Kavala tahliye edilmedi

Gezi davasında mahkeme heyeti, Osman Kavala'nın tahliye talebini reddetti. Bir sonraki duruşmayı 8-9 Ekim tarihlerine erteledi.

Davanın ikinci duruşması yine, Silivri Cezaevi Kampüsü'nde bulunan duruşma salonunda yapıldı. İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya tutuklu sanık Osman Kavala'nın yanı sıra tutuksuz sanıklar, Yiğit Aksakoğlu, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Mine Özerden, Yiğit Ali Ekmekçi, Taksim Dayanışması'ndan Can Atalay, Mücella Yapıcı, Tayfun Kahraman katıldı. Sanık avukatları da duruşma salonunda hazır bulundu. 

Duruşmayı HDP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık ve çok sayıda dış temsilci de takip etti. Çok sayıda hak savunucusu da duruşmayı izledi. Salonun,izleyicilere ayrılmış bölümünde oturacak yer kalmadı. 

Tutuklu sanık hak savunucusu Osman Kavala salonda girdiğinde izleyicilerden yoğun alkış aldı. 

Duruşmada sanık avukatları savunmalarını yapmaya başladı. 

'Biz bu iddianamenin dilini anlamadık'

Mücella Yapıcı, Tayfun Kahraman ve Can Atalay'ın avukatı Fikret İlkiz, savunmasını yaptı. İlkiz, savunmasında, iddianameden bazı bölümler okuyarak iddianameyi eleştirdi. İlkiz şunları söyledi, 

''Elinizde bir soruşturma tutuyorsunuz, sonra iddianamede yazdığınıza göre, tüm delillerin ve tapelerin yeniden kıymetlendirmesi yapıldı diyorsunuz. Kim kıymetlendirdi, kim değerlendirdi? Hukuksuz dinlemeler, yasa dışı dinlemelerle kurulan tuzaklar. FETÖ gerçeğinin ne olduğunu başından biliyorduk. Dinlemiyorlardı. O tarihlerde oralarda kalan tapeleri ve soruşturmaları alarak, izahtan vareste tutulmamak için, kıymetlendirme yaptığınızı söylüyorsunuz. Hukuken kıymetlendirme nedir?''

''Biz bu iddianamenin dilini anlamadık. Ama genel felsefi duruşunuzu biz bu dille anladık. Duruşunu ve mantığını ise çok iyi anlamış durumdayız. Bu iddianamenin dünyasının sınırlarını gördük. Bizim dünyamızın sınırları açısından, bildiğimiz dilden konuşayım, yasalara uygun bir iddianame bizim hakkımızdır. Hukukun diliyle, insan hakları sözleşmesinin diliyle, direnmeyi bile hak olarak savunan kanunların ulaştığı noktadaki dille konuşun bizimle. O nedenle bu iddianame bizim açımızından, kıymet naşinas olarak değerlendirilecektir.''

İlkiz, daha önce yapılan Gezi yargılamasının yapıldığın ve kararın kesinleştiğini hatırlattı.

''Taksim Dayanışması Platformu'nun suç örgütü olduğunu gösterir hiçbir kanıt yoktur, hiçbir kanıt olmadığı gibi.''

'Mahkeme kararlarını yok sayıyorsunuz'

İlkiz, aynı iddialarla ilgili kesinleşmiş kararlar olması halinde yeniden yargılama yapılamayacağını söyledi. '''Tayfun Kahraman hakkında iki "kovuşturmaya yer olmadığı" kararı var. İki tane kovuşturmaya yer olmadığı kararı olsa da "yeni delil elde ettik" diyebilirdiniz, biz bunu da gördük. Ama siz bunu bile demediniz. Yeniden  kıymetlendirdik deyip geçtiniz. Eğer kovuşturmaya yer olmadığı kararı varsa ki Kahraman için var, bunları usule uygun şekilde kaldırmadığınız sürece dava açamazsınız. Yani ceza tehdidini insanların üstünde Demokles'in Kılıcı gibi tutamazsınız. Siz mahkemelerin kararlarını yok sayıyorsunuz.'' 

'İddianameyi reddetmek gerek'

İlkiz'in ardından Can Atalay ve Tayfun Kahraman'ın avukatı Özgür Karaduman, savunmasını yaptı. Karaduman şunları söyledi,

"Türkiye'nin yakın tarihi, demokratikleşme mücadelesinin yurttaşlarla devlet arasında aynı zamanda hukuk düzeyinde de gerçekleşmesinin tarihi. Bu iddianame, Türkiye'nin yakın geleceği açısından da çok önemli. 15 Temmuz gibi devletin bir dönem siyasal ortaklığını yapmış Fethullahçı çetenin darbesini tartışırken, Fethullahçı çetenin hazırladığı  kıymetlendirilmiş bir iddianameyle yargılanıyoruz. Kıymetlendirilmiş iddianamesi olan ülkenin kıymetlendirilmiş siyaseti olur.

Eğer siyasi iktidar gerçek anlamda Fethullahçı çete ile mücadele ettiği iddiasını taşıyorsa, bu çete tarafından hazırlanmış iddianameye kıymet vermemesi, reddetmesi gerek.''

'Gezi ifade özgürlüğüdür'

Duruşmada öğlen arasından sonra Tayfun Kahraman ve Can Atalay'ın avukatı Evren İşler söz aldı. İşler, iddianamenin Gezi olaylarından 6 yıl sonra hazırlanmasına tepki gösterdi. 

İddianamenin, Gezi direnişini şiddetsiz eylem olarak tanımladığına dikkat çeken İşler, ''İddianame kendi içinde de çelişiyor, diğer bütün hatalarına ek olarak büyük bir ciddiyetsizlikle davranıyor. Bir belgenin başına iddianame yazıp altına cumhuriyet savcısı imzası attığınızda, o belge iddianame olmuyor. Önümüzdeki belgeye baktığımızda iddianame olacak bir şey görmüyoruz.''

''Gezi anayasal bir hak kullanımıdır. Gezi, özü itibariyle düşünce ve ifade özgürlüğüdür. Toplanma hakkıdır. Demokratik toplumlarda, halkın seçimler dışında da yönetime katılma, itiraz etme ve direnme hakkı da vardır. İddianamenin sadece yazılması ve mahkeme tarafından kabul edilmesi hak ihlalidir.'' 

Hakkında yakalama kararı olan Açık Toplum Vakfı çalışanı Gökçe Yılmaz Tüylüoğlu'nun avukatı Bahri Belen söz aldı. Belen, Açık Toplum Vakfı'nın yasal bir vakıf olduğuna ve gerekli denetim süreçlerinden geçtiğini söyledi. Belen, Tüylüoğlu hakkındaki yakalama kararının kaldırılmasını istedi. 

Haklarında yakalama kararı bulunan Can Dündar ve İnanç Ekmekçi'nin avukatları da müvekkillerinin savunmalarının bulundukları ülkelerdeki yargı makamları aracılığıyla alınmasını talep etti. Dündar'ın avukatı Akın Atalay, ''Siyasi iktidarın ve emrindeki hazır kuvvetlerin, siyasi, hukuki ve bedeni saldırılarına maruz kalmıştır. Bugünkü iklimde sadece hukuki değil, can güvenliğinin de bulunmadığı somut olaylar da ortadadır. Kendisi hakkında açılan ilk davanın karar duruşması sonrasında adliye önünde silahlı saldırıya uğradığı hatırlatmak isterim'' diye konuştu. 

Çiğdem Mater'in avukatı Hürrem Sönmez, Mater'in telefonlarının dinlenmesi kararlarını veren hakimlerin halen usülsüz dinleme davalarında yargılandıklarını, iletişim tespit tutanaklarının da Gezi eylemlerinden bir ay sonra tutulduğunu söyledi. İletişim tespit tutanaklarında suç unsuru olmadığını söyleyen Sönmez, ''Benim müvekkilim hiç çekmediği bir filimle hükümeti devirmek suçundan yargılanıyor.'' 

Osman Kavala: Şüphe ile delil arasındaki kopukluk daha belirgin hale geldi

Avukatların ardından Osman Kavala söz aldı. 

''Gezi protestolarını, hükümeti devirmeye değil, yanlış kararlardan döndürmeye yönelik demokratik bir kampanya olarak gördüm. İddianamedeki suçlamalarla ilişkin sorgulanmadım. İddianamedeki kurgunun temel unsurlarını teşkil eden Soros, Açık Toplum Vakfı, Taksim Dayanışması, Otpor'la ilgili bana hiçbir soru sorulmadı.''

'Bana karşı delil olarak gösterilen fotoğraflar bir fotoğraf sergisi ve Gezi Parkı'nda çekilmiş fotoğrafım. Gözaltına alındıktan sonra savcı tarafından sorgulanmadım. İddianamenin tutuklanmamdan 16 ay sonra hazırlanmış olması da somut delil arama çabasının göstergesi.''

''İddianamedeki deliller, seyahat programım ile Anadolu Kültür'ün mali raporları. Bunların tutukluluğumla alakası olmadığı açık. Bu bilgiler ve mali raporlar suç işleme kastıyla fon kullanıldığına ya da kullandırıldığına dair bir somut delil içermiyor.''

''Ben iki suçlamadan dolayı tutuklandım. Gezi olaylarının organizatörü ve finansçısı olmaktan ve 15 Temmuz darbesine destek vermekten. Aralarında 3 yıl olan bu iki olay nedeniyle tutuklanmış olmam, savcılığın bu iki olay arasındaki bağlantıya ilişkin şüphe olduğunu gösteriyor.  Bu şüpheleri beslemek üzere bazı basın organlarında yazılar çıktı. Beni suçlayan KOM dairesinin hazırladığı analiz raporunda hiçbir delil yok. 15 Temmuz darbe girişimine destek olması suçlaması iddianameye dönüşmedi, soruşturma dosyası olarak devam ediyor. Hakkındaki gizlilik kararı devam ediyor. Tutuklandıktan sonra Henry Barkey ile 93,5 saat telefon kaydımın olduğuna dair asılsız haberler yayınlandı. Ama tek bir görüşmemiz yok. Tutuklandıktan sonra da suçlamalarla ilgili somut delil yok.''

''Şüphe ile delil arasındaki kopukluk daha belirgin hale geldi. Bu nedenle tahliyemi talep ediyorum.''

'21 aydır tutuklu'

Osman Kavala'nın avukatı Köksal Bayraktar söz aldı. Bayraktar, ''Osman Kavala, 21 ay  hürriyetinden yoksun kılınarak yaşamak durumunda kalmaktadır. Sayıların büyüklüğü yapılan işlemin ağırlığını ortaya koymaktadır'' dedi. 

Bayraktar, Anayasa Mahkemesi'nin Osman Kavala'yla ilgili verdiği karara dikkat çekti. Bayraktar, AYM'nin gerekçeli kararlarında, ''hükümeti devirme eyleminde, silahlı terör örgütü olması gerektiği'', ''tek bir telefon konuşmasından cebir ve şiddet eylemine ulaşılamayacağı'' yönünde yer alan tespitleri hatırlattı. 

Bayraktar, konuşmasında sık sık Osman Kavala'nın uzun tutukluluğuna dikkat çekerek Kavala'nın tahliyesini istedi. 

Bayraktar'ın ardından Kavala'nın avukatlarından İlkan Koyuncu söz aldı. 

''İlk kez bir mahkemede hukuki garabet sözünü kullanacağım. Müvekkilim, 1 Kasım 2017'de Sulh Ceza Hakimliği tarafından tutuklandı ve ilk kez 25 Haziran'da huzurunuza çıktı. Başka bir hakime çıkılmadı, tutuklama kararı verilmedi. Hakkında bir defa tutuklama kararı verildi. Bir kere hakkında tutuklama kararı verildi ancak iki dosyadan tutuklu. Bir karar ikiye bölünmüş durumdadır. Bugün tahliye kararı verildiğinde bile  tahliye olabilecek mi bilmiyoruz. Şayet siz Sulh Ceza Mahkemesi'nin verdiği tutukluluğu kaldırırsanız tahliye edileceğine inanıyoruz. Diğer karar yok hükmündedir.''

Koyuncu, ''Ev hapsi talebine katılmıyoruz. Ev hapsiyle sağlanacak bir menfaat yoktur. Adli kontrol hükümleri yeterlidir. ''

Duruşma savcısı, Osman Kavala'nın tutukluluk halinin devamını talep etti. 

Verilen aranın ardından mahkeme heyeti Osman Kavala'nın tahliye talebini reddetti. Bir sonraki duruşmayı 8-9 Ekim tarihlerine erteledi.


Aksakoğlu tahliye edilmişti

Davanın ilk duruşmaları 24-25 Haziran tarihinde yapılmış, sanıklar savunmalarını yapmıştı. Mahkeme, tutuklu sanık Yiğit Askakoğlu'nun tahliyesine karar vermiş, Osman Kavala'nın ise tahliye taleplerini reddetmişti. 

  

Kategoriler

Güncel



Yazar Hakkında

1985 doğumlu. Güncel politika, insan hakları, azınlık mülkleri ve Kürt meselesi üzerine haberler yapıyor. Musa Anter Gazetecilik Ödülleri 2008 yılı en iyi haber ödülü sahibi.