‘Siyasi bir kararla rehin tutuluyorum’

Türkiye siyaset tarihi bir ilkle karşı karşıya. 24 Haziran’da yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, seçime giren adaylardan biri cezaevinde. HDP’nin adayı Selahattin Demirtaş, cezaevinden kampanya yürütmeye çalışıyor. Tutukluluğuna yapılan itirazlar da reddedilmiş durumda. Cumhurbaşkanlığına aday olan bir siyasetçi ‘kaçma şüphesi’ gerekçesiyle tahliye edilmiyor. İtirazlarından sonuç alamayan HDP son olarak Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.

Selahattin Demirtaş, 2014 yılında yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yaklaşık 4 milyon oy almıştı. 7 Haziran 2015 seçimlerine giderken HDP Eş Genel Başkanı olarak seçim kampanyasını yürüttü. Bağımsız adaylarla değil parti olarak seçime giren HDP yüzde 10 barajını aşmayı başardı. 7 Haziran 2015 seçimlerinde HDP yüzde 13 oy alarak, 81 milletvekili çıkarttı ve önemli bir başarı sağladı. AKP tek başına hükümet kuramadı. Ancak peşine gelen ve çatışmalı ortamda gerçekleştirilen Kasım 2015 seçimlerinde AKP tekrar tek parti hükümeti kuracak oyu aldı, HDP’nin de vekil sayısı düştü. 

Demirtaş, yeni oluşan parlamentoda dokunulmazlıkların kaldırılmasının ardından 4 Kasım 2016 tarihinde tutuklandı. Demirtaş’ın yanısıra o dönemki diğer eş başkan Figen Yüksekdağ ve bazı HDP’li vekilleri ve yöneticiler de tutuklandı.

Kampanyasını cezaevinden yürütmeye çalışan Selahattin Demirtaş, tutuklu bulunduğu Edirne Cezaevinden sorularımızı yanıtladı.  “AKP artık dikiş tutturamaz, yenilgisi kaçınılmazdır” diyen Demirtaş, Garo Paylan’ın Diyarbakır’dan aday gösterilmesi için de “Diyarbakır Garo’yu bağrına basacaktır” diye konuştu.

Cezaevinden seçime hazırlanmak nasıl bir tecrübe? Çalışmalara içerden katılmaya çalışıyorsunuz. Yoğun oluyor musunuz? Bir gün nasıl geçiyor?

HDP’ye yönelik başlatılan yargı takviyeli siyasi operasyonların ana nedeni 7 Haziran 2015 zaferidir. O günden bu yana binlerce HDP’li sistematik bir şekilde tutuklanıyor ya da siyasetten men ediliyor. Benim de bu çerçevede rehin olarak tutuluyor olmam yargı kararıyla falan değil, siyasi saik ve amaçlar doğrultusundadır. Bu ortamda Cumhurbaşkanı adayı olmak büyük bir onur ve sorumluluktur. Ancak yargının tutukluluğa devam yönündeki skandal kararı Türkiye siyaset tarihinde kolay kolay unutulmayacak ağır bir ihlal ve utançtır. Bu utancı yaratanların inadına moralle, coşkuyla ve heyecanla seçim kampanyasına destek olmaya gayret ediyorum. Her günüm yoğun geçiyor tabii ki. Dışarıyı izleyebilmek, anlayabilmek ve kısıtlı imkânlarla kampanyaya dâhil olabilmek ciddi bir yoğunlaşmayı, çabayı gerektiriyor. Buradan bir tweet atmak bile öyle kolay olmuyor. Saatlerce süren bir çalışma sonucunda o tweet atılabiliyor.

Cezaevinde üzerinizde olağan uygulamaların ötesinde özel bir baskı hissediyor musunuz? Adaylığınız sonrasında, çalışmalarınızın kısıtlandığını hissettiniz mi?

Hayır, bu yönlü özel bir baskı yok. Cezaevinin zaten kendisi bir baskıdır.

Referandum sonuçları konusunda ciddi tartışmalar yaşandı. 24 Haziran’ın seçim sonuçları konusunda benzer şaibeler oluşmasını bekler misiniz?

Bu konuda bütün partiler, gönüllüler ve hukukçular gerekli tedbirleri almalıdır, alacaklardır da.  5-6 ayrı parti temsilcisinin bulunduğu sandık kurullarında oy çalınabiliyorsa bu hırsızın başarısı değildir, çalınmayı önleyemeyenlerin başarısızlığı ve ayıbıdır. Ne yani bizim oylarımızı AKP mi koruyacak? Bunu mu bekliyoruz? O nedenle herkes kendi oyuna, sandığına sahip çıkmalı ve seçim akşamı kimse mazeretlere sığınmamalı.

Bu kadar erken bir seçim öngörüyor muydunuz?  AKP-MHP İttifakı neden böylesi erken bir seçime gitti?

Eylül-Ekim gibi olacağını öngörmüştük. Ama ekonomik kriz seçimi biraz daha erkene aldırdı. Aksi takdirde sonbahara kadar ekonomik kriz Türkiye ekonomisini çökertebilirdi. Halen de, bu ciddi risk ortadan kalkmış değil. AKP-MHP faşist bloku seçimi erkene çekerek krizin siyasi etkilerini en aza indirmeye çalıştı.

Seçim sonrasına dönük çeşitli senaryolar var. AKP’nin parlamentoda çoğunluğu kaybetmesi durumunda yeniden bir erken seçim öngörüyor musunuz?

Her türlü olasılık imkân dâhilindedir. Demokrasi güçleri her an siyasi mücadelenin yeni aşamalarına hazırlıklı olmalıdır. Yeniden bir seçime gidilse dahi AKP artık dikiş tutturamaz, yenilgisi kaçınılmazdır. Ömrünü biraz daha uzatmak için yapacağı her hamle AKP’yi biraz daha dibe götürür. Yeter ki bizler mücadeleyi gevşetmeden, umudu büyüterek çalışmaya devam edelim.

HDP sol bileşenlere ağırlık veren bir aday listesi hazırladı. Listeleri öncesinde görebildiniz mi? Önerileriniz oldu mu? Yoğun bir medya ambargosuna rağmen ‘7 Haziran’ havası hissediyor musunuz?

HDP listeleri eksik ve yetmezsizliklerine rağmen tüm partiler içerisinde en çoğulcu, renkli, umut vaat eden listedir. Daha iyisini yapabilmek için eleştiri hakkımızı saklı tutarak bu listenin tamamının arkasındayız. Listeyi önceden gördüm, ancak hiçbir müdahalem olmadı. Bu doğru da olmazdı. Demokratik bir tutum da olmazdı. İsim düzeyinde değil ama anlayış ve perspektif yönünde önerilerim oldu. Bütün adaylara başarılar diliyorum, hepsinden iyi bir performans bekliyoruz. Dışarıyı çok fazla teneffüs etmiyoruz, ama 7 Haziran’a benzer bir atmosferden söz ediliyor. Bilemiyorum tabii, tam olarak öyle midir? Umarım aynı heyecan ve coşku yaratılabilir.

Erdoğan’ın seçilmesi ve AKP’nin Meclis çoğunluğunu sağlaması gibi bir sonuç da ortaya çıkabilir. Böylesi bir tabloda önümüzdeki dönem için öngörüleriniz nasıl olur?

Siyasi mücadelemize her koşulda devam ederiz. Sonuç ne olursa olsun demokrasi mücadelesinden bir tek geri adım atmayacağız.

Ermeniler Diyarbakır’ın misafiri değil, yerlileridir

Garo Paylan bu kez Diyarbakır’dan aday gösterildi. Diyarbakır’ın bir Ermeni milletvekilinin olmasını nasıl bir anlamı var?   

Garo Diyarbakır’a, Diyarbakır da Garo’ya yakışır. Diyarbakır kent merkezi geçmişte her zaman çok kimlikli, çok kültürlü olmuştur. Cumhuriyet’in ilk yıllarına kadar da bu özelliğini korumuştur. Ama 1915 Ermeni Soykırımı ve sonrasında yaşananlar Diyarbakır’ın da bu yapısını darmadağın etmiştir. 1980’li yıllara kadar Ermeni halkından aileler Sur içinde yaşardı. Benim çocukluğumda bile Ermeniler yaşamaya devam ediyordu. Ama 80-90’lı yılların baskı, zulüm koşulları bu “son Ermenileri” de yurdundan etti. Bu son derece trajik ve travmatiktir. Ermeniler Diyarbakır’ın misafiri değil, yerlileridir. Garo’nun Diyarbakır’dan vekil olması bu vesileyle acılı tarihe de verilmiş anlamlı bir cevaptır. Eminim Diyarbakır halkı Garo’yu bu tarihsel bilinçle coşkuyla sahiplenecek ve bağrına basacaktır. Garo da zaten Diyarbakır’ın yabancısı değil. Diyarbakır gençleriyle çok iyi bir iletişim kuracağına ve iyi bir temsiliyet ortaya koyacağına inanıyorum. Kendisine de başarılar diliyorum. 




Yazar Hakkında

1985 doğumlu. Güncel politika, insan hakları, azınlık mülkleri ve Kürt meselesi üzerine haberler yapıyor. Musa Anter Gazetecilik Ödülleri 2008 yılı en iyi haber ödülü sahibi.