse de daha çok öğrenebilsem’ diye bir istekten söz edebiliriz. Bu tabloya bakarak, bu alanda çalışanlar olarak nasıl hamleler yapsak hedefe ulaşır, toplum ile arkeoloji arasındaki bağı nasıl güçlendirebiliriz diye kendimize dersler çıkarabiliriz.
Bu araştırmada bizi çok şaşırtan sonuçlar da oldu, tahmin ettiklerimizi tasdik edenler de. Tabii ki bu alanda çalışan uzmanların halkın farkındalığı, tutumu, algısı gibi konularda fikirleri var, fakat bunu tüm Türkiye örnekleminde görebilmenin hepimiz için zihin açıcı hatta zaman zaman özeleştiriye teşvik eden bir yönü var. En genel anlamda bu sonuçların bize yeni bir bakış açısı sunduklarını düşünüyoruz.
Farkındalığın düşük olması veya yüksek olması neden önemli? Nasıl bir fark yaratır?
Farkındalığın hangi noktalarda düşük ya da yüksek olduğunu anlamak öncelikli olarak önemli, o yüzden bu araştırmanın yapılabilmesi elzemdi. Ancak nerede durduğumuzu tam olarak tespit edersek bu farkındalığı arttırabiliriz. Bu farkındalığı arttırmak da, -eğer bu varlıkları cam fanusun içinde saklamak gibi gerçeküstü bir niyetleri yoksa- arkeolojik varlıkların korunmasını sağlamak amacıyla yola çıkan girişimler için son derece önemli.
Araştırma sonuçlarının ardından özellikle Kültür Bakanlığı nasıl bir ders çıkartmalı? Yeni bir politika belirlemesi beklenmeli mi?
Araştırma sonuçları hepimiz için yol gösterici olabilir. Elle tutulur bir örnek vermek gerekirse, Türkiye’de “insanlar giriş ücretinin yüksek olmasından ötürü arkeolojik alanları ziyaret etmiyor” önermesine katılanların oranı yüzde 68. Ayın bir günü arkeolojik alanların bulunduğu bölge halkları için bu alanlara girişin ücretsiz olması yönünde bir mesaj alabiliriz bu sonuçtan. Bu sonuçlara bakılarak yaratılacak yeni politikalar, halk tarafından da sahiplenileceği için sürdürülebilir olma şansına sahip diye düşünüyoruz.